Amerikalı yazar Lily Tuck, minimalist bir başyapıt olarak değerlendirilen Kız Kardeşler romanını 2017 yılında yayımladı. Türkiye’de İletişim Yayınları tarafından geçtiğimiz aylarda raflara taşınan bu kitap, kocasının eski eşinin izini sürmeye başlayan bir kadının anlatımından oluşuyor. Gündelik hayatın sıradan detaylarının sarsıcı darbelerle harmanlandığı bu eserde anlatıcının evliliğine, üvey çocuklarıyla olan ilişkisine ve hepsinden önemlisi, kocasının eski eşine olan takıntısına tanık oluyoruz.
“İlk ve ikinci eşler kız kardeş gibidir,” cümlesi kitabın ilk sayfalarında bizi karşılıyor. Bu cümleyi evirip çevirdikten sonra isimsiz anlatıcımızın evliliğine ve kocasının eski eşinin izini sürmesiyle karmaşık bir ilişkinin detaylarına seyirci oluyoruz. Kendini ikinci eş konumuna bir nevi esir eden bu kadının anlatımıyla bir yolculuğa çıkıyor; başka bir kadının aklından çıkmadığı, hatta evliliğine iyice kök saldığı gerçeğiyle sayfalar ilerledikçe yüzleşiyoruz. Fragmanlardan meydana gelen bu anlatı zaman zaman keskin birkaç cümleyle bizleri sarsmayı başarırken anlatıcının zihninden geçen dağınık detaylar sayfalar çevrildikçe bir bütün oluşturuyor ve anlam kazanmaya başlıyor.
Kocasının ilk eşinin tesiri bir sis gibi evliliğine, aile hayatına ve kendi özel işlerine yayılırken, anlatıcı, zihninin bu kadın hakkında bulabildiği her bilgiye ev sahipliği yapmasına izin veriyor. Eski fotoğraflarda güzel, “sarışın, solgun tenli, iri kemikli”yken, şimdilerde “yıpranmış” bir güzelliği olan bu kadını yemek tariflerinden dinlediği müziklere kadar hayatının her alanına sığdırmayı başarıyor. Onun semtine alışverişe gidiyor, ankesörlü telefonlardan arayıp sesini duymak için çaba sarf ediyor, her fırsatta kendini onunla kıyaslamaktan geri durmuyor. Kocasıyla evlenmeden önce geçirdiği gecenin detaylarını ona yazma girişiminde dahi bulunuyor ve böylece eşiyle olan bağının onunla olanın gölgesinde kalmasına göz yumuyor.
Kısalı uzunlu fragmanlarla ilerleyen, bilinç akışı tekniğinin sık sık kullanıldığı bu romanda, Lily Tuck evlilik, kıskançlık ve takıntı gibi meseleler hakkında okuyucuya zor sorular soruyor. Örneğin, anlatıcının zihninde bu takıntıyı yaratan kocası mı, çocukları mı, yoksa kendiyle ilgili hesaplaşmaları mı? Bir başkasına olan merak ne zaman takıntı sayılabilir ve bu takıntı her zaman kıskançlığın bir ürünü müdür?
Karakterler hakkında edindiğimiz bilgiler sınırlı olmasına rağmen, yazarın onları okuyucuyla paylaşma biçimi, keskin ve öz anlatımı kitabın öne çıkan yönlerinden. Karmaşık bir ilişkinin tuhaf detaylarını okuyucuya aktaran Lily Tuck, geçmişin bir evliliği nasıl sarsabildiğini gözler önüne seriyor. Daphne Du Maurier, Mario Vargas Llosa ve Philip Roth gibi ünlü yazarların adlarını da üstü kapalı göndermelerle zikreden yazar, günümüzden isimler ve öğelerle kitabı daha da ilgi çekici kılmayı başarıyor.
edebiyathaber.net (26 Kasım 2021)