Mutfak acıktıran ve doyuran, sakinleştiren ve heyecanlandıran, zıt kutuplarda özgürce hareket ettirebilen bir hayat pratiği alanı adeta. Ve hayata dair bir tür master class da aynı zamanda: Kimler, nasıl kategorize edilecek, hangi şartlara nasıl hazırlanacak? Ortaya çıkan şey ne zaman tüketilebilecek? Tüm bunları anlayabilmek için koca hayat bir projeksiyonla saniye saniye çözümlenebilir belki, ama ne yalan söyleyelim, bunun yerine malzemeleri geniş mutfak tezgahına sermek daha pratik geliyor kulağa.
Aynı zamanda, yine mutfak, değişen zamana ve gelişen düşüncelere rağmen toplumsal cinsiyet rollerinin pekiştirildiği, bastırılmış duyguların el marifetine yorulduğu, sığınılan ya da kurtuluşu olmayan bir dört duvar. Evde çıkılması ne kadar zorsa içinden, o “ihtişamlı” eril sektörde de içine girilmesi bir o kadar zor.
Ama yine de, mutfak. Derdi ne erkeğin kalbine giden yolu fethetmek ne de kadının gövde gösterisi yaptığı arenayı oluşturmak. Asıl derdi, ruhu doyurmak. İletişim Yayınları’nın Ruhun Gıdası Kitaplar dizisi yaklaşık bir senedir ruhu doyurmanın akademik ve edebi imkânını sunuyor. Bu dizinin editörü Güzin Yalın ise ilk romanı Mutfak Okulu ile beraber, ruhu doyurmanın anlatısal bir yolunu arıyor!
Yemek yazarı ve radyo programcısı Yalın bu ilk romanında, bir haftalık mutfak eğitiminde bir araya gelen küçük bir topluluğun ortak mutfağına konuk ediyor bizi. Ancak mutfak herkesin mabedi değil, işin ilginç ve güzel yanı da burada: Dört duvarın içinde esnek ve hamarat hareket edebilmeyi “altın bilezik” olarak görenler, yıllar yılı mutfakta esir düşmüş hamaratlar, kendinden kaçarcasına mutfaktan kaçanlar, kendine koşarcasına mutfağa sığınanlar… Bu noktada Yalın, özellikle son zamanlarda dünyanın dört bir yanında yükselişe geçen yemek yarışmalarından aşina olduğumuz hırs, öfke ve azim dolu, ecel terleri döktüren mutfaklardan uzaklaştırıyor bizi. Bunun yerine nispeten sessiz sakin bir mutfakta, başta da dediğim gibi, malzemeleri geniş mutfak tezgâhına seriyor. Tüm karakterleri geçmişleri, bugünleri ve hayal ettikleri ya da köşe bucak kaçtıkları yarınlarıyla tanımamızı istiyor. Aşkı, dostluğu, aileyi, geçmişi ve geleceği düşünürken çoğu zaman burnumuza güzel kokular da gelmiyor hatta! Deterjanlı sufleler, nişastadan kaskatı kesilmiş hamurlar, alev almış fırınlar…
Tüm bunların iştah kapattığı söylenebilir belki, gelgelelim Yalın insana dair farklı bir noktadan iştahımızı kabartıyor. Bu uyumsuz insan topluluğuna bakarken bir süreden sonra adeta onları olgun mu ham mı diye mıncırırken buluyoruz kendimizi; hangi koşullarda bir araya getirilirlerse mutlu olurlar? Öncesinde bir ayıklamak gerekir mi? Hangi baharatları kullanırsak tatlarını derinleştirebiliriz? Okur kendi kendine mırıldanırken, Güzin Yalın köşeye çekilmiş izliyor bizi, sanki mutfak okulunda o bizi eğitmiş gibi…
İletişim Yayınları’nın Ruhun Gıdası Kitaplar dizisinin son halkası Mutfak Okulu, mutfakla hayat arasındaki o “göstermelik” sınırı ortadan kaldırıyor. İnsanın kalbine giden yol yemekten geçiyor, evet; Güzin Yalın da biliyor bunu. Ama Yalın bunun “tek” yol olmadığını da biliyor ve farklı bir rota oluşturuyor okur için. Kalbe giden yolun içinden geçen başka bir yol… Kafa karıştırabilir, meşakkatli bulunabilir; lakin eh, ne yalan söyleyelim, bu yol daha bile lezzetli olabilir!
Büşra Uyar – edebiyathaber.net (27 Kasım 2020)