Kuantum, bilimsel anlamda bir şeyin bölünebileceği en küçük parçayı ifade eder. Terim, Klasik Çağ sonrası Latincede miktar, nicelik veya nicelik saptama anlamındaki quantum sözcüğünden gelir. Doğadaki fiziksel limitler içerisinde var olabilecek en küçük fiziksel niceliktir, öyle ki nesneler yalnızca bu birimlerin miktarına ya da kombinasyonlarına göre birbirlerinden farklılaşır. Işığı ve maddeyi oluşturan bu parçacıklar, günlük hayatta karşılaştığımız nesnelerden çok daha farklı, olasılık temelli davranışlar sergiler.
Araştırmacı yazar Brian Clegg’in, “Süper hızlı bilgisayarlar nasıl inşa edilecek?” alt başlığıyla yayımlanan Kuantum Bilgisayarları adlı kitabı, en basit ifadeyle söyleyecek olursak, bir kuantum bilgisayar yapmak için, kuantum fiziğinin hangi özelliklerinden faydalanmak gerektiğini sorguluyor. Metin boyunca kuantum bilgisayarların potansiyelinden tüm yönleriyle söz eden Clegg, bu cihazların hatasız biçimde üretilmesinin önündeki engelleri ve zorlukları da gözler önüne seriyor. Okurunu kuantum teknolojisinin çağımızda geldiği yeri ve bu teknolojinin bundan sonra varacağı noktaları düşünmeye çağırıyor.
Kısacık internet araştırmasıyla ulaşılabilecek basit bir bilgi: Modern bilgisayara giden yolu Amerikalı mucit Herman Hollerith’in 1890 ABD nüfus sayımına katkı sağlamak için geliştirdiği teknoloji açmıştı. Gitgide artan nüfus ve ilk sayımlara kıyasla toplanan daha fazla bilgiden dolayı verileri işlemek çok daha uzun sürmeye başlamıştı. 1880 sayımının verilerini toplayıp düzenlemek tam sekiz yıl almıştı ve yakında verileri işlemenin sayımlar arasında geçen on yıldan daha uzun süreceğinden korkuluyordu. Hollerith’in makinesinde yalnızca iki fonksiyon vardı ve işleri oldukça kolaylaştırdı. Buna rağmen analitik makinenin yolundan giden gerçek bilgisayarlar, ancak İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda sahneye çıkacaktı. Mekanik hesap makineleri 1960’lara dek kullanıldı ama gerçekten esnek bilgisayarların inşası ancak elektroniğe geçirdiği zaman mümkün oldu.
Şimdi ise veriler genelde manyetik diskler veya güç kesildiğinde değerleri kaybolmayan özel belleklerde saklanıyor. Bu tür veriler bilgisayar kapalıyken saklanabilir veya ileride kullanılmak üzere arşivlenebilir. Masaüstü bilgisayarlar veya cep telefonları gibi geleneksel bilgisayarların yazılım ve donanımlarının nasıl çalıştığı hakkında bilgi sahibiyiz. Ancak unutmamak gerek, bu cihazların çalışması kuantum fiziğine göbekten bağlı; çünkü elektronik, tamamen elektronların davranışı ile ilgili bir mesele. Atomların etrafında bulunan veya elektrik devrelerini bağlayan tellerde akarak elektrik akımını oluşturan bu küçük parçacıklar, kuantum parçacıklarıdır. Fakat tüm bilimsel ve teknolojik gelişmelere rağmen kuantum bilgisayarları henüz ana akım bilgisayar endüstrisindeki standardizasyona sahip olmadığından, nasıl programlanacakları tam anlamıyla belli değildir.
Clegg’e göre kuantum hesaplama devrimi için şartların olgunlaşması en azından on veya yirmi yıl alabilir; ancak o zaman bu teknoloji yapay zekanın günümüzdeki konumuna gelecektir. Kuantum bilgisayar fikri bugün bile biraz fazla uçuk görünüyor; ne var ki artık birbirini izleyen keşifler ve icatlar bekleyebiliriz. Anlaşılan o ki “kuantum devrimi” ani bir dönüşümden çok yavaş bir tırmanışa benziyor; Clegg, bu konuda önümüzde kat edilecek upuzun bir yol olduğunun altını çiziyor. İyi okumalar.
edebiyathaber.net (3 Şubat 2023)