Suriyeli muhalif yazar Nihad Siris’in ülkesinde daha basılmadan yasaklandığı için ilk olarak 2004 yılında Beyrut’ta yayımlanan sonrasında pek çok dile çevrilen siyasi distopik romanı.
Ülke olarak adı açıkça bildirilmeyen ancak doğuda geçtiği belli olan bir coğrafyada yaşayan ve sesi kısılarak, yazması engellenen yazar Fethi Şiyn’in, ülkenin despot diktatörünün iş başına gelişinin yirminci yıl dönümü kutlamaları esnasında geçirdiği bir günü ve iktidar tarafından köşeye sıkıştırılmasının konu edildiği roman, 1984 benzeri distopik bir ortamda geçiyor. Yazar Nihad Siris roman içerisinde sansüre, baskıya, şiddete, genç ölümlere, hamasî siyasete, tek adam rejimine karşı etkili bir mutlakıyet karşıtlığı ortaya koyarken aynı zamanda özel olarak kitlesel hareketlere teşne, topluluk olma hevesinde, bireysellikten uzak doğu halklarına yönelik olarak da toplumsal bir takım eleştirilerde bulunuyor. Nihad Siris’in romanında özellikle müzikten ve genelde sanattan kovulmuş halk, yalnızca hamaset dolu, lidere övgü marşları dinlemeye mahkûm edilmiş bir topluluk olarak var görünüyor.
Yazarın takdir edilesi üslubuyla, kitap boyunca normalde de hiç hazzetmediğim kakafonik bir gürültü döndü durdu beynimde. Siris’in amaçladığı da buydu sanırım. Nihayet sonunda karakterimizin de sessizliği seçmiş olmasını umut ediyorum. Bunun dışında; Suriye edebiyatıyla ilgili olarak da bir takım izlenimler edineceğimi düşünmüştüm ama karakteristik bir öge yakaladım diyemem. Yalnızca; kurgusal anlatımda hoş karşılanmayacak şekilde “anlatma, göster” denilen esaslı kuralın epey çiğnendiğini gördüğümü söylemem gerekiyor. Bu anlatım tarzı, yazarın kitapla okur arasına girmesi olarak algılandığı ve okurun ne anlaması gerektiğini dikte eden bir tavır olarak görüldüğü için genelde sevilmezken, ister istemez didaktik bir anlatıya da yol açıyor ki, bu da ne okurken ne de yazarken tercih ettiğimiz bir şey değildir.
Jaguar Kitap tarafından ülkemizde ilk olarak 2019 yılında yayımlanan kitabın çevirmeni Rahmi Er.
edebiyathaber.net (30 Aralık 2021)