Abdullah Harmancı, son kitabı “Şarkısını Unutan Kuş”ta masalla karışık öyküleriyle okura seslenirken, derdini “kör göze parmak” misali değil, satır aralarına yerleştirdiği naif cümlelerle anlatıyor.
Abdullah Harmancı, yazıyla erken yaşlarda tanışmış. “En çok yazmayı sevdi,” diye geçiyor biyografisinde. Ancak henüz ortaokul öğrencisiyken, o yaş ve “en çok yazmayı” seven bir çocuk için trajik sayılabilecek bir olay yaşamış. Yazar, bir şiirinin Karaman’ın yerel gazetelerinden birinde yayınlanacağını öğrenince heyecanından üç gün uyuyamamış. Ancak gazeteyi eline aldığında ise büyük bir hayal kırıklığına uğramış. Zira gazete, şiiri başlığını aşağıya, son kıtasını da en üste gelecek şekilde basmış! Ama okumaktan ve yazmaktan vazgeçmemiş Abdullah Harmancı. Doğum yeri olan Konya’daki bir gazetede 1989 ile 1991 yılları arasında yüzden fazla şiiri yayınlanmış. Birkaç roman denemesinden sonra 1993 yılında öykü yazmaya karar vermiş ve bu yolda da devam etmiş. Harmancı, şimdi de İlk Genç Timaş tarafından yayımlanan “Şarkısını Unutan Kuş” ile genç okurlarının karşısında.
Toplam altı öyküden oluşan “Şarkısını Unutan Kuş”ta Abdullah Harmancı önce bir dünya turu attırıyor okura. “Araç” olarak da bıyığı kullanıyor. Beyefendi Konta Plak’ın bıyığını. Üzerinde de Konta Plak’ın oğlu Sunta Plak ve Plak ailesinin içinde yaşadığı çınar ağacının sahibi Murat onlara eşlik ediyor. Üçü beraber darda kalan, soğukta aç biilaç yaşayan hayvanlara, fabrikalardan sızan tehlikeli gazlar arasında ölümle burun buruna gelmiş insanlara yardım götürüyor. Rotaları devamlı değişen üçlü bazen Japonya’da alıyor soluğu, bazen “kısa mesafe” yapıp Konya’ya gidiyor, bir bakıyoruz Hindistan’a uğruyor. Ama en çok onların bir kitabın içine yaptıkları yolculuk nedeniyle şaşırıyoruz. “Kitabın içine yolculuk yapılır mıymış?” diye sormayın, sürprizi kaçmasın.
Sonra yalnızlığı paylaşmayan Yuppina’nın hayvanlarıyla tanıştırıyor bizi Harmancı. Herkes Yuppina’nın kafasından düşmeyen kapüşonuyla kibri yüzünden “tek tabanca” takıldığını düşünürken o sevgiyi hayvanlarda buluyor halbuki. En sevdiği şey kedi videoları izlemekse, en sevdiği ikinci şey de kedilerin davranışlarını gözlemek. Ve izlediği kedilerden biri sayesinde koca bir dalganın kendisini yutmasında kurtuluyor Yuppina. Ama o da tıpkı Nuh gibi tüm hayvanları kurtarıyor sonrasında. Flütüyle nesli tükenen bir kuşun peşine düşen kuş bilimcinin ezgilerine konuk oluyoruz ardından. Herkes ona “deli” derken, onun tek bir kuşu kurtarmak için flütüyle peşinden koşturmasını alkışlarken hayvanları doğal ortamlarından, evlerinden nasıl kaçırdığımızla, onları nasıl bozduğumuzla yüzleşiyoruz. Bu yüzleşmeye bir fok balığı da dahil olabiliyor, yumurtaları çalınan saksağan da…
Abdullah Harmancı, “Şarkısını Unutan Kuş”ta öyküyle masal arasında gidip gelen, derdi olan metinleriyle sesleniyor genç okurlarına. Ama derdini “tahtaya yazılı kurallar” çerçevesinden çok uzakta, satırların arasına serpiştirdiği naif cümlelerle anlatıyor. Sonu hep umutla bitmese de öykülerinin “Fok Balığının Gözyaşları”nda olduğu gibi, yine de umuda çıkan yola bir rota çiziyor yazar kuşlar şarkılarını unutmasın, fok balıkları gözyaşları akıtmasın diye…
edebiyathaber.net (7 Ocak 2023)