Yanis Varoufakis’in “Kızımla Ekonomi Sohbetleri: Kapitalizmin Kısa Tarihi” adlı kitabı, Sinan Arslaner çevirisiyle Epsilon Yayınevi tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
YUNANİSTAN ESKİ EKONOMİ BAKANI YANIS VAROUFAKIS’TEN
CESURCA KALEME ALINMIŞ BİR SİSTEM ELEŞTİRİSİ
“Az sayıdaki kahramanlarımdan biri,
Varoufakis gibi insanlar oldukça hâlâ umut var.” –SLAVOJ ŽIŽEK
2008 yılında yaşanan küresel finansal kriz kapitalist piyasa toplumlarında pek çok şeyi değiştirdi. Ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler grubu başta olmak üzere, dünyada artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. 2000’li yıllar boyunca görülen para bolluğu sona ermiş durumda. Avrupa ülkeleri yaşanan işsizlik ve durgunluk sonrası korumacı ekonomik politikalar benimseyerek kendi içlerine kapanmaya başladı. Komşumuz Yunanistan ise iflasın eşiğine ve borçlarını ödeyemez duruma geldi. KIZIMLA EKONOMİ SOHBETLERİ kitabının yazarı, işte tam bu dönemde Yunanistan’da bakanlık görevini üstlenerek küresel krizin tam merkezinde görev aldı.
Nereden bakarsak bakalım, 21. yüzyılın eksenini ekonomi oluşturuyor, yine de bu konu üzerine hakkıyla konuşamıyoruz. Çünkü ekonomi, hepimizin hayatını bilfiil şekillendiren bu organik kavram, anlaşılması oldukça güç bir terminolojinin ardına gizleniyor. Yanis Varoufakis, her bir birey tarafından anlaşılması elzem olan bu konuyu romansı bir dille anlatıyor; ekonomiyi masaya yatırma gayesiyle kavram karmaşasına düşmek yerine dünya tarihindeki çarpıcı olayları öyküleyerek kaleme alışını şu sözlerle açıklıyor:
“Yazma sebebim, ekonominin iktisatçılara bırakılamayacak kadar önemli olduğu inancıydı.”
Bu kitap, 2013 yılında Yunan yayıncımın bana ekonomi hakkında gençlere doğrudan hitap eden bir kitap yazma önerisi üzerine meydana geldi. Yazma sebebim ise, ekonominin iktisatçılara bırakılamayacak kadar önemli olduğu inancıydı.
Bir köprü inşa etmek istiyorsak bu işi uzmanlara, mühendislere bırakmak daha iyidir. Cerrahi müdahaleye ihtiyacımız varsa ameliyat için bir cerrah bulmak daha iyidir. Ancak, ABD başkanının bilime açıkça savaş açtığı ve çocuklarımızın fen derslerinden kaçtığı bir dünyada popüler bilim kitapları önem arz etmekte. Bilimi kamuoyunun anlayacağı ve takdir edeceği şekilde sunarak toplumun ihtiyaç duyduğu uzmanları yetiştirmesi gereken bilim camiasının etrafında koruyucu bir kalkan yaratmış oluruz. Bu anlamda bu küçük kitap, bahsi geçen kitaplardan oldukça farklı.
“Bir ekonomi öğretmeni olarak daima ekonomiyi gençlerin anlayacağı bir dilde açıklayamayan kişinin kendisinin de ekonomi bilmediğini düşündüm.”
Bir ekonomi öğretmeni olarak daima ekonomiyi gençlerin anlayacağı bir dilde açıklayamayan kişinin kendisinin de ekonomi bilmediğini düşündüm. Zaman içinde başka bir şeyi, mesleğimle ilgili bu inancı destekleyen hoş bir çelişkiyi fark ettim: Ekonomi modellerimiz ne kadar bilimsel olursa, günlük yaşantımızdaki gerçek ekonomiyle bağları o denli zayıflıyor. Maalesef bu, bilimsel metotların gelişip ilerlemesinin doğanın işleyişiyle ilgili kavrayışımızı da geliştirdiği fizik, mühendislik ve diğer pozitif bilim alanlarında yaşananın tam tersi. Dolayısıyla bu kitabın amacı ekonomiyi popülerleştirmenin tam tersi olarak görülebilir, amacıma ulaşırsam bu kitap okurlarını ekonomiyi kendi ellerine almaya teşvik edecek ve onu kavramak için neden öncelikle kendilerini ekonomi uzmanı sayanların, yani iktisatçıların, ne hikmetse hemen her zaman yanıldıklarını anlamak gerektiğini gösterecek. Herkesin ekonomi hakkında güvenle konuşmasını sağlamak, sağlıklı toplum ve gerçek demokrasi için bir ön koşuldur. Ekonomideki iniş çıkışlar yaşantılarımızı belirler, kontrolündeki güçler demokrasimizi maskara eder, dokunaçları ruhumuzun derinliklerine ulaşarak umut ve özlemlerimizi şekillendirir. Ekonomiyi uzmanlara bırakırsak, elle tutulur tüm kararları onların eline bırakmış oluruz.
Kitabı yazmak keyifliydi. Hiçbir dipnot, referans kullanmadan ya da akademik ve siyasi kitaplara atıfta bulunmadan yazdığım tek metin bu oldu. Yine o “ciddi” kitaplardan farklı olarak anadilimde yazdım. Hatta Aegina adasındaki evimde oturarak Saronikos Körfezi ve Peloponez Dağları’nı izlerken kitabın adeta kendiliğinden yazılmasına izin verdim diyebilirim. Önümde ne plan ne de bir içindekiler taslağı vardı; yalnızca yüzme, tekne gezisi ve bana saçma denecek derecede destek veren hoşgörülü hayat arkadaşım Danae ile akşam gezmeleri için ara verilen yazım süreci sadece dokuz günümü aldı. Bilgi ve esin kaynaklarıma gelince, bir itirafım olacak: dokuz gün süren bir bilinç akışının ürünü bu kitap, 1980’lerin başından beri bilinçli olduğu kadar bilinçsizce de topladığım, ödünç aldığım, hatta çaldığım, sonra da düşüncelerimi şekillendirmenin yanı sıra öğrenci ve dinleyicileri uyuşukluktan sıyırıp dikkatlerini çekecek öğretim araçlarını üretmek için kullandığım fikirler, ifadeler, teoriler ve hikâyelerle dolu.
“Bu kitabı yazmayı kabul etmemin bir nedeni daha vardı. Kızım Xenia…”
Bu kitabı yazmayı kabul etmemin bir nedeni daha vardı. Kızım Xenia ile istediğim kadar görüşemiyoruz; o Avustralya’da, bense Yunanistan’da yaşadığım için beraberken bile yaklaşan ayrılığın gölgesi hep üzerimizde oluyor. Onunla kısıtlı zamanın hiç izin vermediği konular hakkında konuşur gibi yapmak bile kendimi iyi hissetmeme yetti. Bu kitap, bir zamanlar huzur ve sessizlik içinde yazan, uzun zamandır kaybettiğim eski halime dönmeme, basının sürekli saldırısı olmadan her zaman yapmayı sevdiğimi yapmama izin verdi: Sürekli kendimle çatışmanın yollarını aramak yoluyla derinlerde yatan gerçek düşüncelerimi keşfetmek. Gündemdeki konular üzerinde yaptığımız fikir alışverişlerindeki temel sorun, tartışmalarımızı odanın bir köşesinde öylece duran kapitalizm adlı fili bütünüyle gözardı ederek yürütmeye çalışmamızdı. Temmuz 2017’de, yine Aegina’da aynı denize ve dağlara tepeden bakarak bu baskı üzerinde çalışırken Brexit, Grexit, Trump, Yunanistan, Avrupa ekonomik krizi hakkında yazmak yerine fikir jimnastiği olarak da olsa kızımla kapitalizm hakkında konuşmayı sevdim. Sonuçta, hayatımıza egemen olan bu canavar ile yüzleşmediğimiz sürece, pek çok şey anlam ifade etmeyecek.
Yunanistan ekonomi bakanlığı döneminde uluslararası üne kavuşan saygın muhalif ekonomist Yanis Varoufakis, bu küçük ancak yoğun kitapta günümüz ekonomisinin yapısını ve bu yapının insanlık için doğurduğu sorunları somut örneklerle, terminolojinin tutsağı olmadan başarıyla özetliyor. Yayımlandığı 24 ülkede ilgiyle karşılanan Kızımla Ekonomi Sohbetleri, yazarın kızıyla sohbet havasında kaleme aldığı, akademik derinliğe dayanmakla birlikte son derece ulaşılabilir ve akıcı bir metin. Hem gençler hem de günümüz ekonomisini anlamak isteyen ve alanda teknik bilgisi olmayan okurlar için oldukça değerli bir giriş kaynağı. Varoufakis ekonominin “uzmanlara bırakılması gereken” bir bilim değil, siyasi ve sosyal güçlerin etkisinde, tüm insanlığın bugününü ve geleceğini etkileme gücüne sahip bir savaş alanı olduğunu söylüyor ve hepimizi bu gerçekliği anlamaya davet ediyor.
edebiyathaber.net (8 Şubat 2019)