Hazırlayan: Can Öktemer
En son okuduğunuz kitabın adı nedir? İzlenimlerinizi öğrenebilir miyiz?
İzin verirseniz bu soruya aynı anda başlayıp biten iki kitapla yanıt vermek isterim. İlki Gamze Arslan’ın Çerçialan, ikincisi ise Murat Çelik’in Epey isimli hikâye kitapları. Çerçialan’daki hikâyelerin sertliğinin sadece kurgusu ile değil, yazarın karakterin diline yaydığı bir kötücül damarı sürekli beslemesiyle ortaya çıktığını söyleyebilirim. Yazarın bunu tekrara düşmeden ve kitabın bütününde salt sert bir anlatımı dayatmadan yapabilmesi iyi bir hikâye kitabı okuduğum izlenimini doğurdu elbette zihnimde. Sadece bir hikâyede şiveli anlatıların dilin ritmine ters gittiği hissine kapıldım. Bununla birlikte kurgunun daima “canlı” tutulması bu histen uzaklaşmamı ve hikâyenin ritmine girmemi sağladı hemen. Özellikle Kasapta Kesik Parmak, isimli hikâyeyi okurken, Cortazar’ın Büyüyen Eller isimli hikâyesindeki gerilime benzer bir gerilimi tekrar yaşamak sevindiriciydi.
Çelik’in Epey, isimli kitabında kurduğu yapı gerek biçimsel gerekse kurgu olarak yazarın farklı bir anlatım tarzını -hikâye etme hâlini demek daha doğru olabilir- arzuladığını gösterir nitelikte. Bunların yanında benim asıl dikkatimi çeken nokta, Çelik’in yerel imgeler üzerinden kurduğu hikâye dünyası. Aynı zamanda bu yerel imgeleri gizli olmayan ama göze sokulmayan bir mizahla da buluşturması “iyi bir şaka” olarak yer etti zihnimde. Bunun önemli olduğunu düşünüyorum. Yerel imgeleri ifade etmenin zorluklarına çok düşmeden kotarılmış bir kitap izlenimini doğurdu Epey bende. Anlatımın bazı hikâyelerde “didaktik” bir hâle bürünmesi o an kurmacanın dışına sürüklese de okuru, yazarın uzun süre oralarda durmadan yeniden kurmacanın içine çekilmesi rahatlatıcı bir etki yapıyor. Kitabın sonundaki “Epey Zamanlar”ise yazar olan ve olmak isteyen mühendislere karşı bir yazarın kalkışması olarak da okunabilir pekâlâ. Pek de yerinde olur hani, neden olmasın?
Son okuduğunuz kitapta, en beğendiğiniz cümle ya da alıntı nedir?
“Yakından bakan bir gözü öğrendiğinizde etrafınızda sizi izleyecek olası tüm gözleri parçalamak istersiniz. Onu öldürmek istedim, bu ne cüretti. Her şeyimi biliyordu, beni ele geçirmişti sanki.” Çerçialan
“Az konuşurdu: İnsanın söyleyecek şeyi olmadığında konuşmaması kadar normal bir durum yok. Bu alışıla gelmedik bir durum olarak mahalle içlerinde telaffuz edilse de normal insan özelliklerinden biri olarak bilinir.” Epey
Yeni bir kitaba başlamadan önce arkadaşınızdan mı tavsiye alırsınız, kitap eklerinden mi yararlanırsınız yoksa tamamen sezgilerinizle mi hareket edersiniz?
Yayın dünyasını elimden geldiği kadar takip ediyor ve ona göre bir okuma listesi belirliyorum kendime. Okumalarına güvendiğim kişilerin tavsiyelerini elbette önemserim. Ama sezgilerimle hareket etmeyi hepsinden daha çok seviyorum diyebilirim. Kitabı kurcalarken beni çekecek bir şeylerle karşılaşmak en sevdiğim hâl. Kitap eklerini seçim yapmak için değil çoğunlukla haberdar olmak için inceliyorum.
Keşke bu kitabı ben yazsaydım dediğiniz bir kitap var mı?
Daha çok keşke o kitabın yazıldığı dönemi yaşayabilmiş olsaydım dediğim olmuştur. Yusuf Atılgan’ın İstanbul’u, ya da Flann O’brian’ın İrlanda’sı beni her zaman heyecanlandırmıştır mesela.
Yazdıklarınızı ilk olarak ne zaman gün ışığına çıkardınız ve ilk kimlere okuttunuz?
2000’lerin başına denk geliyor. Yazı konusunda ketum bir insanım. Kimseye bir şey okutmadan birkaç dergiye göndermiştim ilk. Yayınlandıktan sonra yazdığımdan haberdar olan kişiler olmuştur hayatımda. Sonrasında kitap hacmine ulaşan çalışmalarımı okumalarına güvendiğim arkadaşlarıma “emanet” ettiğim oldu elbette.
Belirli yazma alışkanlıklarınız var mı? Gürültülü bir yerde mi yoksa sessiz bir ortamda mı yazmaktan hoşlanırsınız?
Eğer yürümeyi bir alışkanlık olarak sayarsak ilk başta ondan bahsetmem gerekir. Yazdıklarımın neredeyse tamamının iskeleti uzun, manasız yürümeler sonucu ortaya çıkmıştır.Ortam olarak sessiz ve sabaha karşı olan saatler benim için en rahat zamanlar. Bununla birlikte en tipik alışkanlığım -takıntılı bir hâlde de olsa- cep defteri kullanmak olduğu için, üzerinde çalıştığım bir yazıya birkaç satır da olsa her yerde eklemeler yapmışlığım vardır. Bir keresinde mecbur kaldığım aşırı sıkıcı bir misafirlikte kendimi banyoya attığım birkaç dakika favori zamanımdır mesela.
edebiyathaber.net (30 Kasım 2018)