Remezan Alan’ın “Folklor û Roman” adını taşıyan, Kürt Edebiyatı eleştirisinde kaynak kitaplar arasına girebilecek yeni kitabı çıktı.
Milliyetçi eğilimler tarafından halk dili ve kültürünün yüceltilmesi, yeni bir şey değil, milliyetçi dönemlerde bu dil ve kültür, milletin özü, saf iç alan olarak kodlandı. Yeni olan, bu son 15-20 yıl içinde bu eğilimin Kürt edebiyatı içinde süratle roman formu içine yerleşmesidir. Folklorik romanların bolluğu, bunun en somut delili. Evet, “roman çağı” sözünün bir gerçekliği var, zaptürapt edilemeyen bir roman yazma arzusu (roman fantazması) da var ve Kürt yazarı bu sürecin bir parçası olmak istiyor. Ancak aynı arzu, bir teçhizat ve yaratma cinini de şart koşmaz mı? Neden Kürt yazarı çoğu zaman kendini bir aydın, bir direniş kültürü aydını olarak görüyor ve bu minval üzere halkıyla konuşmaya ve onu eğitmeye çalışıyor? Tarihsel eksikliklerin telafisine kendini adayan bir kalem, dilsel ve tarihsel anakronizmler ile edebi kayıplarla karşılaşmayacak mı? Anlatı mesafesinin ayarlanmaması, hazır nazır bir yazarlık otoritesi, bazı anlatı sorunlarına yol açmayacak mı? Üstelik eldeki romanlar da habire kendilerini toplumsal eksikliklerin yanı başında tarif ettikçe, ayakları edebi bir zeminden kayıp, toplumsal bir zemine yerleşmeyecek mi? Ya da toplumsal hafıza, ulusal kimlik, otantik bir tarihin mit ve kahramanları, tarihsel dersler, gadre uğramış heterodoks din ve inançların etrafında dolandıkça bu romanlar, onları analiz etmeye soyunan bir çalışmanın da beşeri bilimler terimleriyle konuşması bir ihtiyaca dönüşmeyecek mi?
Belki de bunlardan ötürü Folklor ve Roman, hem anlatı-bilime hem de edebiyat sosyolojisine dayanan bir okuma yapıyor ve bu yolla Kürt edebiyat eleştirisinde önemli ve olgun bir örneğe dönüşüyor.
edebiyathaber.net (27 Aralık 2013)