Semra Bülgin’in öykülerini geçtiğimiz yıllarda Notos, Sarnıç ve İzafi’de okuduk. Yazarın ilk öykü kitabı Hep Aynı Sabaha Uyandım 2016 yılında, Muzaffer İzgü Öykü Ödülünü aldığı öykülerinin yer aldığı ikinci kitabı Bozma Kızın Moralini ise 2018 yılında yayımlandı.
Bülgin, ilk kitabında yaşadığı hayatı değiştirmek isteyen, ancak bunu bir şekilde başaramayan, modernle geleneksel arasında salınıp duran bireylerin öykülerini anlattı. İkinci kitabı “Bozma Kızın Moralini”de ise gövdesini orta-alt sınıf karakterlerin yaşamın zorlukları karşısında tutunma çabaları ve çalışma hayatında yaşadığı komik ama aynı zamanda acıklı halleri, 12 Eylül’ün nasıl yaşandığına dair bireysel çağrışımları, iş-ev-çocuk üçgeninde sıkışan beyaz yakalıların rutinden kaçış durumlarını yer yer mizahi bir yaklaşımla ele aldığı öyküler yer aldı.
“Bazı öykülerimde bireylerin sorumluluktan kaçmak için otoriteye teslim oluşunu, onun yanında saf tutuşunu, hatta otoritenin takdirini kazanmak, onun bir parçası olmak için kendisine uygulanan şiddeti benzer biçimde başkalarına uygulayışını konu ediyorum. Kadın erkek ilişkileri ve aile düzlemi üzerinden bakmak eleştirimi bunlar üzerinden yapmak istiyorum. Bunu kadına ve erkeğe aynı mesafede durmaya çalışarak ve aynı zamanda keskin cümlelerle, üstten bakan bir dille ve tartışmaya kapalı bir buyurganlıkla değil hikâyeler aracılığıyla yapmaya çabalıyorum,” diyor Bülgin.
Semra Bülgin’in geçtiğimiz günlerde Sel Yayıncılık tarafından yayımlanan son öykü kitabı “Kara Kaplı”daki öykülerinde gerçeklik etkisi güçlü, süslü büyük laflar yok. Olup biten hakkında ipuçları veren aforizmalar yerli yerinde. Öykü kişileri gerçeği ve hayatlarını yaşıyor. 1. tekil kişi çocuk, erkek ve kadın anlatıcılar var öykülerde. İç dünyaları ve anıları, anlatıcıların başlarından geçen anlatmaya değer hikâyeleri okuyoruz. Metinlerin dilini de anlatıcı kahramanlar belirliyor. Bu kişilerin hayatındaki bir ana, duruma, bir anıya yoğunlaşıyoruz. Ayrıntılar, gözlemler ve yaşantılar aracılığıyla kurmacanın gerçekliğini yaratıyor yazar. Öykü kişilerinin hepsi hayatlarını bir şekilde sorguluyor; toplumsal kurallarla, var olan düzenle, kendileri ve yakın çevreleriyle yüzleşiyorlar. Üzerlerinde baskı kurulmuş, kontrol altında tutulmaya çalışılan kadınlar ve çocuklar ön planda. Çocuklar, deliler ve hayvanlar dışında kimse masum değil. Hayatın sıradan kesitlerinden hikâyeler çıkıyor. Öykü türünün temel bileşenleri üzerine incelikle düşünmüş ve çalışmış Bülgin. Yalın anlatım hâkim metinlere, işlevsel diyaloglar incelikli biçimde kullanılıyor. Cümleler genelde düz, yazarın önceki öykülerinden farklı olarak daha edebi ve uzun ancak kişilerin temel meseleleri ve dertleriyle uyumlu. Taşra öyküleri, eski günler… Yaşadığımız hayata dair dertler bunlar, kıyıda kalmış, modern hayatın hırı gürü arasında dikkatten kaçan eski insanların hikâyeleri… Öykü sonları sarsıcı, bazen de şok edici. Bülgin, anlatmayı seven bir yazar, bu özellikle dilde ön plana çıkıyor. Gözlem gücüyle modern öykü tekniklerini başarıyla dönüştürüyor yazar. Durumlar ve duygular üzerinden geçmişe ve bugüne dair yaşam biçimlerine, ilişkilere daha derinlikli bakmamızı sağlıyor.
“Kaçak oynadıkça kabul görme, ilendikçe kazanma, kaybettikçe hırçınlaşmaya meyleden karakterlerin ayakta ve hayatta kalma çabasının yüksek perdeden sesleri kadar, kırılgan iç çekişleri de doluyor kulaklara.”
Kadınları ev, çocuk, aile üçgeninde güçle özdeşleştirmek çoğu zaman hayatın hemen her alanında başarısız olmak, altta kalmak, çokça rol yapmak ve haset-kin-öfke üzerinden hemcinsine şiddet uygulamak. Erkeklerin statü kaybı, iş üzerinden kendilerini var etme çabaları, kadın-erkek ilişkileri, cinsellik ve aldatma, kadınların anneleriyle ve çocuklarıyla-olmayan bebekleriyle ilişkili varoluş sorunları… Para ve kaçış rutinden çıkış gibi görünüyor, ama temel dertleri çözmüyor, aksine standart yaşamı bozup sorunları azdırıyor. Başarı, para, cinsellik ve çocuk üzerinden beyaz yakalı orta sınıf bireylerin, taşra eşrafının kurguladığı gelecek ve harika evliliklerin illüzyon olduğunu fark ediyoruz. Bülgin, öykü kişileri üzerinden özellikle tahakküm ve otorite meselelerini düşünmeye ve sorgulamaya davet ediyor okuru.
“Semra Bülgin, istihzadan kaçan kalemiyle okuru kapı duvar gerçeklerin, kapanmamış hesapların, bastırılmış arzuların ve utkuların gizlendiği sırrı dökük aynalarda kendini görmeye davet ediyor.”
Kaynak: Semra Bülgin, Kara Kaplı, Sel Yayıncılık, Birinci Baskı: Ekim 2021, 111 s.
edebiyathaber.net (14 Aralık 2021)