Neil Postman’ın “Televizyon: Öldüren Eğlence” adlı kitabının 7. baskısı, Osman Akınhay çevirisiyle Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Televizyon bir cazibe merkezi olarak hayatımızın baş köşesine oturdu. Yirmi dört saat yayın yapan kanallarla tam bir görüntü sarhoşluğu yaşıyoruz. Alışkanlıklarımız, konuşma biçimimiz, ilişkilerimiz televizyona endekslendi sanki. “Eğlenceli”, “renkli” bir hayat yaşamaya başladık. Resmi ideolojinin yasaklıları, toplum kıyısında yaşayanlar bütün “giz”leriyle evlerimizde artık. Kameralar pervasızca mahremiyetimizin en ücra köşelerine giriyorlar. Şiddetin bütün türleriyle tanıştık. “Reality show”larla kan ve acının da bir satış değeri olduğunu, reklam alabileceklerini öğrendik. Kapitalizmin en temel özelliği olan rekabetin insanları nasıl vahşileştirdiğini, iğrençleştirdiğini gördük. Duygularımız, tepkilerimiz, duyarlılıklarımız törpülendi…Tek sesli devlet televizyonunun ardından gelen bu denli çok seçenek karşısında nihayet “demokratikleştiğimize” inandık; uzaktan kumanda aletini “özgürce” kullanma hazzıyla kendi “gücümüzün” farkına vardık.Peki, hayatımızı böylesine değiştiren televizyon nedir? İletişim kuramcısı Neil Postman on beş bin radyo ve televizyon kanalına sahip televizyon çılgını ABD’den hareket ederek söz ve yazı merkezli dönemlerle görüntü merkezli dönem arasındaki kültürel farklılıkları “hakikat” ve “kamu söylemi” açısından ele alıyor. Ona göre, kitabın nitelikli bir kamusal söylem için etkin bir rol oynadığı, düşünmeyi derinleştirdiği, ciddilik, tutarlılık, süreklilik ve bütünlük gibi kavramların yaşama imkânları bulduğu Yorum Çağı daha hakiki.Gösteri Çağı ise ideolojinin yerine kozmetiğin geçtiği, hakikatin imaja yenik düştüğü, her şeyin “eğlenceli” bir biçimde sunularak içeriksizleştirildiği, müthiş bir enformasyon bombardımanının insanları parçalara ayırarak tepkisizleştirdiği, hafızanın kaybolduğu, algılamanın ve muhakeme yeteneğinin azaldığı bir dönem. Hayatımız hakkında karar verilen yer olduğu için çok ciddiye alınması gereken politika artık fikre değil görüntüye dayandırılıyor (ABD eski başkanlarından Richard Nixon seçimi makyajcısının sabotajı yüzünden kaybettiğini söylemiş); halkın zihnine kazınacak görüntüleri tasarlayan imaj yöneticisinin cilaladığı “şovmen politikacı” tipi, partinin yerine geçiyor…Postman bizi, duygularımızı ehlileştiren renklerin ötesine, eğlendiğimiz şeyin ne olduğunu düşünmeye çağırıyor. Düşünmeye! O kadar! Yeter çünkü!
Neil Postman
(1931-2003) Eleştirmen, yazar, hümanist, eğitim reformcusu ve iletişim kuramcısı Neil Postman, New York Üniversitesi’nin Kültür ve İletişim Bölümü’nde profesör olarak çalışmış ve bölümün başkanlığında da bulunmuştur. Yine aynı üniversitenin Eğitim Bilimleri Bölümü’ne bağlı Medya Ekolojisi programının da kurucusudur. New York Eyalet Üniversitesi ve Columbia Üniversitesi’nde eğitim görmüştür. Eğitimcilikteki başarısı nedeniyle Christian Lindback Ödülü’nü almıştır. Semantik dergisi Et Cetera’nın, bir politik hiciv dergisi olan Monacle’ın ve The Nation’ın editörlüğünü yapmıştır. Yirmi kitap yazan Postman’ın başlıca kitapları şunlardır: Building a Bridge to the 18th Century (1999) [XVIII. Yüzyıla Bir Köprü Kurmak]; Post-Intellectualism and the Decline of Democracy (1997) [Entelektüalizm Sonrası ve Demokrasinin Gerileyişi]; The End of Education (1996) [Eğitimin Sonu]; Technopoly (1993); How to Watch TV News (1992) [Televizyon Haberlerini Nasıl Seyretmeli?] (Steve Powers ile birlikte) ve The Disappearance of Childhood (1982) [Çocukluğun Yokoluşu, Çev. Kemal ‹nal, ‹mge Kitabevi Yay., 1995]. New York Times Magazine, The Atlantic, The Saturday Review, The Washington Post, The Los Angeles Times ve Le Mond’a sürekli yazılarıyla katkıda bulunmuştur. Üç çocuk babası yazar, yetmiş iki yaşında New York’ta hayata veda etmiştir.
edebiyathaber.net (31 Ekim 2017)