James O’Barr’ın kendi yaşamından ve gazetede okuduğu bir haberden yola çıkarak yarattığı “Karga”, konusu, dili ve görselliğiyle dahi klasik bir gotik çizgi roman olmayı hak ederken, yazarın karga metaforuyla anlatmak istediklerinin ayrıntıları da kitaba ayrı bir anlam katıyor.
“Yaklaşık on bin yıl önce, Tanrıça ve Tanrıya dönüştüğünde, aynı kanatlı Omnivor hemen yer yerde esas ilah olmayı sürdürmekteydi: Eski Yunanlar ona Kronos diyordu, birebir karga demekti bu. Romalıların Satürn diye yeniden adlandırdığı yorulmak bilmeyen yolcu ve ayrıca açlık makinesiydi. Zaman Tanrısıydı. Adı yakan, yıkan demek olan Güneş Tanrısı Apollon da karganın diğer bir Yunan avatarıydı. İskandinav Tanrılar Kralı Odin gibi. Bu leşçil kuş, Keltlerde olduğu gibi yerli Amerikan ulusları için de yüce lütufkârın, görünür dünyanın yaratıcısının kozmik anlam ve önemini taşıyordu. Aynı şekilde Cermen ve Siberyen kabileler de kargaya kehanet gücüne sahip bir şifacı vasfıyla yapıyordu. Ayrıca Çin’de siyah tüylü yırtıcılar imparatorluk amblemlerinin ilkiydi. Yang’ı güneşi ve imparatorun canını temsil ediyordu.” James O’Barr’ın kült çizgi romanı “Karga”nın sonsözünde karganın şeceresini çıkaran J.J. Attanasio Honolulu, bir anlamda O’Barr’ın eserinin ana karakteri Eric’in de özelliklerini sıralamış. Bu alıntının devamı da var ancak karganın tarihteki, mitolojideki, imparatorluklardaki ve dolayısıyla da insan aklındaki imgesi, James O’Barr’ın “Karga”daki kargayı haybeye seçmemiş olmadığını gösteriyor. Kendi hayat hikâyesiyle ve Detroit’te yaşanmış gerçek bir olaydan da esinlendiği rivayetler arasında olan bu gotik klasiği, İthaki Yayınları’ndan Elif Ersavcı çevirisiyle kısa süre önce okuyucuyla buluştu. Kız arkadaşı Shelly’yle evlenme arifesindeki Eric Draven’ın, ıssız bir yolda müptezel keşler tarafından öldürülmesinin ardından bir karga tarafından hayata dönen Eric’in yaşadıklarını anlatan “Karga”, epik ve şiirsel bir hikâyeyle hem görsel hem de dil açısından çıtası hayli yüksekte olan bir grafik roman.
Birbirlerine en derin tutkularla bağlı olan Eric ve Shelly, yakın zamanda yuvaları haline gelecek eski püskü bir evde aşklarını doyasıya yaşayan, saniyelerini ayrı geçirmeye tahammülleri olmayan iki sevgilidir. Ruhlarından süzülmüş aşklarını doyasıya yaşarken, sonsuza kadar sürecek birlikteliklerinin hayallerini sürekli diri tutarak tutkularıyla hayatlarının en güzel zamanlarını geçirmektedirler. Bu ilişkinin adını resmiyete de kazandırmak için gün sayarlarken, romantik bir gün geçirmek için deniz kıyısında, onları kimsenin göremeyeceği bir yere giderler. Issız bir yoldan eve dönerken arabaları bozulur. Eric arabayı tamir etmeyi dener ancak başaramaz. O sırada, hemen yanı başlarından kafaları dumanlı serseriler geçer. İkili her ne kadar onlardan işkillense de Eric soğukkanlılığını koruyarak arabadakilerin eğlenmekte olan gençler olduğunu söyleyip sevgilisini telkin eder. Ancak çok geçmeden, yanlarından basıp giden araba çiftin yanına geri gelir ve onlara sataşmaya başlar. Kafalarındaki dumandan başka bir boyuta geçmiş bu dört adam, Shelly’ye musallat olmaya kalkar. Laf, söz dinlemeyen vahşi serseriler, iki sevgiliyi acımasızca öldürür. Doktorlar, son bir şans umuduyla hastanede Eric’e müdahale eder ancak yapacak bir şey kalmamıştır. Eric hayata gözlerini yumduğu sırada, bir karga gelip onu hayata döndürür. Eric, gözünde kanlı gözyaşı, ruhunda intikam ateşi, aklında Shelly’yle tekrar dirilir ve onlara, özellikle de Shelly’ye bunları yaşatanlara, yaşattıklarını ziyadesiyle iade etmek için serserilerin peşine düşer…
“Karga”nın yaratıcısı James O’Barr’ın nişanlısı sarhoş bir sürücünün kullandığı araba yüzünden ölmüş. Bunalıma giren O’Barr, olayın üzüntüsünü uzun süre üzerinden atamamış. Bu sıkıntılı döneminde kendini çizmeye vermiş. Yine aynı dönemde, Detroit’te bir çiftin 20 dolarlık nişan yüzükleri yüzünden öldürüldüğü haberini okumuş. “Karga”nın çıkış hikâyesi bu iki olaya dayanıyormuş. Kitabın önsözünü yazan James O’Barr’ın yakın dostu John Bergin bunu tam olarak doğrulamıyor. Yalanlamıyor da. Ancak her ne olursa olsun, nasıl ortaya çıkmışsa çıkmış, “Karga” henüz emsaline rastlanmamış bir eser. Eric gibi kurgulaması ciddi bir hayal gücü gerektiren karakterin üzerine, her ne kadar yaşanmış olaylardan esinlendiği söz konusuysa da, eklenmiş bir kurgu ve olay örgüsü var. Ayrıca karganın bir hayvan olarak insan nezdinde temsil ettiği değerleri, Eric’in üzerine giydiren yazar, bu durumla birlikte başka bir kapıyı aralıyor. O’Barr’ın, kitapta neredeyse ayrı “görünmez” karakterler olarak yer verdiği, Charles Baudelaire, Arthur Rimbaud, Joy Division, The Cure’dan alıntılarla zenginleşen monolog ve diyaloglar, Eric ve Shelly’nin hikâyesiyle, “karga” Eric’le harfiyen özdeşleşerek “Karga”nın anlam alanını fazlasıyla genişletiyor. Ve bunlara James O’Barr’ın, gotik çizimleri de eklenince ortaya çıkan şey, bir kitaptan çok daha fazlasına tekabül ediyor. Son olarak kitabın, Alex Proyas tarafından beyazperdeye aktarılan ve konusunun önüne geçen çekim süreciyle dikkatleri üzerine toplayan filmini de izlemeyi unutmayın derim.
edebiyathaber.net (11 Ocak 2024)