Jo Cotterill’in “Limon Kütüphanesi” adlı romanı, Zeynep Kürük çevirisiyle Genç Timaş Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
“Kitaplar size kaybettiğiniz insanları geri verir.”
Calypso 10 yaşında bir kız çocuğu. Kitaplar tüm dünyası. Annesini kanserden kaybetmiş ve babası ile yaşıyor. Babası içsel bir güce ve güçlü olmaya kafayı takmıştır. Olayları soğukkanlı karşılar, eşinin ölümünde bile ağlamamıştır. Calypso’ya da durmadan içsel olarak güçlü olmayı ve yalnızken mutlu olmayı telkin eder.
Bir gün Calypso’nun okuluna yeni bir kız gelir. Bu kız onun rutin hayatını değiştirmeye başlayacak kişidir. Calypso, kendisi kadar kelimelere ilgi duyan bir arkadaş bulduğu için çok mutludur. Mae’nin en az onun kadar okuması ise bir başka sürpriz olur.
Bu arkadaşlık limonlar gibi bir gün çürüyecek mi yoksa sonsuza dek sürecek midir?
“Bir uçurumun kenarında duruyormuşum gibi hissediyordum, düşmemek için elimden tutan bir şey yoktu.
Keşke o limonları hiç bulmasaydım.”
Kitaptan Alıntılar
Dünyada başka kimsede olmayan, eşsiz bir şeye sahip olma fikrini seviyorum. Tıpkı başka kimsenin yazamayacağı bir hikâye yazmak ya da kimsenin yapamayacağı bir tablo yapmak gibi.
Dünyada başka kimsede olmayan, eşsiz bir şeye sahip olma fikrini seviyorum. Tıpkı başka kimsenin yazamayacağı bir hikâye yazmak ya da kimsenin yapamayacağı bir tablo yapmak gibi.
Bu güneşli, yeşil dünyada kalabildiğim kadar kalıyorum. Annem de orada, buna eminim, hemen arkamda bir yerlerde. Eğer arkamı dönersem kaybolacak, ama o an biliyorum ki orada. Fotoğraflarından değil de kendi hatıralarımdan yüzünü de neredeyse hatırlıyorum. Sanırım gülüyor.
Duy
Bu güneşli, yeşil dünyada kalabildiğim kadar kalıyorum. Annem de orada, buna eminim, hemen arkamda bir yerlerde. Eğer arkamı dönersem kaybolacak, ama o an biliyorum ki orada. Fotoğraflarından değil de kendi hatıralarımdan yüzünü de neredeyse hatırlıyorum. Sanırım gülüyor.
Duyguları bir şişeye doldurup saklayabilmek isterdim, böylece ihtiyacınız olduğu başka bir anda onları yeniden hissedebilirdiniz.
Her rafta, üst üste limonlar. Bazıları parlak, taze, belli ki yeni toplanmış; bazıları pörsümüş görünüyor, bazıları taş gibi sert. Bir gölgeliği daha açtım, sonra bir tane daha ve bir tane daha, ta ki tüm gölgelikler açılana kadar.
Hiç birinde kitap yoktu, sadece limonlar.
Bir limon kütüphanesi.
Bir uçurumun kenarında duruyormuşum gibi hissediyordum, düşmemek için elimden tutan bir şey yoktu.
Keşke o limonları hiç bulmasaydım.
Odamdaki hava hareketsiz. Bu oda benim sığınağım. Oturup etrafımı çevreleyen görünmez hikâyeleri soluyorum, bu hikâyelerdeki karakterler sadece birileri o kelimeleri okuyana kadar kitap sayfalarının arasında mahsur, sonra özgürlüklerine kavuşuyor. Kitaplar sizi gerçek hayatta hiç gidemeyeceğiniz yerlere götürüp hiç tanışamayacağınız insanlarla tanıştırır.
İşte yine zihnimin içindeydi, güneş ışığı gibi bana gülümsüyordu. Kitaplar size hikâyelerden fazlasını verir. Kitaplar size kaybettiğiniz insanları geri verir.
edebiyathaber.net (10 Ağustos 2017)