Fransız yazar Ingrid Thobois tarafından kaleme alınan Miss Sarajevo, Bosna Savaşı’nı kendinden kaçmak isteyen bir savaş muhabiri Joaquim’in ekseninde anlatırken, okuru ana karakterin gözüne, zihnine, kalbine yerleştirerek savaşın hem dışarıdaki hem de insanın ‘içinde’ yarattıklarını insanın kafasına ince ince ama sert darbelerle çakıyor.
“Bosna Hersek’te 1 Mart 1992’den 14 Aralık 1995’e kadar sürmüş olan bir savaş. Üç yıldan fazla süren bu savaş sırasında 100.000-110.000 kişi hayatını kaybetmiş, 2 milyon kadar insan da yaşadığı yerden göç etmek zorunda kalmıştır.” Vikipedi’de Bosna Savaşı’nın rakamlara dökülmüş hali bu şekilde açıklanmış. Savaşlarda öyle olur zaten. Savaşın büyüklüğü, acımasızlığı, yıkımı herhangi bir ilkokul birinci sınıfının duvarlarında birden dokuza kadar sıralanmış rakamlar kadar önemlidir. Ölülere numara verilmez savaşlarda. Netlik yoktur. “Kadar”, “civarı” bir hesap koyulur ortaya. Asıl net hesap ‘içerde’ yaşanır. İnsanın ‘içerisinde’. Ingrid Thobois’nın yazdığı Saltokur etiketiyle yayınlanan Miss Sarajevo kitabı da Bosna Savaşı’na ‘içeriden’ bir bakış atan kısa ama öz bir anlatı.
Miss Sarajevo’nun ana karakteri Joaquim bir savaş muhabiri. Kitapta, Bosna Savaşı’nı fotoğraflayıp haberini yapmak için Bosna’da bulunduğunu okuyoruz. Hikaye de onun etrafında şekilleniyor zaten. Burada bir es verelim: Yazar Ingrid Thobois’nın Afganistan’da Fransızca öğretmenliği yaptığını, Endonezya’da bazı projelerde yer aldığını, Orta Asya ve Haiti’de radyo belgesellerinde çalıştığını, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Moldova, Azerbaycan, Gürcistan ve Kazakistan’da seçimleri takip ettiğini masaya koyarsak, Joaquim’in çıkışında Thobois’nın kendi deneyimlerini kullandığını öne sürebiliriz. Bir ihtimal… Devam edelim.
Kitap, 90’lı yılların başından 2017’ye kadar, manken olmak isteyen ve bu yolda anoreksiyayla mücadeleyi göze almış kız kardeşinin intiharından kendine kalanlarla bir türlü yüzleşemeyen, onun hayaletiyle yaşayan, kaçmak için sürekli bir yerlere giden Joaquim’i vitrine koyuyor. Ancak ne yaparsa yapsın kaçamıyor Joaquim. Çünkü peşindeki gölgeler sadece intihar eden kız kardeşine ait değil. Zihinsel uzuvlarını adım adım yitiren bir annesi ve gayet sert bir babasının nefesini de ensesinde hissediyor Joaquim. Bu yüzden onun için seyahat, bir kaçış halinden çıkıp yaşam biçimine dönüşüyor.
Uğradığı duraklardan ilki Saraybosna. Savaş var. Keskin nişancıların birini indirmesi için 0,3 saniye gerekli olan bu hayalet şehirde Joaquim’in yolu bir şekilde gazeteci Vesna, direnişçi Zladko, dört duvar arasından burnunu dahi çıkartmadan sadece ve sadece kitaba adını veren Miss Sarajevo güzellik yarışmasına hazırlanan Inela ve ailesi bir patlamada yok olmuş ufaklık Zlata ile kesişiyor. Joaquim’in bu dörtlüyle geçirdiği vakitle birlikte biz de savaşın gerçek atmosferine dahil oluyoruz kitapta. Joaquim hayatta kalmak için neler yapması gerektiğini savaşın kurallarına göre yaşayan bu kişilerden öğreniyor. Örneğin şehrin sokakların, köşebaşlarının kaç adım olduğunu bilmek, herhangi bir saldırıda kaçılabilecek tüm yolların haritasını kafasına işlemesi gerek Joaquim’in. Bir de bunların yanında sofraya ne konulacağını da hesaplaması lazım. Ortama çoktan ayak uydurmuş diğerleriyle Joaquim de savaşa göre yaşamaya başlıyor. Elbette biz de satırlarla beraber savaşa alışıyoruz…
Ingrid Thobois’nın ‘Veya Kendinden Kaçan Bir Adam’ alt başlığıyla yayınlanan kitabı bir dram içermiyor. Okuru, Joaquim’in gözlerine, zihnine ve kalbine yerleştirerek onunla beraber hareket ettiriyor. Yazarın her bölümde mutlaka yazdığı denemeyle iç içe geçmiş paragraflar kişi, mekan, zaman, ölüm, yaşam konularında da düşünmeye itiyor okuru. Bu eklemelerle metin daha da değerli hale geliyor çünkü Thobois’ın önermeleri anlattığı ‘savaş’ temasının yanına birçok farklı yan tema da ekliyor. Miss Sarajevo, klasik savaş romanlarının çok dışında kalan, gerek kurgusu gerek de anlatım biçimiyle kendine ait bir yol açıyor.
Burak Soyer – edebiyathaber.net (27 Eylül 2021)