Kasım ayında Ayrıntı Yayınları’ndan dikkat çekici beş kitap birden

Kasım 30, 2023

Kasım ayında Ayrıntı Yayınları’ndan dikkat çekici beş kitap birden

Ayrıntı Yayınları, Kasım 2023’te okurlarına incelemeden bilime, felsefeden edebiyata ve şiire uzanan bir yelpazede beş kitaplık özenli bir seçki sundu.

Tanıtım bülteninden

Feminist iktisatçı Nancy Folbre’nin Ataerkil Sistemlerin Yükselişi ve Düşüşü; bilişsel sinirbilimci Prof. Gina Rippon’ın çok geniş bir okur kitlesine hitap eden Cinsiyetlendirilmiş Beyin; İtalyan yazar, bilim insanı ve düşünür Umberto Eco’nun Türkçede ilk kez yayımlanan Kant ve Ornitorenk; Giuliano da Empoli’nin ödüllü ilk romanı Kremlin’in Büyücüsü ve çağdaş Arapça şiirin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden Necvan Derviş’in Kudüs’ün Kapısında Kelimeler adlı kitapları, Ayrıntı Yayınları’nın tüm kitaplarıyla birlikte, raflarda ve internet satış sitelerinde!

Ataerkil Sistemlerin Yükselişi ve Düşüşü – Kesişimsel Bir Siyasal İktisat

Yazar: Nancy Folbre / Çevirmen: Aslı Önal

İnceleme

Ataerkil sistemler nasıl oluyor da ayakta kalabiliyor? Toplumsal cinsiyet eşitsizliği neden hâlâ bu denli yaygın? Feminist kuramın uzun zamandır cevabını aradığı bu soruların peşine düşen Nancy Folbre, Marksist siyasal iktisadın eleştirisi ve yeniden formülasyonuyla yola koyuluyor. Neoklasik iktisat, sosyoloji, psikoloji ve evrimsel biyoloji gibi alanların dahil olduğu son derece kapsamlı bir bilimsel çerçeve içinde, kapitalist kalkınmanın ataerkil sistemlerin devamlılığında büyük rol oynayan çelişkili taraflarını masaya yatırıyor.

Sınıf, toplumsal cinsiyet, yaş, ırk/etnisite ve yurttaşlık temelli eşitsizlik ve sömürünün iç içe geçen yanlarını temel alan “kesişimsel siyasal iktisat” yaklaşımını benimseyen Folbre, mevcut piyasa ekonomilerinde bilhassa savunmasız konumda olan bakım verenleri mercek altına alıyor.  Bakım emeğinin neden değersizleştirildiği veya karşılığının yeterince ödenmediğine dair analizlerinde, çocuk doğurma, çocuk yetiştirme, varlıkların miras bırakılması, fiziksel ve beşeri kaynaklara zor ve şiddet yoluyla el konulması gibi piyasa dışı süreçlere dikkat çekiyor.

Gerek bireyleri gerek toplulukları çelişkili konumlara sokan ve çoğu zaman birbiriyle kesişen kolektif iktidar yapılarından oluşan toplumsal sistemleri tanımlamanın yeni bir yolunu ortaya koyan bu kitap, bazı toplulukların sahip olduğu iktidar ve imtiyazları daha da pekiştirmesini sağlayan pazarlık süreçlerini gözler önüne seriyor. Ataerkil iktidarın kökenleri, kapitalist kurumların ortaya çıkışı, refah devletlerinin yükselişi, bakım emeğinin iktisadi olarak cezalandırılması gibi tarihsel süreçleri yeniden yorumlayarak, ilerici bir toplumsal dönüşüm için kurulması elzem geniş koalisyonlara yön verecek genel bir iktisadi adalet teorisine duyulan ihtiyacı görünür kılmaya çalışıyor.

Cinsiyetlendirilmiş Beyin – Kadın Beyni Efsanesini Paramparça Eden Yeni Sinirbilim

Yazar: Prof. Gina Rippon / Çevirmen: Murat Can Mutlu

Bilim

Yüzyıllar boyunca, farklı beyinlere sahip oldukları için erkeklerle kadınların farklı yeteneklere, farklı mizaçlara ve farklı toplumsal konumlara sahip oldukları söylenegelmiştir. Erkekler kadınlardan üstündü; çünkü kadın beynine değil de erkek beynine sahiptiler. “Kadınlar harita okuyamazdı, erkeklerse aynı anda birden fazla işi yapamazdı.” Çünkü “biyoloji kaderdi” ve bundan kaçış yoktu. Peki, biyoloji gerçekten de kader miydi?

Prof. Gina Rippon bu kitapta bu soruya kesin olarak “Hayır” yanıtını vermektedir. On dokuzuncu yüzyılda yapılan beyin incelemelerinden beri “kadın beyni” ile “erkek beyni” ayrımı, verili gerçek olarak kabul edilmiştir. Araştırmaların neredeyse tamamı bu “gerçeği” biyolojik bir temele oturtacak şekilde tasarlanmış, sonuçların yayınlanması ve yorumlanması da bundan payına düşeni almıştır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında geliştirilen yeni teknolojiler ise sadece yetişkinlerin değil, yeni doğanların beyinlerini dahi detaylı bir şekilde inceleme imkânı sağlamıştır. Günümüzde daha tarafsız bir şekilde tasarlanan ve yorumlanan çalışmalar doğumdan itibaren bebeğin maruz kaldığı toplumsal süreçlerin en az biyoloji kadar önemli olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Prof. Rippon hormon çalışmalarından sosyal davranış çalışmalarına kadar birçok farklı alanda yapılan araştırma bulgularını değerlendirerek şu sonuca varıyor: İnsan beynini kadın beyni ve erkek beyni olarak sınıflandıran şeyin, doğum anındaki biyolojinin aksine içine doğduğumuz dünyanın bize dayattığı ikili atanmış cinsiyet sistemidir.

Kant ve Ornitorenk – Bilişsellik ve Dil Üzerine Denemeler 

Yazar: Umberto Eco / Çevirmen: Esra Kübra Erol 

Felsefe 

Gündelik hayatımızda karşılaştığımız nesneleri birbirinden ayırt etmemizi sağlayan özsel bir fark söz konusu mudur? Sözgelimi, bir kedinin neden bir köpek değil de kedi olduğunu anlamak için ne gibi kategoriler ya da şemalar gerekmektedir? Kategoriler ya da şemalar dışında, bir şeyi köpek ya da kedi olarak tarif etmek için farklı birtakım unsurlara ihtiyacımız var mıdır? Nesneleri algılarken bilişsel kapasitelerimizin yanında dilsel niteliklere ne ölçüde ihtiyaç duyarız? Bilişsel kapasiteler ve dilsel nitelikleri bir arada ele almanın herhangi bir olanak koşulu söz konusu mudur? İşte, Umberto Eco Kant ve Ornitorenk adlı bu çalışmasında gerçeklik, algı ve deneyimle ilgili temel problemleri, Kant, Heidegger, Peirce gibi filozofların düşünceleri ekseninde, sahip olduğu felsefi, edebi ve tarihsel bilgi birikimini kendine özgü hikâyeci anlatım tarzıyla zenginleştirerek birbirinden kıymetli altı deneme kaleme alıyor. Umberto Eco’nun “Giriş” yazısında belirttiği üzere, “Kant’ın ornitorenkle ne işi var? Hiç. Tarihlerden de görebileceğimiz gibi, hiçbir ilgisi olamazdı.” Kant, hiçbir zaman bir ornitorenki kaleme almadı; bir ornitorenk hiçbir zaman Kant’tan haberdar olmadı; fakat Eco’nun gerçekliğe dair hakiki soruları, hiçbir varlığı birbirine karşı kayıtsız bırakmayacaktır.

Kremlin’in Büyücüsü

Yazar: Giuliano da Empoli / Çevirmen: Seda Ağar

Edebiyat

Ukrayna’daki savaş da diğerleri gibi olmuştu. Onu ben istememiştim. Dahası, tüm gücümle muhalefet etmiştim. Ama Çar kararı verince de başarıya ulaştığını görmek için elimden ne geliyorsa yapmıştım. Alışkanlık gereği. Kibirden. Çünkü buna muktedirdim. En başından beri böyle olmuştu. Moskova’daki bombalama olayları ve Çeçenistan Savaşı. Hodorkovski’nin tutuklanması ve Berezovski’nin düşüşü. Bu olaylardan hiçbirini ben istememiştim ki… Ama hepsinde de benim tükenmez gayretlerime güvenilmişti. Kaybetme düşüncesine dayanamıyordum. Şanslıydım, neredeyse hep kazanmıştım. Şimdi de nihayet elimde hak ettiğim ganimeti tutuyordum: Adını hiçbir zaman bilemeyeceğim, toz toprak içindeki oyuncak bir bebek.

Giuliano da Empoli, 2022 yılında kendisine Fransız Akademisi Büyük Roman Ödülü’nü kazandırmış olan ilk romanı Kremlin’in Büyücüsü’nde, gerçek kişilerden ve olaylardan yola çıkarak Rus siyasetine ve Putin dönemine Batılı bir perspektiften ışık tutuyor. On beş yıl boyunca Putin’e siyasi danışmanlık yapmış Vadim Baranov, Putin’in iktidara geliş sürecini, yeni düzenle uzlaşmak istemeyen oligarkları birer birer tasfiye edişini, kendi seçkin sınıfını yaratıp Rusya’yı yeniden ayağa kaldırmak gayesiyle attığı adımları aktarıyor. Giuliano da Empoli, gerçek olaylarla kurmacayı harmanladığı bu ilginç romanda, gizemli Rus dünyasını anlamlandırmaya çalışarak keyifli bir okuma deneyimi vaat ediyor.

Kudüs’ün Kapısında Kelimeler – Seçilmiş Şiirler

Yazar: Necvan Derviş / Çevirmen: Mehmet Hakkı Suçin 

Şiir

Necvan Derviş (1978) Çağdaş Arapça şiirin günümüzdeki en önemli temsilcilerinden sayılan Necvan Derviş’in şiiri, Filistin deneyiminin somut gerçekliklerinin yetkin bir “sözcü”sü olmanın ötesinde “insanlık” olarak adlandırmakta ısrar ettiğimiz olgunun trajik yenilgisinin evrensel bir duvar resmi niteliğindedir. Zamansallığa ya da mekâna bağlı olmayan bu şiirlerde Derviş, haksız, eşitsiz ve orantısız bir şiddet dünyasıyla kuşatılmış birey ve toplulukların öfke ve umutsuzluğunu bütünüyle kendine özgü güçlü şiirsel araçlarla somut, umutlu bir mücadele evrenine dönüştürüyor. 2000 yılında yayımlanan, adıyla müsemma Bir Kez Cennette Uyanmıştık kitabından bu yana aşkın, tutkunun, adil ve ebedî barışın o “ilksel sahne”sini yeniden üretebilmeyi arzulayan, “şiir ile toplumsal ve siyasî gerçeklik arasındaki dayanıksız, sahte ikiliğe” karşı tarihsel itirazı dikkat çekici bir sinematografik yapı ve imge coşkunluğuyla sahiplenen “yıkıcı” şiirler: “Çünkü” sadece ‘adı şarkı olan o ülke’nin yurttaşı olan şairin dediği gibi artık “kaybedecek bir şey kalmamıştır.”

Bilgi için: ayrintiyayingrubu.com

instagram.com/ayrintiyayinlari

twitter.com/AYRINTIYAYINEVI

facebook.com/ayrintiyayinevi

edebiyathaber.net (30 Kasım 2023)

Yorum yapın