Birkaç kitap vardır hayatımda, okuyup, kapağını kapattığımda nefes nefese kaldığım. Bu okuduklarım neydi? dediğim. Okurken aldığım hazzın günün her saatinde devam edeceğini sandığım… Bir güç, bir fikir, bir yol bulduğum… LILITH, böyle bir kitap. Nikki Marmery, evlere kapandığımız korona günlerinde kahramanının ısrarıyla araştırmalarına hız vererek kitabını tamamlıyor. Çoğu kez yazmaya başladıktan sonra laf dinlemeyen, başına buyruk kahramanlar bu kez N.Marmery yazmaya başlamadan kafa tutuyor ve “yaz beni” diyor. Buna şaşırmıyorum. Çünkü kahramanı, LILITH.
Kitap, Eksik Parça Yayınlarından 2024’ün Nisan ayında okurlara sunuldu.
Dünya, varoluşun anlamı, yaratılış mitoslarla başlar. Kutsal öykülerdir ve mutlaka kahramanları Tanrıdır. Dinler tarihine bakmadan önce mitler tarihini mi okumak gerekir bu durumda? Ya da tam tersi mi olmalı? LILITHY’i okuduğum süre içinde kafamda dönüp dolaşan tek soruydu buydu.
Eser, kahramanın dili ile yazılmış. Bütün kurguyu Lilith’in dilinden okuyorum. Bu, Lilith’in duygularını, davranışlarının sebebini daha iyi anlamamı sağlıyor. Yazar, kutsal kitapları ve mitolojiyi paralel okumalar sonucu mu bu kurgu ve dili oluşturdu bilmiyorum. Yüz yüze gelsek ilk sorum bu olurdu…
Kimi edebiyatçılar eseri, “Feminist bir başkaldırı,” olarak özetlenmiş olsa da bence sadece tek alanda değerlendirilmeyecek kadar yüksek performanslı LILITH. Bu eserde iyi ve kötünün de savaşı var, gücün sorgulanması da. Annelik de özlem de. Kabullenmenin acizliği de var itirazın gücü de. Ve sonsuz bir acı da var. Bu anlamda feminist baş kaldırıyla beraber yaratılış eseri olarak da değerlendirilmeli.
İbrani mitine göre Âdem’le Lilith birliktedir. Âdem üremek ister. Lilith buna karşı çıkınca ve Âdem’i sorgulamaya başlayınca aslında “boyun eğmeyince” kendinin yetersiz olduğu yüzüne vurularak, cennetten kovulur. Bu durumda Tanrının yanında olmayışına içerleyen Lilith, ilk itirazını yapar ve “O benim tanrım da babam da değildi. Beni korumamıştı!” der. (s,20). Yerini Havva alır. Burada, insanın ana ve babası dediğimiz Âdem ile Havva hakkında tüm ilahi bilgilerimizi tersyüz eder yazar. Havva, Âdem’in kaburgasından olmuşsa o, Âdem’in kölesidir, onun zevcesidir. Buna da itiraz elbette Lilith’den gelir. Evrensel bir bakış açısıyla Lilith, bugünün aydın kadınına, muhalif feministlere denk düşer. Havva’nın kendisinin kim ve ne olduğunu bilmez tavırları karşısında onu uyandırmaya çalışan Lilith’nin gayreti tam da bu değil midir? Bilgelikle “kölelikten” kurtarma isteği.
Kendini acıdan var eder Lilith. Kanatlarının oluşumunu hisseder, kendi bedenindeki bu değişimi izler, sabırla. Bugünün kadınlarına müthiş bir mesajdır bu. Kadın kendini acıdan var etmelidir. Her kadının gizli bir gücü vardır, bunu fark etmeli o kanatlarını bilmeli, görmeli ve kullanmalıdır. Lilith gibi.
Lilith bu yolculuğunda, kutsal kitapta dişi tanrı olan Aşera’yı aramaktadır. Onu ararken çektiği sıkıntıları, gördükleri ve inanamadıkları aslında bugünün saf, temiz kalmış insanına denk düşer. İnsan içindeki gerçeği ararken de Lilith’i gibi tanrısını aramıyor mu? Aşera’yı bulmak demek, kadının gücünü yeniden yaratmak ve zorbalığa boyun eğmemek demektir. Tanrı’nın (Yahve’nin) adaletsizliğini engellemektir. Tam burada kitap en yüksek zirveye ulaşır benim gözümde. Güçlü bir itiraz, kutsal olanı reddediştir. Doğruyu aramak, bilgeliği aramak, bir uyanış için kendinden vaz geçmek başkadır, tanrının adaletsiz olduğunu haykırıp, bu anlamda savaşmak başkadır.
Yazar Nikki Marmery okuru, kutsal bilgiler ışığında büyüleyici, masalsı mitolojik bir şölene götürüyor. Tevrat ve İncil gibi Yaratılış, “Genesis”’den de etkilenip derin okumalar yaptığını düşünerek merakla ilerliyorum. Kutsal kitaplarda ve elbette eserde uzamlar bugün, dünya haritasında “ağbiler”in göz koyduğu, kendi bahçeleri gibi oynadıkları Orta Doğudur. Bugünün, İsrail, Filistin, Suriye, Ürdün, Mezopotamya’sıdır. Tanrının, Aşera’nın Kutsal Bahçeleri buradadır. “Cennet denince akınıza Şam gelsin.” der. (s,268) Kahraman Lilith için Şam kutsaldır, cennettir. Türkiye’nin ve Yunanistan’ın bir bölümü de eserdeki uzamlara eklenir. Bizim için kutsal olan vatanımızın parçası, Hatay Antakya, Efes’i de kitabın içinde okumak, topraklarımızın da ilahi olduğunu düşündürmüyor mu?
“Lilith Nuh’un gemisinde ne yapar?” sorusunu meraklı okura bırakmak istesem de ve bu güne değin bir çok varyantları olsa da bu gemi yaşamla ölümün gerçeğinin mitlendiği yerdir, demek istiyorum. Yaşam da gerçek, ölüm de. Hangisi daha güçlü? Lilith’nin bu gemide aradığı şeyin şu an tüm dünyayı ilgilendiren şey olduğunu düşünüyor, bu gizi okura bırakıyorum.
Ancak, bu bölümde önemli bir ayrıntıyı okurların kaçırmamasını isterim. “Kenanlar” kehaneti eserde sebebi belli ancak üzeri kapalı olarak verilmiş olsa da bu kehanetle kimi ve nereyi işaret edilmiş olduğu merak uyandırıyor. Bu bölüm için yaptığım farklı okumalarda “Kenanlar” olayı ya da “Kenanlar Ülkesi” başka başka versiyonlarla anlatılmış olsa da hepsinin dünya haritasında bir tek yeri işaret ettiği gerçek. Filistin. Bu bölümün bu gözle okunmasını isterim.
Eserin hemen her bölümünde bugün bile konuşmaya cesaretimiz kırılmış yüksek bilgelikle sorgulama, yargılama, itiraz eden düşünceleriyle Lilith’yi elbette ben de çok güçlü bir feminist olarak görüyorum. “Hayatın yaratılışının O’nun (Yahve) üfleyiverdiği bir nefes olarak tasvir etmek ne komik bir şakaydı, tüm kadınlara yapılmış ne büyük bir hakaretti. Sadece bir erkek böyle bir şeyi hayal edebilirdi.” (s,134). “Kadınları yaşlandıran kocalarıdır. Genç kalıyorum, çünkü özgürüm.” (s,143). “Tanrı şöyle buyurmuştu: üreyin ve çoğalın! Bu erkeklere hiçbir şeye kadınlara ise her şeye mal oluyordu.” (s,145)
Meryem sahneye çıktığında eseri de mitleri de sorgulamıyorum. Lilith’nin kanından olan Meryem’in, Lilith’ye öğretecekleri var. “Uyum olmadan özgürlük olmaz. Dengesiz hayat olmaz. Yaratılış için her iki yarıya da ihtiyaç vardır. Aralarındaki eşitliği beslemek ve sürdürmek gerekir. Bu, Kutsal Anamızın Bilgeliğidir.” (s,262) Bilgeliği dünyaya yayacak olanın ölümsüz Lilith’ye bahşedildiğini, engellemelere karşı koyabilmesi gerektiğini öğretiyordu. Bugün de tüm kadınların savaşı bu değil mi? Meryem’in de kadına ve haklarına duyarlı, denge ve bütünlüğü isteyen feminist eylemde olduğu muhakkak. “Gökyüzünde bir cennet yok, ama onu, içinden çıktığımız Ana’yı besler ve O’na saygı duyarsak, cenneti burada, dünyada yaratabiliriz. Böylece zorbalıktan, acımasız, hükmedici otoriteden kurtulacağız. Kendi kendimizin tanrısı olacağız.” (s,273)
“Ben yeryüzüne atılmış, haykıran kadınım.” (s,274)
Kitabın ilginç bir bölümü de kahramanın kendiyle hesaplaşması. Lilith, yolculuğunda Bilgelik arayışında, iradesinin peşinden giden özgür kadını, bilgeliğin lanetine uğramış olmakla değerlendirir. Lanet, zorluk, güçlük, sonuca katlanmaktır. Bilgelik savaşmaktır. Yargılamalara, suçlamalara karşı koyup yoluna devam etmektir, sonuç ne olursa olsun. Meryem’in, fahişelik ve yalancılıkla suçlanarak geçirdiği yaşamı lanetliler tarafından son bulunca, onun Bilgelik, eşitlik ve adalet isteği tüm kadınlar tarafından ancak öldükten sonra kutsanıyor. “Kendi kendinizin tanrısı olun!”(s,328)
Eser, uzun bir yolculuk, MÖ 4004 yılından bu günümüze kadar uzayan bir dönem. Çok tanrılı mitlerden Nikki Marmery, bu günümüze kuvvetli bir gönderme yapıyor, bu bölüm belki de tüm okuru bugüne getirecek önemli bir mesaj olarak okuyoruz, kuşkusuz.
Yanan ormanlardan, eriyen buzullardan bahsederek, “… ahreti önemseyen peygamberlerin peşinden gitmeselerdi, bunun yerine kökleri bu dünyada olan, bu hayatı, bu bedenleri, bu gezegeni seven bir tanrıya tapsalardı nasıl olurdu? Analarının kaybını hissediyorlardı. Okullardan atılan kızlara, parlamentolardan kaçırılan kadınlara bakıyorlardı. Kızların kesilip, kapatılıp, dedeleri yaşında erkeklere satıldığını görüyorlardı dünya yanarken konuşan erkek liderleri gözlemliyorlardı. Soruyorlardı: Ana’nın isteği bu muydu?” (s,327)
Lilith ölümsüzse ve hâlâ bir yerlerden kadınları, çaresiz insanları, ezilenleri, haksızlığa uğrayanları, yargılananları izliyorsa… Tüm çocuklar onun kanından gelmiş çocuklarsa, bu yaşamda hala bir ümit var demeli miyiz?
Ben gücümün farkına vararak kitabın kapağını kapatıyorum. İçindeki gücü arayanlar için önemli bir kitap LİLİTH. Yazara teşekkür ediyorum.
edebiyathaber.net (20 Temmuz 2024)