Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf’u yakın arkadaşı Ali’ye der ki: “Siz, ne biçim insanlarsınız?..” Roman sanki bu soruyu sordurmak için, bu soruya cevap vermek için, bu sorunun muhatabı olabilecek herkesi bu kitapta anlatabilmek için yazılmıştır. Uçsuz bucaksız bir yalnızlığın içinden Ali’ye değil de tüm dünyaya seslenir Yusuf: “Siz, ne biçim insanlarsınız?..”
Kuyucaklı Yusuf, Sabahattin Ali’nin ilk romanı. Çocukluğundan öldürülüşüne kadar sıkıntılar içinde bir yaşam süren Sabahattin Ali, 1932’de Konya’da öğretmenlik yaptığı sıralarda Yeni Anadolu gazetesinde bir yazı dizisi şeklinde yazar Kuyucaklı Yusuf’u. Sabahattin Ali’nin tüm öykü ve romanları gibi, Kuyucaklı Yusuf da gerçek yaşamdan kurgulanmıştır. Sabahattin Ali’nin cezaevinden koğuş arkadaşlarından biridir Kuyucaklı Yusuf. Sabahattin Ali, romanı üç kitap olarak düşünmüş aslında. Zaten kitabın sonu da açık bitiyor. Sabahattin Ali’nin gencecik yaşında katledilişi ile geriye sadece bu tek kitap kalıyor.
Roman, Aydın’ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünde 10 yaşlarındaki Yusuf’un anne ve babasının katledilişi ile başlıyor. Yusuf, olay sırasında evdedir ve tüm olanlara tanık olur, hatta eşkıyalarla boğuşurken sağ elinin başparmağından olur. Zorbalığın ve adaletsizliğin karşısında çaresizliğin ilk deneyimidir Yusuf’un yaşadığı. Devamı da gelecektir.
Olay yerini incelemeye gelen devlet görevlilerinden kaymakam Salâhattin Bey’in, Yusuf’u orada bırakmaya gönlü elvermez, onu yanına alır ve evlat edinir. Yusuf’un Salâhattin Bey, eşi Şahinde ve kızı Muazzez ile yaşamaya başlamasından kısa bir süre sonra Salâhattin Bey Edremit’e kaymakam olur. Sabahattin Ali’nin çocukluğu Edremit’de geçmiştir. Roman mekânının Edremit olmasını Sabahattin Ali bu nedenle tercih etmiştir diyebiliriz. Metin Avdaç’ın Sabah Yıldızı isimli belgeselinde Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali, Kuyucaklı Yusuf’ta kaymakam Salâhattin Bey ve eşi Şahinde’yi Sabahattin Ali’nin kendi anne babasından esinlenerek yazdığını söyler. Aynı belgeselde Sabahattin Ali’nin Edremit’te yaşadığı ev ve mahalle ziyaret edilirken romandaki tasvirlerle paralellikleri de göz çarpar.
Kuyucaklı Yusuf, bir toplum eleştirisidir. Cahilliğin bu topraklarda nasıl da özene bezene ekilip biçildiğinin, büyütüldüğünün, çoğaltıldığının romanıdır. Kuyucaklı Yusuf, belirli bir süreden sonra okula gitmeyi reddeder. Çünkü kendine örnek aldığı kaymakamda, okulda başarılı olan arkadaşlarında, eğitimli devlet büyüklerinde tanık olduğu şey aldıkları eğitimin bir işe yaramadığıdır. Anadolu’nun feodal kültürü farklı biçimde Edremit’te de varlığını sürdürür. Adalet, hak, hukuk ezilen, hakkı yenenler için değil, Edremit’in zengini Hilmi Bey ve her türlü kötülüğün aktörü oğlu Şakir içindir. Adaleti sağlaması gerekenler ise acizlik içindedirler. Roman topluma, karar verici makamlardaki insanlara, aydınlara, ülkedeki eğitim, ekonomi, sosyal güvenlik ve bürokratik sisteme, aile ve ahlak kavramlarına, yazıldığı dönem düşünülürse, olağanüstü güncel bir eleştiri getirir. Romanda yaşananlar bugün de geçerliliğini sürdürmektedir. Romanı okurken fark ederiz ki, aradan geçen 80 yıla rağmen bu topraklarda pek de fazla şey değişmemiştir. Çünkü cehalet aynı cehalettir. Cehalet bu coğrafyanın kaderi gibidir.
Sabahattin Ali’nin eserlerindeki sade dil Kuyucaklı Yusuf’ta da görülür. Roman 80 yıl önce yazılmasına rağmen dilin bu sadeliği ve anlaşılırlığı şaşırtıcıdır, Sabahattin Ali’nin büyük yazarlığının göstergelerinden biridir.
Sabahattin Ali’nin İçimizdeki Şeytan isimli romanında benzer şekilde dilin sadeliğine, anlatılanların güncelliğine, insanlık durumlarının ele alınışının evrenselliğine hayran olmuştum. İçimizdeki Şeytan’da etkileyici olan bir nokta da Sabahattin Ali’nin Macide karakteri ile son derece güçlü, toplumda ve ilişkilerdeki rolü erkekle eşit, hatta zaman zaman daha öne çıkan bir kadın karakteri yaratmış olmasıdır. Romanın yazıldığı dönem düşünüldüğünde eril bir dil hissedilmez. Benzer tespitleri Kuyucaklı Yusuf için de söyleyebilirim. Elbette erkeğin kadından üstünlüğü üzerine kurulu bir toplumsal düzende geçen bir hikâyedir Kuyucaklı Yusuf. Ancak Sabahattin Ali bu romanda da henüz 15 yaşında olan kitabın ana kahramanlarından Muazzez’e güçlü bir kadın rolü vermiştir. Aynı durum kaymakamın evine sığınan Kübra için de geçerlidir.
Sabahattin Ali çağının çok ilerisinde bir yazar, ki 80 yıldır güncelliğini koruyan eserler bıraktı geriye. Onun roman ve öykülerinde geçen yaşamlardan birazcık ders alabilseydik, içinde yaşadığımız toplumun çok başka bir yerde olurdu diye düşünüyorum.
Onur Behramoğlu, Peyniraltı Edebiyatı dergisinin Haziran 2015 tarihli sayısında Sabahattin Ali üzerine güzel bir yazı yazmış. Yazının sonu şöyle bitiyor: “Atını sürüp giderken bizi yüreklendiren Sabahattin Ali’ye borcumuzu okuyarak, çalışarak, tartışarak ve… madem en yasak sözcük ‘yaratmak’tır bugün, yaratarak ödeyelim.” Aynı dileklerle, aynı umutla bitiriyorum ben de bu yazıyı.
Çünkü Kuyucaklı Yusuf dünyaya seslenmeye hep devam edecek: “Siz, ne biçim insanlarsınız?..”
Şule Tüzül – edebiyathaber.net (16 Kasım 2016)