Mirza Tazegül’ün Libros etiketiyle yayımlanan son romanı “Kaybetmek” bir meczubun hikâyesiyle açılıyor. Bir İstanbul sabahı, taze ekmek kokusu etrafı sarıyor, hayatın gündeliği yavaş yavaş hareketlenmeye başlıyor. Usta, ekmek almaya gelen meczubu berbere yönlendirir. Bu sahnede geleneksel usta-çırak ilişkisi, emeğiyle geçinen küçük esnafın hayata bakışı ve mahalle kültürü görünür olur. Meczuptan para alınmaz, çünkü Hızır olabilir. İhtiyaçları mahalleli tarafından karşılanır. Bu arada berberle müşterisinin diyaloguna şahit oluruz. Adamın meczuba tepeden bakışı, ayrımcı dili ve küçümseyen sözleri rahatsız edicidir. Kibir konusu açılır ve meczup üzerinden insanın yaşayabileceği değişim vurgulanır. “İnsan kazanmaya çalıştığında kaybetme riskiyle, kaybettiğini düşündüğü bir zamanda ise kazanma şansıyla karşılaşabilir.” Her şey geçicidir; güzellik, maddiyat, gençlik… Yaşanan kentler de sürekli değişmektedir. Bütün bunlar derinlerde kıpırdanan farklı bir gerçekliğe karşılık gelebilir mi?
Romanın ikinci bölümünde kadın kahraman Gizem’i tanırız. Antalya’da yaşayan, başından iki evlilik geçmiş çok güzel ve çekici bir kadındır. Bazen anılarına döner; köyde zor bir çocukluk geçirmiş, özellikle babasından sevgi görmemiştir. Yoksulluk gerçektir. İleriki yıllarda yaşadığı değişimlere bağlı olarak öncelikle adını değiştirmesi simgeseldir. Yalnız yaşamayı seçer. Yaşam deneyimlerini yakın arkadaşının kullanmasını sağlar, onu etkisi altına alır. Aşk oyunun da deneyimlerinden süzülen taktikleriyle destek olur. Evli sevgilisinin eşinden ayrılmasını ve onunla evlenmeyi kabul etmesini sağlar. Gizem, zengin olmayı hedefler, bunu da güzelliğini kullanarak yapacaktır. “Kendinde olmayanın peşine düşmek, azla yetinmeyip çok şeyin peşinde koşmak doğru mu?” İlk cinsel deneyimini yaşadığı sevgilisini unutamaz ve onunla görüşmek için sonunda İstanbul’a gider.
Üçüncü bölümde tanıdığımız romanın başkahramanı Celal, bir devlet dairesinde şef olarak çalışmaktadır. Evlidir, iki çocuğu vardır. Cinsel yaşamında sorunlar yaşamaktadır. Bazı akşamlar arkadaşlarıyla içer, dertleşirler. Modern hayatın rutini taşrada daha da çekilmez olur. Güvenli ve kaygısız bir yaşam sürer ancak mutsuzluğunun nedeninin çözemez. Aslında fark edemedikleri temel mesele belki de şudur: Aşk, cinsellik ve aileyle ilgili bütün olumlu istek ve arzuları evlilik kurumundan beklemek en temel hatadır. Hele günümüz tüketim toplumunda bu mümkün değildir. Ara sıra çocukluk anılarına döndüğünde babasının şiddetine ve aşağılamalarına maruz kaldığını öğreniriz. Bütün bu tekdüze hayatın içinde sonunda zengin olma hayalleri gerçekleşir. Yılbaşı gecesi büyük ikramiye Celal’e çıkar. Celal’in yaşadığı değişimi, romanın öteki kahramanı Gizem’le karşılaşmasını ve son sürat yok oluşa doğru gidişini romanın kalan sayfalarında okuruz. Farklı şehirlerden farklı insan hikâyeleri birleşmek üzere bir noktaya doğru ilerler.
Tazegül, son romanı “Kaybetmek”te kurmaca olarak roman türünün form olanaklarını kullanıyor. Hâkim anlatıcının yoğun kullanımıyla aslında bir tür kişisel gelişim ve dönüşüm romanına dönüşüyor elimizdeki metin. Bir tabu olarak cinsellik, çocukluk yaşantılarının ilerleyen yıllardaki yaşantımıza etkileri, zamanın geçiciliği, bir anda elimize geçen çok miktarda paranın hayatımızda yaratabileceği olumsuz değişimler metnin temel izleklerini oluşturuyor. Her okuyucunun yaşamından bir şeyler bulup üzerine düşünebileceği aforizmalar ve mesajlar çok etkili, bunlar diyaloglar aracılığıyla aktarılıyor. “Mesele şu ki; insan hırsı ve istekleri sınırsızdır ama yaşam sınırlıdır. Kendimizi kontrol altına alıp kapitalizmin tüketim tuzağından ve onun bize aşıladığı hırstan kendimizi ne kadar korursak ve yetinmeyi bilirsek, mutluluğa o kadar yakın olacağız.”
Mirza Tazegül, hayat konusundaki genel yaklaşımını aforizmalar ve genellemeler yoluyla hâkim anlatıcı aracılığıyla kurguladığı kişiler üzerinden aktarıyor. Yazar olarak varlığını hemen her satırda hep hissettiriyor. Geleneksel ve modern değerlerin çatışmasında olumlu ahlaki değerlerin yanında duruyor, bunu roman kahramanlarının hikâyesi üzerinden görünür kılıyor. Yaşayarak öğrenmek, kâmil insan olmaya giden yolun en önemli nirengi noktasını oluşturuyor.
Aslında romanın ilk bölümünde tanıştığımız meczubun hikâyesi bu: “Kaybetmek nedir? Nasıl kaybedilir?” sorularının yanıtları romanın satır aralarında gizli…
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (8 Nisan 2019)