Alman Yazar Pıerre Franckh’ın Rezonans Kanunu, Koridor Yayınlarından Bengisu Akipek çevirisiyle okura sunuldu.
Kim Olmayı İsterdiniz?
Kitabın başındaki bu soru konunun tamamını kapsadığından en uygun giriş olmalı. Kişisel gelişim kitaplarında gezinip, bugüne değin neyi başaramamışsak, onu çözmenin peşinde koşan okurlar olarak “Kim olmayı isterdiniz?” bizi kitabın içine alacak tek cümle kuşkusuz. Hayal et, bekle. İste bekle, anlatılarından sonra asıl meseleyi en başa koyan yazarı tebrik ederek başlayalım kitaba. Kim olmayı istiyorum? İnancın sadece kendimizi değil etrafımızı da değiştirebileceğimiz ölçüde güçlü olduğunu öğrenmek üzere yol alıyorum kitapta. Nedir bu inançlar? İnsanı kendinden uzaklaştıran, mutsuz ve başarısız eden inanç, düşünce biçimi ne?
Kalıplaşmış olan şu ki, düşünce ve davranışlarımızı yani inanç sistemimizi beynimizde değiştirebilecek iken Pıerre Franckh eserinde bu işi daha çok kalbin yaptığını iddia ediyor. Beyinden çok daha kuvvetli bir enerji yaydığını şaşırarak okuyorum. Okurlar bundan sonra “aklımı seveyim” yerine “kalbimi seveyim” der belki de, meraktayım. “Beyin kendi kendine çalışmaz, çalışmak için kalpten sinyaller alır.” (s,21) Beyin ve kalbin ortaklaşa çalışmasında inançlar önemli bir yer alıyor. İşte tam burada kitabın özünü keşfediyorum. Ne istersek mantıktan önce kalbimizden istemek, isteklerimizin gerçekleşeceğine yürekten ikna olmak ve bundan önce gerçekleşmiş gibi mutlu olmak, başat davranışımız olmalı. İşte rezonans kanunu tam burada devrede: “Bilincimizi hedeflediğimiz şekilde yönetebildiğimiz takdirde, gerçekleşmesini istediğimiz şeylerin rezonans alanına girebiliriz.” Yani isteklerimizin titreşim alanına girebiliriz. O halde hedefe çok yakınız.
Rezonans Kanunu’nun işleyişini uluslararası araştırmalardan da örneklerle güçlendiren yazar, bu bilimsel yaklaşımla kitabı diğer “The Secret” kitaplardan ayırıyor. HeartMath Enstitüsü’nün insan DNA’sı üzerindeki çalışma meraklı okur için etkileyici. İnanç sistemimizdeki pozitif düşüncelerin bedenimizdeki değişikliği kanıtlarıyla ve şahitleriyle sunuyor. Moskova’da Pavlow Psikoloji Enstitüsü’nün fareler üzerinde gerçekleştirdiği deneyler sonucunda “Bir bedenin başladığı ve bittiği kesin bir nokta yoktur.” (s,45) kanısına varmak hayli ilginç.
Düşüncemiz, inançlarımız, olumlamalarımızın bedenimize kattıkları ya da yok ettikleri ve ne çok şeyi yanlış ya da eksik yaptığımızı görmemize de aracı Rezonans Kanunu. Şu anki düşünce sistemimizin geleceğe gönderdiğimiz “titreşimler bütünü” olduğunu öğrenip, kendini yenilemek isteyecek ne çok kişi olmalı. “Yakın gelecekte gerçekleşme ihtimali bulunan tüm olayları şu andaki bilinç halimiz belirler.” (s,66)
Kişinin hangi rezonans alanında olduğunu, bu alanların hangi şartlarda kişiyi engellediği ya da geliştirdiğinin cevabı, etrafı çevreleyen enerjiyi görebilmek ve anlamlandırabilmenin ip uçları bu kitapta.
Stres bugün en küçüğümüzden en büyüğümüze kadar, öğrencisinden iş insanına kadar birçok kişiyi etkilemekte. Rezonans Kanunu ile başa çıkma yolu mutlaka vardır.
Bu eserde, kendine küsmüş kişilerin de yüzleşeceği bir bölüm var. Kendi bedenini kendi benliğini sevmeyen kişilerin yeniden başlayabileceği bir yol var. “Kendi kendimizi eleştirme fikrini o kadar geliştirdik ki insanlar bizi övdüklerinde bile onlara inanmıyoruz.” (s,142) Toplumun büyük bir kısmının işte bu döngüde başarısız olduğu kanısındayım. Her şeyden önce kendimizi sevmeyi, gurur duymayı, öz benlikten uzaklaşmadan başarabilmeliyiz. Rezonans Kanunu bunun yollarını göstermekte. Kendimizi sevmekle beraber tüm bedenimizle konuşarak tedavi etmeyi dahi önermekte…
Kitabın en önemli bölümlerinden biri de Geçmişi Değiştirmek. Pıerre Franckh önemli bir cümle söylüyor: “… geleceğimiz büyük oranda geçmişimizden doğar.” (s, 196) İşte bunu değiştirmenin de maddeleri var. Formül niteliğindeki bilgiler geçmişin esintilerini geleceğe yansıtmak istemeyen okurlar için…
Kitabın sonunda Nelson Mandela’nın 1994 yılında başkanlık konuşmasından alıntı, kitabın özeti gibi. Her cümle içimizde birini konuşturuyor. Bu anlamda hem kıymetli buluyorum hem de kitaba çok yakıştığını söylemek istiyorum.
Buda, “Düşündüklerimizden ibaretiz. Şu an olduğumuz kişi düşüncelerimizden doğar. Düşüncelerimizle dünyayı yaratırız.” Diyor. O halde belki de okur bu eserle, Rezonans Kanunu ile bir eşik atlayacak ve kendini bulacak. Başucu kitabınız olması dileği ile…
edebiyathaber.net (1 Mayıs 2024)