Kitaplar Dalgalar ve Kıvılcımlar | İhsan Kurt

Temmuz 4, 2023

Kitaplar Dalgalar ve Kıvılcımlar | İhsan Kurt

Bir su birikintisine veya göle atılan nesnenin suda yayılan dairesel dalgalar oluşturduğu gibi okunan bazı kitaplar da insan zihninde yayılarak canlı imgeler ve zenginleştiren düşünceler oluşturur. Ancak su yüzeyinde oluşan her dalga suyun alt tabakalarını etkilemez. Bu dalgaların daha derinlerde gerçekleşmesi için derinliği oluşturacak olan atılan cismin büyüklüğü de ağırlığı da önemlidir. Yani okunan her kitap aynı derecede derinlikli düşünceler çağrıştırmaz, kimisi yüzeyseldir, gelip geçicidir. Kitabın kapsayıcılığı, evrensel insan duyarlılığına dokunuşu, bazen de okuyucunun bilgi ve ilgi birikimi ile oluşan algısı etkililik seviyesini belirler. Bunun için her zaman “iyi kitap” ihtiyacı ortaya çıkar. İyi kitaplar kendi içinde olduğu kadar başka kitaplara göndermeler yaparak da insan zihninde dalgalanmalar yapar. Dolayısıyla okunan her iyi kitap -daha önce okunduğu için- hatırlanan kitaplara göndermeler yaptığında uyanık zihinlerde aydınlanma dalgaları oluşturur. Bu dalgalanmaların yerini bazen kıvılcımlar ve şimşek aydınlanmasına bıraktığı da olur. Bu defa dalgalar aydınlanmalarla gerçekleşir ve özgün düşüncelerin doğmasına sebep olur.

Her kitap okumada olmasa bile bu düşüncelerimin benzerlerini ve neticelerini daha önceki zamanlarda birçok defa yaşamış olabilirsiniz. Yahut bunların her biri bir “Déjà vu” etkisi de olabilir. Çok farklı kuram, yargı ve analizlerden, hatta duygulardan etkilenerek sahip olunan bilgi alanlarına transfer yapma ihtiyacı hissederek özgün bilgi dalgalarına, düşünce kıvılcımlarına, fikir şimşeklerine de ulaşılır.  Bazı okurlar anlık, hatta anın da parçaları şeklinde gelişen benzer düşünceleri, duyguları yaşamasına rağmen bilincin dalgınlığında “unutmak” diye tanımlanan bilinçaltına gönderirler.

Okunan bazı kitapların zihinlerde dalgalar oluşturması; okunanlar arasında benzerlik/ilişki, yazılanların başka eserlere yaptığı göndermeler ve farklılıkların yeni düşünce ve duygular çağrıştırması şeklinde olmaktadır. Zihinlerde dalgalar oluşturduğunu işaret ettiğim üç ögeye örnekler verdiğimde konu daha iyi anlaşılacaktır.

Benzer bir konuyu ilk defa psikolog Erik H. Erikson’un “İnsanın Sekiz Çağı” konusunda ileri sürdüğü fikirlerini okurken yaşadım. Halk şairi Karacaoğlan’ın doğumdan ölüme kadar insanın gelişim dönemlerini anlatan bir şiirini hatırladım. Önce böyle bir hatırlamaya pek anlam veremedim. Hatta kendi kendime tebessüm ettiğimi  fark ettim. Fakat Erikson’u her okuduğumda zihnimde Karacaoğlan’ın şiirini tekrarlamaktan uzaklaşamadım. Sanki takılmış bir plak zihnimde dönüyordu. Erikson “İnsanın Sekiz Çağı/Evresi” nı benlik gelişiminin merhaleleri olarak tanımlamıştır. Her evrede benlik, belli birtakım gelişmeleri tamamlamakta; problemleri çözmekte ve evreye özgü bir psikososyal bunalımı atlatmaktadır. Yani belirli yaş dönemleri kesin sınırlarla ayrılmasa da belirli evrelerin insan hayatında problemlerin yanında çözümleri de getirebildiğini işaret etmiştir. Karacaoğlan’da “Halk Şairi” kimliğinin verdiği kültür içerisinde benzer doğrultuda duygularını şiire dökmüştür. Erikson’un kuramı ile Karacaoğlan’ın şiirindeki benzerlikleri karşılaştırma düşüncelerimde dairesel bir dalga, zihnimde bir kıvılcım oluşturdu. Bu aydınlanma anını bir kenara not düştüm. İki farklı kültürün iki farklı alanın düşünce ve duyguları arasında bir transfer yapıldığında özgün neler söylenebileceğini tespit etmek amacıyla “Erik Erikson’da İnsanın Evreleri İle Karacaoğlan’ın Şiirlerinin Gelişim Psikolojisi Açısından Karşılaştırılması” adıyla yazdığım yazıyı daha sonra Psikolojiden Kültüre(Asil Yayınları. 3.Baskı,2008 s. 233-239) adını verdiğim kitabıma da aldım.

Bu konuda birçok örnek vermem mümkün. Nitekim yakınlarda okuduğum bir kitap beni çok sarmıştı. Zevkle, dikkatle, heyecanla okuduğum bu kitap Francine Pros’un “Bir Yazar Gibi Okumak” adındaki kitabıydı. Kitap sadece yazar olmak isteyenlere değil aynı zamanda yazarlara da “yazarlık dersleri” veren bir çalışmanın da ilerisinde bir görevi yerine getiriyor. Belki çoğumuzun eserlerini okuduğu dünyaca tanınmış bazı yazarların eserlerinden ilgili bölümlerde yerinde, somut, açıklayıcı örnekler vermesiyle de dikkat çekici bir kitap.

Kitabın son sayfalarına doğru altını çizmiş olduğum satırlarda şöyle bir ifade vardı: “Bir karakterin kaderinden etkilenmek, hüzne gömülmek anlamına gelse bile daima tatmin edicidir. Gabriel Garcia Marquez’in Kolera Günlerinde Aşk’ının son yüz sayfasını bitirmenin ne kadar uzun sürdüğünü hatırlıyorum, gözlerim yaşlarla dolup durduğu için sık sık kitabı elimden bırakmaya mecbur kalıyordum.” Bu cümleleri okuduktan sonra kitaplığımda bulunan adı geçen kitabı raftan alarak rastgele karıştırdım. Yazarın ifade ettiği benzer hisleri duymuş muydum pek hatırlamıyorum. Ama belki de farklı zamanlarda ve çok değişik duygular yaşadığımın kırıntılarını hatırlar gibi oldum. Kitabı birçok defa baştan sona sayfalarını yeni baştan tekrar tekrar çevirirken daha önce kırmızı kalemle işaret koymuş olduğum bir sayfada durdum. Paragrafın ortalarında kitabın kahramanlarından, hiç değilse yaşlanmanın geciktirilmesi konusunda düşünceleri olan Dr. Urbino’nun ne yaptığını anlatan satırların altını çizdiğimi gördüm: “Doktor Urbino’nun öğleden sonra elinin altında iki kitap vardı: Alexis Carrel’in Bilinmeyen İnsan (Türkçeye İnsan Denen Meçhul diye çevrildi) ve Axel Munthe’nin San Michele’nin Kitabı. İkinci kitap henüz açılmamıştı; Doktor Urbino yatak odasında unuttuğu fildişi kitap açacağını getirmesini istedi aşçı kadından. Ama kitap açacağını getirdiklerinde, Bilinmeyen İnsan’ın bir mektup zarfıyla belirlenmiş sayfasını okuyordu daha. Bitirmesine birkaç sayfa kalmıştı.” Buradan anlaşılıyor ki Gabriel Garcia Marquez Bilinmeyen İnsanı okumuştur. Nitekim bu kitap bir bütün olarak düşünüldüğünde Marquez’in Kolera Günlerinde Aşk adındaki kitabında A. Carrel’in “Aklı ve vücudu faaliyet halinde tutmak suretiyle ihtiyarlığı geriletmek mümkündür” düşüncesinin değişik ifadeleri ve anlayışlarının olduğunu, işlendiğini söylemek de olasıdır.

Diyeceğim şu ki Francine Pros’un “Bir Yazar Gibi Okumak” kitabını okurken atıfta bulunduğu Marquez’in eserine, Marquez’in de A. Carrel’in kitabına gönderme yapması aynı zamanda okur olarak daha önce okuduğum bu eserleri merak etmeme de sebep oldu. Bir şeyleri yeniden hatırlarken aralarındaki benzerlikler ve bağlarla ilgili işaretlerin farkına vardım. Ayrı türden olan bu kitaplar arasındaki ilişkilerin düşüncede, duyguda, imgelemde ortaklıklar olduğunu bu şekilde fark ettim. Gerek Erikson-Karacaoğlan gerekse bu örnekte olduğu gibi zihinde dalgalanmalar ve kıvılcımlar oluşması için bir birikimin (su, göl) yanında bilinç uyanıklığına (fark etme, bağ kurma) ihtiyaç var.

Kitap okurken dalgalanmalara üçüncü bir örnek olarak da çağrıştırma konusunda verebilirim. Konu çok geniş açıklamaları gerektirir ama kısaca açıklanacak olursa; Jacques Derrida okumalarımda çerçeveleme kavramı açıklamasını okurken çok seneler önce okuduğum Kurt Lewin’in “alan kuramında” “psikolojik alan” kavramının çağrışım yaptığını hatırlıyorum. Çünkü ikisi arasında farklı şekillerde de olsa bir ilişki olduğu şeklinde bir yoruma ulaşmıştım. Derrida da Çerçeveleme o an ki bakışta, tutumda, görüşte, okumada gelişen değerlendirme. Okuduklarına, gözlemlediklerine kişinin algılaması ve bilgisine, onu etkileyen olgularla konuyu çerçevelemek olarak açıklanır. K. Lewin’de alan kuramı da o an ki anıların, beklentilerin, hayallerin görünür davranışa dönüşmesi veya iç çalkantıların, duyguların etkisiyle kişinin psikolojik alanı genişleyip daralabilir, esneklik vardır. Konu tartışmaya açık olsa da farklı kavramlarla kişinin sınırlılıklarının belirlenmesi çerçeveleme ve alan ilişkisi içinde açıklanması bir benzeşimi de düşündürmektedir.

Bazı kitaplar da var ki sadece bir veya iki konuda değil çok daha fazla zihinsel dalgalanmalara açıklık bırakır. Örneğin Montaigne’in, Salah Birsel’in denemelerinin toplandığı kitaplar zihinde içiçe dalgalanmalar, farklı düşünce kıvılcımları ve çağrışımlar oluşturur. Çünkü bu tür kitaplar sadece bir tür veya alana değil resim, müzik, edebiyat, felsefe, sosyoloji, psikoloji, tarih, bilim, sanat gibi çok zengin konuları kaynaştırarak işlediğinden zihinsel dalgalanmalar hem yüzeysel hem de derinlikli çağrışımları birlikte getirir. Bu zihinsel kıvılcımların oluşmasında okurun ilgileri, bilgileri, birikimi de rol oynar. Yani her kitap her okurda aynı derecede zihinsel dalgalar oluşturmaz.

Yapılan bilimsel araştırmalarda elbette başka kaynaklardan faydalanılır ve o kaynakların adı da verilir. Bu bilimsel bir gerçeklik olduğu kadar aynı zamanda etik bir kuraldır. Ancak edebiyat ve sanat eserleri başka kitaplara göndermelerde bulunurken yazımın başında ifade ettiğim bir düşünce zenginliğini ve okuyucuda genişleyen bir ferahlığı da birlikte getiriyor. En azından ben böyle hissettiğimi söyleyebilirim. Bunun için farklı ilimlerin teori ve yargılarından inceleme, analiz konusu olacak eserlere transferler yaparak zihinde yeni dalgalar, özgün düşünce yaratacak şimşek yalamaları ve yapılacak olan yorumlara katkı sağlayan kitaplar hep “iyi kitaplar” olmuştur.

*

edebiyathaber.net (4 Temmuz 2023)

Yorum yapın