I
1990’lı yıllardan beri Limon/Leman dergilerinde yayımlanmaya devam eden bir karikatür dizisinin ve kahramanının adıdır Gönül Adamı. Güneri İçoğlu’nun yarattığı Yekta Bey karakteri, gittikçe hızlanan ve inceliklerin bir bir kaybolduğu modern zamanlarda gözündeki bir damla yaşla beraber vicdanlarımıza seslenir.
İnceliklerin zayıflık olarak algılandığı, kabalığın, güç sergilemenin haklılık olarak, adlandırıldığı, para kazanmanın tek başarı ölçütü olarak değerlendirildiği bu tuhaf toplumda duyarlı insanlara yalnızca kurmaca yapıtlarda rastlayacağımız günlerin çok yakında olmasından korkmamak elde değil.
Sinan Sülün’ün geçtiğimiz günlerde yayımlanan ilk romanının kahramanı da soyu hızla tükenen incelikli kişilerden birisi.
II
Sinan Sülün’ün ilk kitabı “Karahindiba” 2011 yılında Sel Yayıncılık tarafından yayımlanmıştı. Bu kitapta romana göz kırpan üç uzun öykü yer alıyordu. Bu üç öykünün ikisi üçüncü tekil kişi, birisi de birinci tekil kişi anlatımına sahipti. Mavi Pelikan ve Karahindiba isimli öykülerde, büyülü gerçekçiliğin etkileri açıkça görülmekteydi. Her üç öykünün de kırılgan kişiliklere sahip kahramanları, toplumun doğru kabul ettiği değerlere, kendilerine rağmen, uyma çabasına giriyor fakat pek de başarılı olamıyorlardı. Her üç öykünün de başında, öykünün içeriğine uygun, anlatılan hikâyeyi bütünleyen alıntılara yer verilmişti.
Kitaba da adını veren Karahindiba isimli öyküde Adnan’ın gerçeklikten koptuğu bölümler son derece etkileyici bir biçimde anlatılmıştı.
III
Sinan Sülün, Kırlangıç Dönümü’nde, Karahindiba’yı oluşturan ve yazarın alametifarikası olacak gibi görünen temel unsurların birçoğunu kullanmış: Bölüm başlarında, bölümlerin içeriğini tamamlayan alıntılar, toplumsal değerlere uyma çabasındaki kırılgan karakterler, detaylara sıkıştırılmış ve okuyanı etkileyen yan hikâyeler ve gerçekçi bir şekilde ilerlerken, romanı başka bir boyuta taşıyan rüya sahneleri…
Son derece etkileyici ve gerçekçi bir şekilde yazılmış rüya sahneleri, romanın başkahramanı olan Ali’nin iç dünyasının anahtarı gibi. Bu sahneler sayesinde Ali’nin geçmişi hakkında çok önemli detayları öğreniyor ve içinde bulunduğu ruhsal duruma dair fikir sahibi olabiliyoruz.
IV
Kırlangıç Dönümü’nde, siyasi nedenlerle girdiği hapishanede on yılını geçiren Ali’nin hapisten çıktıktan sonra tanıştığı Verda ile olan aşkının hikâyesini okuyoruz. Ekonomik, sosyal, siyasi görüş, etnik köken vb. birçok noktada farklı aidiyetlere sahip bu iki kahramanın yaşamaya çalıştıkları “imkânsız aşk” ilk bakışta Yeşilçam melodramlarını hatırlatsa da kitabı okumaya başladığınızda Sinan Sülün’ün bu basit aşk öyküsünü kullanarak, biçim ve içerik olarak farklı bir eser ortaya koymaya çalıştığını anlıyorsunuz.
Öncelikle, Kırlangıç Dönümü’nü kaybolan inceliklerimize yakılmış bir ağıt olarak okuyabiliriz. Ali’nin, Verda’ya olan aşkını gösterme biçimleri, günlük yaşantımızda sık sık maruz kaldığımız, sosyal medya üzerinden ifşa edilen vıcık vıcık ilişkilerin tam karşısında yer alıyor. Yazıya Güneri İçoğlu’nun yarattığı Gönül Adamı karakterini anarak başlamamın nedeni de Ali’nin kişiliğinin Yekta Bey’le önemli benzerlikler içinde olması.
Kırlangıç Dönümü’ndeki rüya sahnelerinin yanında, Ali ile Verda’nın aşklarının ilk zamanlarının anlatıldığı On Sekizinci Bölüm’ü de çok sevdiğimi belirtmeliyim. Sülün, bu bölümde tercih ettiği anlatım biçimiyle Ferit Edgü’nün kitaplarından aldığım lezzete yakın bir tat almamı sağladı.
Kırlangıç Dönümü, içinde bulunduğumuz günlerde sık sık anmak zorunda kaldığımız doksanların, dönemin mağduru olan insanlar üzerindeki etkilerini görebilmek adına da önemli bir roman.
Kitabın içine parçalar halinde serpilmiş kırıntılar bir araya getirilince Ali’nin hapse düşmesi, mahkûm olması, ciddi işkenceler yaşaması gibi doksanların boğucu atmosferi içinde, “sıradan” kabul edilen yaşanmışlıkların unutulmamasını ve bir sanat eseri sayesinde toplumsal hafızamıza işlenmesini de sağlıyor. Kırlangıç Dönümü bu yönüyle Mehmet Eroğlu’nun ilk dönem romanlarını hatırlatan bir içeriğe sahip.
V
Kavganın gürültünün bitmediği, savaşların katliamların alıp başını gittiği, toplumsal ayrışmanın, yarılma boyutuna vardığı bugünlerde, vicdan sahibi bir yazarın kaleminden çıkmış ve inceliklerle donatılmış bir aşk hikâyesi okumak isteyenler Kırlangıç Dönümü’nü es geçmemeli diye düşünüyorum.
Onur Uludoğan – edebiyathaber.net (19 Ocak 2016)