Çocukluğumu özlüyorum. Hele bu sıcak yaz günlerinde daha da çok… Hayata karşı hiçbir sorumluluğum olmasa, istediğim saatte yatsam, dilediğim zaman kalksam, her şey önümde hazır olsa… 24 saatlik zaman diliminde canım ne isterse onu yapsam. Ama en çok da okusam. Böyle yazıyorum diye sanılmasın ki okumuyorum. Yine okuyorum. Ne de olsa müptelalardan biriyim.
Fakat demek istediğim bir öğleden sonra örneğin, bir ağaç altı serinliği bulsam da orada okuyabilsem. Ya da deniz kenarında şemsiyenin altında dalga seslerine karışsa okuduğum satırlar, sayfalar. Gecenin sabaha evrildiği saatlerde uyuyabilsem örneğin herkes gibi. Güzel olurdu. Sadece bunun için bile özlüyorum işte çocukluğumu.
Bir de çocuklara özgü rahat hareket alanını seviyorum. “Çocuktur ne yapsa yeridir”e sığınarak içlerinden geldiği gibi özgürce davranabiliyorlar. Oysa biz? Hatalı ya da şaka amaçlı bir davranışta bulunsak, utanmıyor musun koca adam/kadın diye sorarlar. Haksız mıyım ama?
Jozua Douglas’ın “Korkunç İkizler”ine imrendim sanırım biraz da. Yazarı, “Korkunç Yüzme Antrenörü”yle hatırlarsınız. Hani Bay De Bruin vardı, çocuğu Lev için en iyisini isteyen, mükemmeli düşleyen baba. Lev’in Dünya yüzme şampiyonu olacağına inanmışlığı yüzünden çocuğa yaşatmadığı kalmamıştı.
Şimdi de “Korkunç İkizler”le okuyoruz yazarı. Max ve Lot ikizlerdir. Fakat sıradan ikizler değil onlar. Lot müthiş bir rol yeteneğine sahip, Max ise harika şakalar konusunda uzman. Fakat anneleri Bayan De Leeuw bu durmdan pek hoşnut değildir. Çünkü aşırı titiz bir insandır ve bu yüzden bakterilerden, pislikten, salgın hastalıklardan inanılmaz derecede korkuyor. Dolayısıyla çocuklarının şakalarının kötü, iğrenç ve korkunç olduğunu düşünüyor. Zaten Bayan De Leeuw’a göre bütün çocuklar baş belası. Oysa ikizlere göre şakaları dâhice ve zararsız. Ta ki babaları Bay De Leeuw’un yanlışlıkla içtiği iksir sonucu başına gelen o felakete kadar. Hadi biraz daha açayım konuyu. Her şey Max’in elektronik posta kutusuna gelen bir iletiyle başlıyor. Diyor ki iletide: “Sevgili Meslektaşım, sihirli iksir yapmak hiç kolay değil. Özellikle gerekli malzemeleri her seferinde bir araya getirmek aşırı çaba gerektiriyor. Neyse ki, www.sihirligerçekler.nl yani sihirbazların en büyük çevrimiçi alışveriş sitesi var…”
Böyle devam eden ileti karşısında Lot, bunun bir aldatmaca, sadece bir reklam olduğunu söylese de şaka uzmanı Max, etki altına girmişti bile. Siteden aldığı köpek dönüşüm iksirini akvaryumdaki bir balık üzerinde deneyecek ve sonucu izleyecekti. Fakat ne olduysa oldu ve iksiri babası Bay De Leeuw içti. Ve beklenen sonuç! Sonrasında zamana karşı yarış ve bu yarış esnasında yaşanan ilginç ve komik serüven. Lot ve Max babalarını kurtarabilecekler mi acaba? Onu da kitaptan okuyun artık.
Füsun Çetinel’in bir röportajında altını çizmiştim şu satırın: “Aile, çocukların cenneti de cehennemi de.” Çok doğru değil mi bu söz. Çocuklar ailenin içine düşerler adeta. Seçme şansları olmaz. Hiçbirimizin olmadı. Nasıl bir geleceğe yürüyeceği de ailenin tutumuna bağlıdır. Ve çocukların tarafından bakılınca çok sarsıcı bir tanım olduğunu düşünüyorum bunun.
Bayan De Leeuw’un çocuklarına karşı acımasız tutumu bizim geleneksel yapımıza/tutumumuza ters gelecektir muhakkak. Fakat bunu bir kara mizah örneği olarak ele alırsak taşlar yerine oturur. Hatta bir bölümde köpeğe dönüşen babanın yanı sıra çocuğa dönen yetişkinler de var kitapta. ve çocuk halleriyle nasıl da eğlendikleri…
O halde son söz olarak şunları söylemeliyim ki “Korkunç İkizler” çocukların yanı sıra yetişkinlerin de okuması gereken bir kitap. Okunsun ki kaybedilen çocukluk bir anımsansın. Anımsansın ki çocukların davranışları da bu şekilde değerlendirilsin. Çocuklar birer bireydir. Fakat yetişkin değillerdir. Bunu unutmazsak veya anımsarsak yeniden yaşam herkes için, hepimiz için daha katlanılabilir olacaktır.
“Korkunç İkizler”i Elly Hees resimlemiş, Hasan Türksel dilimize çevirmiş. Can Çocuk bizimle buluşturmuş. E hadi, şimdi çocukluğumuza…
Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (20 Ağustos 2018)