Hasan Uygun’un öykü kitabı “Köpek Yarası” Liber Kitap etiketiyle yayımlandı.
Delilik ile naiflik arasında yaşayan, bilinçli olarak sisteme dahil olmayan ötekilerin öyküleri, kısacık anların toplamı Köpek Yarası.
Kent insanının yabancılaşmasını ve edilgen ruh halini geçen yüzyılın başında Kafka kahramanını böcekleştirerek anlatıyordu. Hasan Uygun ise, kahramanlarını köpekleştiriyor bir anlamda. Toplumun gözünde sokak köpeği kadar değeri olmayan insanların yaralarını deşiyor. Köpekleştirmek, Kafka’nın “Dönüşüm” öyküsündeki gibi bir böcekleşme metaforudur elbette. Köpekler yaralarını yalayarak iyileştirirler. Kendine yabancılaşan, sürekli yaşamına müdahale edilen edilgen insanın da durmadan yaralarını kaşıması, kanatması da bundandır.
“Herkes senden normal biri olmanı bekliyordu. Yaralarını örtmeni, irinini içine akıtmanı veya gözden uzak bir yerde sağaltmanı. Hiç çocuk olmamışsın gibi. Hep o evli, sorumluluk sahibi, eşine ve çocuklarına bakmakla yükümlü, dirayetli adam. Hep elli yaşında ve hep vurdu mu deviren (kimi/neyi/niçin?). Hafta sonları gidilen piknik yerlerinde, çamura batmış arabayı bir omuz darbesiyle bir metre öteye savuran.” – “Boğulan”
Sistemle uyumlu; ev, araba, yat-kat çoluk çocuk özlemi içinde olan insanı bulamazsınız Hasan Uygun’un öykülerinde. Küçücük dünyalarının tsunamilerini göstermek için debelenen, yazgısına şapka giydiren, sorumluluktan kaçan, “adam” olmayı, sahip olmayı reddeden bireyi anlatıyor. Her yerde olup da hiçbir yere ait olamayan, geçmişini, şimdisini sorgulayan sıradan insanı… Bazen terk etmişler, bazen de terk edilmişler. Daha da önemlisi yaşamın en uçlarına itilmişler bir şekilde. Sartre’ın “Cehennem başkalarıdır,” sözünü hatırlatırcasına.
“Bir şey olmak ya da yapmak için değil, belki sadece çocukluğumu yaşatmak için. Çocuk kalmaya devam edersem hiç kimse benden bir şey yapamayacaktı zira. Ne adam olurdum, ne baba ne de vatanına milletine yararlı bir vatandaş.” – “Ankara’nın Soluk Güneşi”
edebiyathaber.net (27 Temmuz 2015)