Roman Kahramanları dergisi son sayısında “Kürt Romanı” başlığıyla geniş kapsamlı bir dosya yayımladı. Birçok yazarın katkıda bulunduğu dosyanın soruşturma bölümünde “Kürtçe Romanın Nobel İhtimali” ele alınıyor.
Kürtçenin resmen “olmadığı” günlerden Kürt romanının konuşulduğu günlere gelmek elbette ki kolay olmadı. Kürt romanı ve modern Kürtçe büyük bedeller ödeyerek gelişti, serpildi. Kürtçenin ilk romanı olarak kabul edilen Erebê Şemo’nun “Şivanê Kurmanca/Kürt Çoban” romanından Nisan 2013’te yayımlanan Fırat Cewerî’nin son romanı “Maria Melekek Bû”ya gelen zaman diliminin büyük bölümünde Kürtçe “yok” hükmünde kabul edilmişti.
Roman Kahramanları dergisinin son sayısında yer alan “Kürt Romanı” başlıklı dosya, Kürtçenin ve Kürt edebiyatının dünü, bugünü ve geleceğini ele alıyor. Kürt romancılar, yaşadıkları ülkelerin dilleriyle (Türkçe, Arapça, İsveççe, Farça, Rusça…) eserler yazmış olsalar da “Kürtçe yazarı” olarak öne çıkmışlar. Bu durum bile söz konusu yazarların eserlerinin, romanın imkânları etrafında okunabileceği kadar anadilleriyle kurdukları ilişki bağlamında da değerlendirilebilir. Necmiye Alpay’ın da yıllar önce belirttiği gibi Kürt edebiyatının, bir devletin uhdesinde serpilmemiş olması, Kürt edebiyatına sivil bir karakter kazandırmıştır. Hiç kuşkusuz bu “sivillik” aynı zamanda bazı yoksunluklara da işaret ediyor. İşte tam da bundan dolayı, vaat ettiği imkânların azlığına, çağırdığı birtakım zorluklara rağmen Kürtçenin içinde kalıp roman gibi modern bir türde eser verme meşakkatini “göze alan” yazarların hakkı teslim edilmeli.
Neden olmasın?
Roman Kahramanları dergisinin “yaz sayısı” bu değerlendirmeyi hakkıyla yapıyor. Kürt romanı etrafında yazdığı yazılarla tanınan Abidin Parıltı, “Kürt Romanına Genel Bir Bakış: Romanlar ve Yazarlar” başlıklı yazısında Irak, İran, Sovyetler Birliği/Rusya, Türkiye ve Avrupa’da gelişen Kürt romanının genel çerçevesini çizerek dosyaya sağlam bir zemin oluşturuyor. Bu yoldan ilerleyen Şefik Kaya, “Sovyet Kürtlerinin Romanları” yazısında Erebê Şemo’ya ait ilk Kürtçe roman “Şivanê Kurmanca”nın yayımlanma sürecine ve o dönemin tepkilerine dikkat çekiyor. ‘Kürt Romanı Okuma Kılavuzu’nun yazarı Dr. Özlem Galip, Suriyeli Kürt romancı Helim Yusiv’in romancılığını farklı açılardan kritiğe tabi tutuyor. Hüdayi Can, Kürt romanının en çok tanınan kalemi Mehmet Uzun’un eserlerini, roman kuramı bağlamında eleştirel bir dille ele alıyor. Dergide ayrıca, 2007 yılında hayatını kaybeden Mehmed Uzun ile romancılığı etrafında yapılmış oldukça doyurucu bir röportaj var. Uzun, bu söyleşide, dosyaya katkıda bulunacak dikkat çekici bir cümle kuruyor: “Benim en çok zorlandığım yine dildi. İkinci zorluk da roman alanında hiçbir deneyimim yoktu. Aslında böyle bir gelenek de yoktu.”
İkinci bölümde Kürt romanının çağdaş isimleri eserlerini anlatıyor. Fırat Cewerî romanlarındaki kahramanları, Hesenê Metê romanlarının yazılış hikâyesini, Suriyeli Kürt romancı Jan Dost ise Flaubert’in “Madam Bovary benim” sözüne gönderme yaparak “Ben Badinê Amidi’yim” deyip “Mijabat” romanındaki kahramanı Badine Amidi’yi anlatıyor.
Son derece dikkat çekici bir soruşturmayı kapsayan üçüncü bölümün başlığı ‘Kürtçe Romanın Nobel İhtimâli’. Şener Özmen, Serdar Roşan, Rıfat Mertoğlu, Hayri Yetik, Yusuf Durmaz soruşturmaya katkıda bulunan yazarlar. Mehmed Uzun isminin ağırlık kazandığı soruşturmada genel temayül “Neden olmasın?” yönünde. Dosyanın ikinci söyleşisini Ali Fikri Işık, Fırat Cewerî ile ‘Lehi’ romanı üzerine gerçekleştiriyor. Cewerî, kendi roman anlayışı hakkında önemli cevaplar verirken Kürt romanı dolayımındaki eksiklere de işaret ediyor. Cewerî, ‘Lehi’deki Temo karakterine dair bir soruya şu cevabı veriyor: “Eğer bir topluluğun bireyleri otuz yıl süren bir savaşın içinde, öldürülme dahil, işkence görme, yerinden yurdundan sürülmeler yaşıyorsa, itiraf etmeliyiz ki o topluluğun bireyleri, bu türden travmatik rahatsızlıklar yaşar.”
Roman Kahramanları’nın hazırladığı bu arşivlik dosya, “Kürt romanı” hakkında şimdiye kadar bir edebiyat dergisinde hazırlanmış en geniş kapsamlı dosya niteliğinde. Bu yönüyle sadece Kürt romanı üzerine çalışma yapanların değil, bu ülkenin tüm okuryazarlarının ilgisini hak ediyor.
Kaynak: TIMETURK (5 Temmuz 2013)