Alper Atalan’ın yeni öykü kitabı “Kısmet İşte”, İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Birbirinden bağımsız, otuzu aşkın öykünün yer aldığı kitapta, sıradan insanların sıradan hayatları, dertleri, aşkları, en çok da arayışları anlatılıyor. Farklı hayatlar yaşayan insanların yer aldığı öykülerin sonu genelde aynı kapıya çıkıyor. Aslında herkesin, sonu aynı olan hikâyelerinin birer yolcuları olduğunu anımsatan bu öyküler, günlük hayatımızdan, alt komşumuzu, yan mahalledeki kahveyi, başkasıyla zorla evlendirilen bir aşığı, belki gerçek hayattaki arkadaşımızın anısına benzer bir hikâyeyi ya da bizzat kendi hayatımızdan bir parçayı bulabileceğimiz kadar gündelik, yaşamın içinden öyküler olarak okuyucunun karşısına çıkıyor.
Çoğunlukla arayışları olan insanlar, öykülerde başkarakter olarak yer alıyor. Kimi öfkesini kontrol edemiyor, can alıyor, kimi geleceğinden umutlu, fakat harekete geçemiyor, kimiyse hayatını değiştirmek istese de harekete geçemeyecek kadar yorgun düşüyor. Bazısı âşık olduğu adamı terk etmek zorunda kalıyor ama başkasıyla olmasın diye dualar ediyor. Daha böyle onlarca örnek verilebilecek türden olan karakterlerin ortak özellikleri ise, sonunda hep vazgeçenler olmaları. Bu da okuyucuya her bir öykünün sonunda adeta “Kısmet işte,” dedirtiyor. Yazar, kitaba ismini verdiği “Kısmet işte,” cümlesinin içinde barındırdığı o vazgeçmişliğin karakterler eliyle hakkını veriyor.
Kitaptaki öykülerin pek çoğu sona erdikten sonra okuyucunun hayal dünyasında uzatılabilecek türden. Özellikle bazı öykülerin içinde kısa metinler yer alıyor ve okuyucu bunların birbiriyle olan ilgisini öykünün sonunda kurabiliyor. Bu da okuyucunun sonuna kendi hikayesini ekleyebilmesine yer açıyor. Kıssadan hisse tadı vermeyen, olması gerektiği gibi, yalnızca öyküde yaşanan atmosferin aktarımı, öykülerin okuyucu tarafından sonunun devam ettirilebilirliğini artırıyor.
Öykülerin en çok dikkat çeken özelliklerinden birisi de, yazarın nesneleri dikkat çekici bir biçimde konuşturarak öyküye dahil etmesi. Öyle ki, okuyucu bazen bir hasır sepet sayesinde beş katlı bir apartmanda yaşayanların ayrı ayrı hikâyelerine şahit oluyor, bazen bir yön tabelası, eski bir kaldırım taşı dile geliyor ve 76 Model bir Reno’nun sahiplerinin yaşam öyküleri okuyucu ile buluşuyor. Yazar bir adım daha ileriye giderek, bir öyküsünde nesne olma niteliği taşımayan kelimelere başrolü yüklüyor. Öykünün sonunda “Tanışma ayrıldı aralarından, ilişki sır oldu. Tesadüf kaldı geriye, o da bir anda yok oldu,” cümlesiyle okuyucu, karakterlerden ziyade tanışma, ilişki ve tesadüf kelimelerinin etkisi üzerinde düşünürken buluyor kendini.
Her ne kadar gündelik hikâyelerin, sıradan yaşamların yer aldığı öyküler mevcut olsa da, bazı öykülerin sonunun karakterlerin yarattığı sanrılarla sona erdiği de gözlerden kaçmıyor. Psikolojik gerilimler yaşayan karakterler, okuyucuyu şaşırtabiliyor, beklenmedik sonlara götürebiliyor.
Kitap boyunca bazı karakterlerin isim taşımaması gözlerden kaçmıyor. Bazen “adam”, bazen sinek valesi, maça kızı, karo papazı adlarıyla okuyucunun karşısına çıkan karakterler, öylesine etkili bir hikâyenin içinde nefes alıyorlar ki, isimsizlikleriyle daha çok anlam buluyorlar. Bununla birlikte, birbirleriyle bağlantısı olmayan öykülerin bazılarında aynı isimlerin kullanıldığı da dikkat çeken bir yan olarak okuyucunun karşısına çıkıyor.
Kitapta her ne kadar sıradan insanların tanıdık hayatlarının konuk edildiği öyküler yer alıyor olsa da, dilinin o kadar sade olmadığı görülüyor. Alışılmışın dışında bir dile sahip olan kitabın, okuyucunun kelime haznesine yenilerini ekleyeceği pek çok öyküden anlaşılabiliyor. Aynı zamanda karakterlerin yapısına uygun olarak argo sözcüklerin cümleler içine özenle yerleştirilmiş olması, öykülerin gerçekçiliğini artırdığı gibi, öykülerin okuyucu üzerine yarattığı etkiyi de aynı oranda artırıyor.
Alper Atalan’ın Sanal Uyku, Mart ve Çok Kısa Bişi Anlatıcam isimli kitaplarından sonra bu yıl raflardaki yerini alan Kısmet İşte, pek çok öykü kitabından farklı olduğunu hissettiriyor. Bunu yalnızca öykülerin içerikleri eliyle değil, aynı zamanda kitapta yer alan çizimlerin varlığıyla da gösteriyor. Her bir öykünün başında konusuna uygun olarak çizilmiş resimler, öykülerin konusu hakkında okuyucuya az da olsa ipucu veriyor, ilgisini topluyor.
Kitabın son öyküsü, kitabın adıyla aynı ismi taşıyor. “Kısmet İşte” isimli öykü, aslında tüm öykülerin özeti sayılabilecek nitelikte iki cümle içeriyor; “Bi’ bakmışın, elde avuçta hayat kalmamış. Yaşanacak ne varsa kadere borçlanılmış…”. Hayatı pek çok yönüyle sorgulamaya yardımcı bu öyküler, kitabın arka kapağında da yer aldığı gibi, “hayat denen meddücezrin kısa hikâyelerini” okuyucuyla buluşturuyor.
Gamze Erkmen – edebiyathaber.net (19 Ekim 2015)