Kim Bu Konuşan? | Mine Egbatan

Ekim 7, 2020

Kim Bu Konuşan? | Mine Egbatan

Yazı: Mine Egbatan

François Mifsud[1], bir makalesinde insanların birbirlerini tanımak için diyaloğa girmelerinin önemli olduğunu söyler. İki insan arasında diyalog yoluyla birbirini anlama ise peşin hükme varmadan karşındakini tanımaya çalışmakla mümkün olabilir. Bu da aslında kendi değerlerini, düşüncelerini, yargılarını karşındaki insana dayatmamakla, onun bu dünyadaki yerini, varlığını, kendini nasıl tanımladığını anlamakla mümkün olur. Yani aslında çok zor bir şeydir. Emek gerektirir. Başkasını “düşmanlaştırmak” çok kolaydır. Oysa anlamak, tanımak, birlikte yeni hikâyeler yazmak zordur. Ancak bunun ne kadar güzel ve heyecan verici olduğunu bazı çocuk kitapları bize gösteriyor. Bu kitaplardan biri de Gaye Dinçel’in Kim Bu Konuşan? isimli çocuk kitabı. Kitabın yazım sürecine tanıklık ettiğimden yukarıda bahsettiğim tüm fikirler kafamda uçuşuyordu. Gaye’ye bu kitap barışla ilgili ve mutlaka yazmalısın, diyordum. Barış sözcüğünü genel olarak savaşın olmadığı zamanlar olarak algılıyoruz. Oysa barış her türlü canlıyla bir arada yaşamak, eylemlerimizde ve sözlerimizde şiddetsizliği savunmak, önyargılarla mücadele etmek ve “öteki”yle diyaloğa girmek demek.[2]

Kim Bu Konuşan? tüm bu meseleleri Zeynep isimli küçük bir kız çocuğunun dayısının yazdığı öykülerdeki kahramanlarla karşılaşmaları üzerinden ele alıyor. Üç bölümden oluşan kitapta bir korsan, dinozor ve ejderha ile karşılaşıyor Zeynep. Dayısının yarattığı öykü kahramanlarıyla konuşup onların hikâyelerini dinlerken aslında korsanın kadın bir balıkçı olduğunu, kimsenin hazinesini ele geçirmek istemediğini, kendi halinde bir yaşam sürdüğünü öğreniyoruz. Dinozorun ise çıkardığı acayip seslerin bir oyun olduğunu ve ondan beklendiği gibi saldırgan olmadığını görüyoruz. Siyah ejderhanın beyaz olduğunu, ağzından ateş çıkarabilirken bunu kimseye zarar vermek için kullanmadığını okuyoruz. Hazinesini ise başkalarıyla paylaştığını… Yani aslında Zeynep önyargısız bir şekilde dayısının öykü kahramanlarını dinliyor ve onların kendilerini nasıl var ettiklerine tanık oluyor. Dayısının fikrini de değiştirmeye çalışıyor. Ancak görünen o ki dayısı kalıplaşmış düşüncelerinden sıyrılmak konusunda biraz inatçı. Zeynep dayısının öykü kahramanlarıyla diyaloğa girdiğinde tasvir edilenin arkasındaki gerçekliğin sorgulanması gerektiğini de gösteriyor bize. Ötekileştirme ve düşmanlaştırmanın ne kadar kolay olduğunu da. Oysa önyargısız olmaya çabalamak, kalıplaşmış düşüncelerin altını deşmek emek gerektiriyor. Bu emek ise tıpkı Zeynep’in yaptığı gibi tanımadığını dinlemekten, ona önyargısız yaklaşmaktan geçiyor.

Kitapta sevdiğim diğer bir konu ise geleneksel ailenin ve toplumsal cinsiyete dayalı rollerin eğilip bükülmesi oldu. Zeynep annesi ve babası iş için geziyorken dayısıyla kalıyor. Dayısı yemek hazırlıyor, Zeynep’le ilgileniyor. Annesi Zeynep’ten uzakta çalıştığı için “annelik görevlerini” yerine getirmemekten yargılanmıyor. Aksine ailenin böyle dayanışmacı olması, kendilerine kattıkları güzel deneyimleri paylaşması başka bir ailenin varlığı mümkün diye düşündürüyor.

Kitabın kaç yaşındaki çocuklar tarafından okunması gerektiğini bilmiyorum. Ama çocuk yetiştiren, etrafında çocuklar olan ya da daha iyi bir yaşam hayali kuran herkes tarafından okunması gerektiğini düşünüyorum. Zeynep’in istediği gibi beyaz bir ejderhaya dönüşmek mümkün mü, onu da bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa iyi yaşamın kaynağının çocuk kitapları olduğu. Yaşama, canlıya, doğaya saygı duymak da çocuk kitaplarının getirdiği bilgeliğin ta kendisi. Çocuk kitaplarına olan önyargınızı bir kenara bırakın ve kitapla diyaloğa girin. Belki de hem Zeynep’in dayısını hem de kendinizi barışçıl bir dünyaya ikna etmeniz mümkün olur.

[1] Makalenin ismi “Dialogical Hospitality as a Habitat for Peace”, makale için bkz>>>

[2] Barış çalışmalarında öncü olan Johan Galtung, barışı negatif ve pozitif olmak üzere ikiye ayırır. Negatif barış savaşın olmadığı durumken, pozitif barış kültürel ve yapısal şiddetin olmaması olarak tanımlanır. Ayrıntılı bilgi için bkz>>>

edebiyathaber.net (28 Şubat 2019)

Yorum yapın