Küçük bir meşeden öğrendiklerim | Tuğba Gürbüz

Mayıs 21, 2021

Küçük bir meşeden öğrendiklerim | Tuğba Gürbüz

“Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.”

Sokrates

Bilmediğimiz için bilmeyi arzuladığımızı, bilginin müptelası, dostu olduğumuzu işaret eden bu ünlü deyiş, felsefenin ve filozofun durumunu pekiştirmektedir hiç kuşkusuz. Filozof, bilginin peşinde koşan, yanıtlar arayandır. Ne tamamen bilgisizdir ne de cahil. Onun için dünya belirli ve tanımlanmış değildir. Tanıdık, sorunsuz ve pürüzsüz olmaktan da uzaktır üstelik. Bu sayede şaşırır, sorgular, arayış peşine düşer.

Filozofun en önemli aleti şaşırmaktır hiç kuşkusuz. MÖ 5. yüzyılda Platon’un, “Şaşırmak, felsefenin başka bir kökeni yoktur,” sözüyle dikkat çektiği nokta da budur. Felsefi sorgulama, yalnızca filozofların tekelinde değildir, elbette. Kişi, felsefenin ya da filozofun ne anlama geldiğini bilmeden de şaşırabilir, merak edebilir, soruşturabilir, çözüm arayışı yoluna girebilir hatta etrafını örgütleyebilir, tıpkı Filozof Meşe gibi.

Anooshirvan Miandji’nin yazdığı, Candan İşcan’ın resimlediği Bilgi Çocuk’tan yayımlanan ve ana kahramanın ismini taşıyan bu kısa kitap, felsefi soruşturmanın nasıl yapılacağına dair yerinde bir örnek. Kendini eleştiren ve geliştirebilen tüm çocuklara adanmış kitap, boy atamadığını fark eden Küçük Meşe’nin bu durumu merak etmesini, sorgulamasını, altta yatan nedenleri öğrenmesini, çözüm arayışını, el ele vererek çözüme kavuşmayı anlatıyor.

Hikâyenin sonunda Filozof Meşe lakabını alacak Küçük Meşe’nin hikâyesi, basit bir gözlem ve şaşırmayla başlıyor. Geçen bahara göre boyunun uzamadığını fark eden ağaç, annesinden bunun sebebini öğreniyor. Her şeyin yıllar evvel, güneşten kavrulan meşe topluluğunun, en ortadaki meşenin ortaya attığı masum ve yardımsever görünen teklifi kabul etmesiyle başladığını anlıyor.

Ortadaki meşe, kökleriyle derine inip hızla boy atmayı, bir şemsiye gibi diğerlerinin üzerini örtmeyi, onları güneşten korumayı teklif ettiğinde, herkes rahatlayacağını, kurtuluşun yakın olduğunu düşünüyor. Ancak Ortadaki Meşe, kökleriyle derine inip güneşe doğru yükseldikçe, diğerleri hem güneş ışınlarının hem de toprağın zenginleştirici, güç veren, besleyen kaynaklarından mahrum kalmaya başlıyor. Başta gelen geçici rahatlama, kısa sürede tersine dönüyor. Ağaçlar, hayvanlar gibi kıtlık durumunda yer değiştiremeyeceği için meşe topluluğu, cılız kaynaklarla yetinmeyi, itiraz etmemeyi öğreniyor. İçlerinde durumu inkar edenler, Ortadaki Meşe’yi bir kurtarıcı olarak görenler de var üstelik. Annesinden öğrendiği bilgiyi, bir anahtar gibi kullanan Küçük Meşe, içinde yaşadığı topluluğun durumunu  değiştirmeyi sonunda başarıyor.

Filozof Meşe, bir ağaç gibi toprağa köklenmiş ve yer değiştirmemiz mümkün olmadığında dahi değişimin gelebileceğini gösteren umutlu bir anlatı. Hikâye evreninden çıkarak gerçek bir felsefi sorgulama yapmak için onlarca soruyu kucağımıza da bırakıyor. İşte bazıları:

Herkes üzerine düşeni yapmazsa ne olur? Yükümüzü başkasına taşıttırmak istersek ne olur? Toplu halde tembellik iyi midir? Rahata düşkünlüğün bedeli nedir? Uzun zaman önce yapılmış hatalar düzeltilebilir mi? Bir hatayı kabul etmemek başka bir hata mıdır? Doğruyu yanlıştan ayıran nedir? Neden bazıları doğrulara inanmak istemez? Tek başına kalmak yanılmak mıdır? Vazgeçmeyenler için başka olasılıklar var mıdır?

Soruları çoğaltmak ve üzerine nitelikli tartışma ortamları yaratmak mümkün.

Yazarın, filozofun işlevi ve toplumun nasıl aydınlanacağına dair görüşlerini anne ve çocuk arasında geçen diyaloglar aracılığıyla aktardığı yerlerde tempo biraz düşüp anlatı öğretici olmaya doğru kaysa da, Filozof Meşe olay örgüsü ve ulaştığı final ile öğretmenlerin ve çocuklarla çalışan yetişkinlerin sınıf ve atölye ortamında etik değerler üzerine felsefi sorgulamalarını mümkün kılacak bir kaynak. Tavsiye ederim.

Tuğba Gürbüz – edebiyathaber.net (21 Mayıs 2021)

Yorum yapın