Günümüzden 2500 yıl önceki Atina’da bir kadın olarak yaşamak acaba nasıldı? Evler, dükkanlar, okullar, kullanılan ortak mekanlar, evin idaresi, yemekler, çamaşırların yıkanması, çocuk bakımı gibi tüm ev içi ve sosyal yaşantıya geçmişin kapısını aralamak, antik yaşamı hayal etmek üzere dört kitaptan bahsedeceğim. İlk kitap Eski Atina Yaşantısında Bir Gün, diğer üç kitap Aristophanes’in oyunları Thesmophoria Kutlayan Kadınlar, Kadın Mebuslar ve Lysistrata. Bir başka kültürü anlamak üzere tarih sayfalarında yazanın dışına bakmak, binlerce yıl öncesinin tiyatro metinlerini incelemek, eserlerin feminist bakış açısıyla yorumlanması yazının ana eksenini oluşturacak.
İlk kitap Hilary Deighton’un Eski Atina Yaşantısında Bir Gün Homer Kitabevi tarafından 2000 yılında Hande Kökten Ersoy’un çevirisiyle basıldı. Derlediği bilgilerle Eskiçağ Tarihi ve Arkeolojisi üzerine yazılmış ancak bir tarih kitabı olma iddiası taşımıyor. Atina kentini ve halkının gündelik yaşamının nasıl olduğunu; vazolara, mezar taşlarına işlenen resimlerden ve yazılardan, mahkeme ve davalara ait tutulan kayıtlardan, bulgulardan, belgelerden günümüze gelebilen maddi kaynaklardan çıkarımlarıyla, öğrenmemize olanak tanıyor.
İ.Ö. 5. Yüzyılda Atina ve Günlük Yaşam
Atina devlet yönetimindeki demokraside Atinalı vatandaşlar temsilci seçmezler, yasaları oylayarak karar verirlerdi. Atina’da özgürlük ve demokrasi sadece özgür kişiler için söz konusuydu. Yurttaşlar çeşitli sınıflara bölünmüştü: Yönetimi ellerinde tutan soylular (iyi doğmuşlar) / ticaret ve zanaatlarla zenginleşen orta sınıf/ küçük toprakları olan köylüler / belli bir işleri ve toprağı olmayan kentli emekçiler/vatandaşlık hakkı olmayan, özgür olan ticaretle uğraşan yabancılar/ hiçbir hak ve özgürlükleri olmayan üretim aracı olan köleler. Köle ve yabancılar dışındaki özgür nüfusun elli bin olduğu tahmin ediliyor. Atina antik kenti bir baştan bir başa bir saatten daha kısa sürede yürünebilirdi. Kamu binaları, tapınakların yanı sıra dar dolambaçlı sokaklar, penceresiz sokağa bakan evler kenti oluşturuyordu. O dönemde Yunanistan’ın çok az bir bölümü iyi tarım alanıdır, buğday verimli topraklarda yetişirken, arpa verimsiz topraklarda da büyür. Zeytin, Atina ekonomisi için önemliydi ancak olumsuz yanı yetiştiği bölgedeki toprağın tüm verimini alması ve başka bir şey yetişmemesiydi. Bu nedenle Atina’nın 5.yüzyıldaki politikası, tahıla uygun bölgelerin ele geçirilmesiydi. Atina tarım ekonomisi Peleponnes savaşından büyük zarar görmüştü ve artık nüfusunun gıda ihtiyacını karşılayamaz olmuştu. Koloniler oluşmaya başladı ancak kolonilerle ana kent arasındaki savaşlar İ.Ö.5 yüzyıl sonu Atina’nın egemenliğini bitirdi. Vatandaş ailelerin kadınlarının ne vatandaşlık ne de mal sahibi olma hakkı vardı. Evli kadınlar ev yönetiminde büyük görev üstleniyorlardı. Politik yaşamda yerleri ve yasaya başvurma hakları yoktu. Atina ekonomisi kölelik sistemine dayanıyordu, köleler kiralanabilirdi aile işliğinde çalışırlardı, güvenlik kuvvetleri de kölelerden oluşurdu. Kadın köleler ev işlerini yapar, özel eğlendirici görevleri flüt çalmak, akrobasi gibi işleri yapmaktı. Çocuk bakımıyla ilgilenen dadılar, eğitimle ilgilenen çocukları okula götürüp getiren paidagogoslar köle ile hizmetkarlık arası bir yerdelerdi.
Aristophanes’in Atina yasa sistemini eleştirdiği Arılar’da halk meclislerinde ekklesia’da konuşma yapan, tartışılacak konulara katılan, bir davayı dinleyip karar veren ve bunun için para alan, boş zamana sahip, genelde yaşlı, özgür, gönüllü erkeklerden söz eder. Kadınlar ev için gerekli üretimi yapar, erkekler kent yaşamında merkezde olan agoraya gider; berbere, parfümcüye, doktor muayenehanesine, eczaneye, güreş alanına, hamama, ayakkabıcıya takılır, boş vakitlerini doldururlardı. Ev içinde akan su yoktur; hizmetçi kadınlar ile özgür yoksul kadınlar çeşmeye ya da su kuyusuna giderler. Su dolu kaplar küçük bir yastıkla baş üstüne konur eve taşınır. Tuvaletler evlerin dışındadır, bahçe, avlu kenarı kullanılır ancak varlıklı evlerde banyo, mutfak atık kanalı bulunur. Tuvalet kağıdı yerine sünger kullanılır. Agorada tüm kentin ticari ihtiyaçları bulunur, para bozulur, para basılır, dükkanlar, atölyeler, tavernalar, randevu evleri vardır. Bu pazarlarda kadınlar ve çocuklar da kiralanır.
Agoradaki tüm etkinlikler erkekler içinken kadınlar ne yapıyordu?
Saygı değer bir Atinalı kadın alışverişi kendi başına yapmaz. Bu kocanın agoradaki günlük işlerinden biridir ya da köle yapar. Kentte 4. yüzyıl kaynaklarında kadınlara ait bir pazarın varlığından söz edilir. Dükkânları işleten kadınlardır örneğin Sokrates’in annesi çamaşırcıdır, Euripides’in annesi sebze satıcısıdır. Lysistrata’da geçen seslenişte:
Ey kadın yoldaşlarım! Koşun buraya tahıl, yumurta, soğan, sebze satanlar ifadesi yer alır. Ev eşyası da satılır, kadınlar da. Özgür ya da azat edilmiş kadınların meslekleri mezar taşlarında şöyle yer almıştır: Susam satıcısı, yün işçisi, harpist, at bakıcısı, müzisyen, parfümcü, bal satıcısı, tütsü satıcısı… Yün eğirmek, müzisyenlik kadınların evde yapmayı kabul edecekleri işlerdir. Çoğunlukla yapılan işler ebelik, süt annelik, doktorluk. Kızlar 14-15 yaşlarında, erkekler ise 30 yaşlarında evlenirler. Doğum sonrası görülen yüksek ateş, zor doğumda dokuların enfekte olması durumunda doktorların ellerinden bir şey gelmezdi. Atinalı kadınlar bebeklerini emzirir, doğumdan sonra da Romalılar gibi sorumluluğu bir başkasına devretmezler ancak ihtiyaç olduğunda Spartalı bir kadın bulunurdu. Biberon yerine topraktan muz şeklinde ortada dolum deliği olan içi un, su, bal gibi karışımlarla bebekler beslenirdi.
Evin kadını, çocuk bakımı ile hizmetkârları, kileri denetlemekle uğraşır. Aile bütçesini gözetmek, yeterince giysi bulunmasını sağlamak, hizmetçiye yün eğirmesini, ev işlerini göstermek göreviydi. Ev içinde üretken kadınlar dokuma tezgahlarında kumaş dokur, örtüler, giysiler dokuma tezgahında hazırlanır neredeyse bir odanın tamamını işlik olarak kullanırlar. Muhtemelen evin üst katında yer alan bu bölüm aynı zamanda kadınların diğer kadınlarla bir araya gelip eğlendiği salondur. Yün dokuması için önce yıkanır, dövülür, taranır, eğrilmeden ve dokunmadan önce boyanırdı. Eğirmek için öreke ve kirmen kullanılır, üretilen kumaşlar dikey tezgâhtan çıkar ve dikdörtgen şeklinde olurdu. Erkekler ve kadınlar khiton=tunik denen giysileri giyerler khitonun üzerine giyilen ortak kıyafet vücudu saran ve kadınların başlarını da örtebilecekleri himation’dur. Saygın kadınlar sokağa çıkarken başlarını örtmekteydiler. Kadınların boylarını uzun göstermek için ahşaptan yüksek tabanlı ayakkabılar giydiği, başlıkları ve pelerinleri dayanıklı yün ve kürkle astarlandığı anlaşılmıştır. Evde erkekler ziyaretçileri andron adlı bölümde karşılarlar. Erkek ve kadının ayrı girişi olan bölümlerinde kapılar sürgülü tutulurdu. En güvenilir odada değerli eşyalar ve battaniyeler bulunur, depo için rutubetsiz yer tercih edilirdi. Erkek çocukları okula gider, okuma yazma aritmetik, müzik, fiziksel eğitim dersleri görürken kız çocukları bundan mahrum kalır evde yün dokuma yapar, terbiyeli olmak konusunda eğitim alırlar. Müzik, şiir, dans ve felsefe konusunda daha iyi yetişmiş kızlara hetaira (varlıklı kişilere hizmette olan kibar fahişe) denir, sınırlı yaşam tarzının paylaşıldığı eşlerden daha özel yerde tutulurlar ancak pazarda satılırlardı. Hiçbir saygın Atinalı kadın özel günler, dini bayram kutlamaları dışında dans etmezdi. Kadınlar doyumsuz ve güvenilmez bulunur, toplum içinde istenmez, mal varlığı ve vatandaşlığı yasal aile kurumu içinde kalsın istenirdi.
Aristophanes’in Satırlarında Antik Atina Gündelik Yaşamında Kadınlar
Yunan mitolojisi, Roma mitolojisi hakkında öğrendiklerimiz Cumhuriyetin kültürel ilerleme politikalarının Avrupa-merkezci bakışının etkisiyle çevrilen eserler yoluyla gerçekleşmişti. Konu edilen Kadın Mebuslar ve Thesmophoria Kutlayan Kadınlar adlı iki eserin çevirisi ise yakın zamanda Erman Gören ve Eser Yavuz tarafından 2018 ve 2021 yılları arasında yapılıyor ve İş Bankası Kültür Yayınları, Lysistrata ise Emre Poyraz tarafından 2021’de çevrilip Pinhan Yayınlarınca basılıyor.
Gündüz güneşin pırıl pırıl parladığı saatte, akşamın ve lamba ışığının tüm gizem dolu etkilerinden uzak, en çarpıcı gerçeklikte o, insanlarla dolu büyük ve açık bir mekan görebilir :Tüm bakışlar çukurda harika biçimde hareket eden maskeli bir grup erkeğe ve insandan daha uzun birkaç büyük kuklaya yönelir…Bu arada bu figürler, sayısı 20 binden fazla insandan oluşan izleyici kitlesine kendilerini anlaşılır kılmak için, olabildiğince açılmış ağız boşluklarıyla en yüksek ses tonuyla konuşmak ve şarkı söylemek durumundalar diyen Nietzscheantik tiyatroyu gözümüzün önüne getirir.
Nietzsche, Yunan Tragedyası Üzerine İki Konferans * adlı kitabında tragedyalar konusunda Yunanlılarda sanatla dinin ve sanatla sitenin birlikte kavranması gerektiğini belirtir.
Borcum var benim bu memlekete borcum!İşte bu yüzden bu kent için fikrimi söylerim!
Mevcut durumdan daha iyisini söylüyorsam susturma beni. Erkek doğmamış olmak mı sorun?
Erkekleri doğuran benim! (Lysistrata’dan)
Aristophanes İ.Ö.450-388 Antik çağ komedi oyun yazarlarından biri, bugüne ulaşabilen 11 eseri mevcut. Komedyalarının tümünde Atina’daki toplumsal yaşamın yanında edebi, felsefi konular ve siyasal durumlar, savaşlar (Atina-Sparta savaşı, Peleponnes), Atina yönetiminin yanlış politikaları, Atinalıların mahkemeleri gibi konuları ele almıştır. O dönemde oyunlar şenliklerde seyirci karşısına çıkıyordu. (Lenaia şenlikleri İ.Ö.425, Dionysos Şenlikleri 421)
Kadın Mebuslar’da Atina kent yaşamında erkeklerin siyasette merkezi yer alması ve kadınların konumlarının geride oluşuyla ilgili güçlü eleştirisi vardır. Kadınlar erkek kılığına girerek meclise girer ve şehrin yönetimini ele alırlar. Praksogora önderliğinde kadınlar düzeni tersine çevirirler. Aristophanes, Atina’da savaşlardan sonra ekonomik buhranın artışı ve demokrasinin kaldırılmaya çalışılması nedeniyle politik açıdan eleştirilere daha kapalı yazmıştır.
Kadınlarla ilgili olan, Atinalıların Sicilya’daki yenilgilerinden sonra yazdığı oyun İ.Ö.411’de Kadınların Savaşı Lysistrata’dır. Barıştan yana olan Atinalı kadınların erkeklere karşı mücadelesi anlatılır. Oyunda, egemenlerin çıkarı için savaşa giden halkın kurban edilmesine karşı Lysistrata tüm Hellaslı kadınlara biraraya gelme çağrısı yapar. Savaşı durduracak bir düzen tertip ederler eğer erkekleri barışa zorlamak istiyorlarsa kaçınmaları gereken şeyler olacak, kadınlar hiçbir erkeğe kendilerini vermeyeceklerdir. Devlet işlerine el atar, savaşa giden kocalar, evlatlar ve babalar için, Hellas’ın kurtuluşu için Akropolisi ele geçirip ant içerler. Bu eserlerin günümüze ulaşma sebebi evrensel temaları ele alması, feminist bakış anlamında güncelliğini korumasını sağlamıştır. Yaratıcı diyaloglar, hiciv, nüktedanlık, argo ifadeler, cinsellik vurgusu yapılan sahneler komedya şairi olan Aristophanes’in özgün üslubunun belirgin özelliklerdendir. Atina’nın bilge kişileri Sokrates, Euripides’i alaya alır. Oyunları, Perikles’in parlak döneminin ardından gerileyen Atina dönemindedir. Aristophanes’in Thesmophoria Bayramını Kutlayan Kadınlar adlı eserinin konusunda; kadınları aşağılayan, kadınların gündelik yaşamda erkeklerden saklı yöntemlerini, işlerini diğer erkeklere açıklayan bir diğer tragedya şairi Euripides’i cezalandırmak istenişi yer alır. Euripides’in eleştirdiği kadınlar ondan öç almak için onu idam etme planları yapar. Kadınlar mahkemeyi Thesmophoria şenlikleri sırasında kurarlar. Aristophanes burada mecliste temsiliyetleri olmayan kadınların durumunun tezatlığını sergilemek istediği için sadece kadınlara özgü olan ritlerin yer aldığı Thesmophoria töreniyle aynı zamanda Euripides’in yargılanmasını denk getirmiştir. Koronun seslendirdiği bölümlerde yurttaşlık ve dinsel terimleri harmanlayarak kadınların Atinalı sivil liderler hem de Demeter’i kutlayan kadınlar olarak kendilerini algılayışlarının altını çizmiştir**. Eserin sonunda kadın kılığına giren kayınbiraderinden yardım isteyen Euripides, kadınları eserlerinde yermeyeceğine söz vererek kurtulur.
Aristophanes’in komedyalarında yaptığı, o dönemki Atina’nın siyasi yapısının örtük eleştirisidir. Kullandığı müstehcen dil, okur yazar olmayan halk için hem güldürü unsuru olarak yer alır hem de komedyanın dramatik yapısını yaratmak için başvurulur. Eserinde Euripides’in tragedyalarının parodisini yapar. Euripides de Medea, Troyalı Kadınlar, Bakhalar gibi önemli tragedyaların yazarıdır. Euripides eserleri tragedya yazınının çöküş dönemindedir ve onunla yüksek Atina Klasisizmi sona erer. Yükselişi ise Sophokles’in eserleriyle olmuştur*. Euripides geleneksel Yunan dinine ve mitolojisine karşı çıkar. Kadın kahramanları öfke ve ihanet içindedir. Hatta bir sözünde hiçbir hayvan bir kadından daha arsız değildir der. Bu nedenle Atina’da kadın düşmanı olarak ünlenmiştir. Aristophanes’in en komik oyunu kabul edilen bu oyunda cinsiyet kimliklerini, komedi karakterlerinin cinsiyet rollerinin değişimini ele alır. Kadınların gündelik yaşamdaki kurnaz davranışlarını, vatandaş olarak tanınan ve bireyliği tanınan erkeklere karşı birlikte hareket eden kadınların gücünü sergiler.
Merak edenler için: Peki Thesmophoria törenleri ne için yapılırdı? Thesmophoroslar’ın tapınağı Demeter ve kızı Persephone= Kore’ye adanan Eleusinion bölgesinde olduğu düşünülür. Eleusis ilk çağın en meşhur kült merkezi kabul edilir, Atina’nın 22km batısında yer alır. Bu mitosa göre kızının kaybolmasıyla Demeter yeryüzünde kuraklığa yol açar, hayatın düzeni aksar ve kızına kavuşunca da bu düzen yeniden sağlanır. Thesmos kelimesi yasadır, nizamdır bu nedenle bayrama bu adın verildiği düşünülür. Tapınağın yapılmasına ait mit ise şöyledir: Demeter Persephone’yi aramak için Eleusis’e gider. Eleusis’in kraliyet ailesi ile dostluk kuran Demeter kimliğini saklayarak kraliçenin oğlunu büyütme görevi üstlenir, çocuğa tam ölümsüzlük ve ebedi gençlik verecekken kraliçe korkar bunu başaramaz. Sonra Demeter kimliğini açıklar ve barınabileceği bir tapınak yapılmasını buyurur.
Demeter onuruna düzenlenen, ölümden sonra kutlu bir yaşam vaat eden Eleusis törenleri süresince kadınlar üç gün tapınağın etrafında çadırlarda kalırlar. Şenliğin özelliği ise toprağın bereketini, kadının doğurganlığını artırmak için kışın başında yapılmasıdır. Gizem Törenleri büyük ve küçük olmak üzere ikiye ayrılır ve beş yılda bir kutlanırdı. Büyük Gizem törenleri sonbaharda ve 9 gün boyunca Küçük Gizem törenleri ise ilkbaharda olurdu.
Kadınlar üç gün boyunca adaklar sunar, ikinci gün oruç tutar, sessizlik ritüeli içinde konuşmazlar üçüncü gün ise kadınlar kendi doğurganlıkları için Persephone’ye dadılık yapan Demeter’in görevlendirdiği nympa’ya (su tanrıçası) dua ederler, şenlik yaparlar. Bu ritüellerdeki eylemler sır niteliğindedir, (taşınan doğurganlık ve bereket nesnelerin teşhir edilmesi, buna bağlı ayinlerle ilgili olduğu sanılmaktadır). Aristophanes’in eserinden şunu anlıyoruz: muhtemelen evli şehirli yurttaş kadınlar katılır, köleler katılmaz, yoksul olanlar sınırlı katılır. Ancak Hilary Deihton’ın kullandığı kaynaklardan anladığımız birden fazla şenlik kutlaması var. Şenliğe katılanlar kimlerdi? Tören üyelerinden oluşan bir bando, erkeklerin yanı sıra kadınlar, özgür vatandaşlar kadar kölelerde tören geçidine katılır Eleusis’e yürürler. Kocalar, eşlerine oruç açmak için yemek getirmek zorundadır. Zorlu bir yürüyüş değildir kutlama sadece festivalin bir parçasıdır. Herodot bu şenliğin Mısır’dan Dor istilasından önce geldiğinden bahseder. Eleusis’e meşaleler ile gece yürüyüşleri de olan, gizi hala çözülemeyen törenlerde ezberden okunan oyunlar olduğu sanılıyor. Buradaki kazılarda bulunan çömleklerdeki resimlerde, bu törenler tasvir edilmiştir. Kadınlar gündelik yaşamdan koparak müstehcen dil kullanır ve davranışlarda bulunurlar. Cinsiyet rollerinin kısa süreliğine de olsa farklı pratikleri gerçekleşir, şenlikte kadınlar şarap içip kurban kesebilir. Son gün Persephone’nin dönüşünü kutlarlar yine komedyadan anlaşılan dans ettikleri, ilahi okuduklarıdır.
*Friedrich Nietzsche Yunan Tragedyası Üzerine İki Konferans, Say Yayınları,2005, çev: Mahmure Kahraman
**Martha Habash www.academia.edu “The Odd Thesmophoria of Aristophanes Thesmophoriazousa
Diğer okunan kaynaklar: aktüelarkeoloji.com/arkeolojikhaber.com/worldarkeolojiblogspot/Wikipedia
edebiyathaber.net (7 Haziran 2024)