Orhan Kemal’in yüzüncü doğum yılına girdiğimizi, Edebiyat Haber’den öğrendim. Adana’da güzel etkinlikler ile anılıyormuş. Gidebilmeyi çok isterdim. Eserleri kitaplığımın onur konuklarıdır, tekrar okuyarak kutlayacağım yeni yaşını.
Orhan Kemal’i okumaya “Önce Ekmek” kitabındaki öyküleriyle başladım. “Sarhoşlar” ile devam ettim. Külliyatını bitiremesem de, önemli romanlarını okudum. İlk andan itibaren, edebiyat yolunun büyük çınarlarından birinin gölgesinde olduğumu hissettim.
Öykünün şarap kıvamını da, romanın akıntısını da aynı ustalıkla verir Orhan Kemal. Öykülerini, tek kelimesini kaçırmadan okumanız gerekir. Her kelimenin bir değeri, ağırlığı olduğunu Orhan Kemal’den öğrendim. Dili sıcacık, çok canlı ve renklidir; anlatanın sesini tam yanınızda duyarsınız. Anlatımındaki doğallık, İngilizce dizilerin tercümesiyle karışan bugünkü dilin karşısında bir kurtarılmış bölgedir. Kendi deyimiyle “insanı ciğerinden kavrayan” bir bakışla yazar. Küçük adamı yazarken, insan olmayı da öğretir, insan gibi yazmayı da.
İnsanı sevmeyen, derdini yazamaz.
Orhan Kemal, insanlarını severek yazar; karşınızda, güler, dövüşür, ağlar, sarılır, terler insanları. Orhan Kemal’in eserleri, şehri kaplayan uzak ışıkların altında, kenar mahallelerde yaşanır; karanlık sokaklardaki lakaplı serserileri de, ayağı çıplak sokak çocuklarını da, görev adamı bekçi Murtaza’yı da yakından görürsünüz. Her hainin karşısına bir delikanlı çıkarır, ayyaş babaya iyilik perisi bir kız verir, çamur birikintisinde bir inci, kelek durumlarda bir kurtarıcı vardır. Sanki kötüleri bile sever, hayatın parçası oldukları için anlatırken haklarını verir, ama karşılarına iyiyi dikip, güzeli kondurarak ümidi sağ bırakır. İnsandan mı soğudunuz? Panzehiriniz Orhan Kemal’dir.
Masal anlatacaksan gözlerini kapa, insanı anlatacaksan dinle.
Orhan Kemal, anlattığı insanları gözlerine bakarak dinlemiş bir olgunlukla diyalogları yazar. Emeği, alınterini iyi bilen, gerçek bir insandır. Kaleminde, gerçek bir hayat mücadelesinin, mapus diplomasının gücü, sabrı ve tecrübesi vardır. Hayatın teri, tozu kadar öğretici bir yaratıcı yazarlık kursu olabilir mi?
Orhan Kemal’in en sevdiği kahveye ithafen Cihangir’de açılan İkbal Kahvesine takılırdım yıllar önce. Kahvede kitaplarını okurdum, ruhu ziyarete gelir belki de imza alırım diye beklerdim. Müzesi de hemen İkbal Kahvesi’nin üstündedir. Bir kaç kez gittim müzeye; bazen yalnız başıma, sevdiklerimi, Orhan Kemal’i seven dostlarımı da götürdüm. Meşhur fötr şapkasını, pardösüsünü, daktilosunu, mektuplarını, eşyalarını görüp, ustaya yakınlaşabileceğiniz mütevazi ve anlamlı bir müzedir.
Kitapçılarda, dizi olan eserlerini görüp, “aaa, dizinin kitabı çıkmış”, diyen gençleri bir yerde mi okudum, kendim de rastladım mı, tam hatırlamıyorum, ama geçen zamanın esprisi işte.
Küçük adamın büyük ustasıdır Orhan Kemal, asırlık yaşı kutlu olsun.
Oğuz Dinç – edebiyathaber.net (10 Ocak 2014)