Okuduğunuz kitapta geçen yerleri bir de kendiniz görüp keşfetmek istemez misiniz?
Son yıllarda Gastronomi turizmi, sanat turizmi, mimarların izinde yapılan seyahatler oldukça ilgi görürken edebiyatsever gezginler edebiyat turizmini tercih ediyor. Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi sorusuna “Her ikisi de!” cevabını vermek isteyen edebiyat tutkunları, okudukları eserlerin hikâyelerini yerinde görmek, hayallerinde canlandırdıkları bölgeyi deneyimlemek için romanların geçtiği o kentleri ziyaret ediyorlar. Eserlere fon olmuş kentler o eserlerden alınan ilhamla keşfediliyor.
Geçtiğimiz ay ARTE etiketiyle yayınlanan Kuyulu Kahvenin Yankısı adlı kitabın yazarı İrfan Akalp, düzenlediği edebiyat turlarında öykülerine fon olmuş Eski Ankara sokaklarını gezdiriyor edebiyatsever gezginlere. Bu turlarda Hayali Küçük Ali’nin kukla oyununda yaptığını yaparak zamanı bir ileri fırlatıp bir geri çekiyor, zamanı her yöne götürüyor ama hiçbir yerde durdurmuyor. Boyalarla değil sözcüklerle resmettiği sokakları gezdirirken geçmiş denen zaman “Beni şimdileştir!” diye bağırıyor. Şimdileştirdiği zaman “Beni maziye götür sıkıldım!” diye huysuzlanınca bu kez zamanla birlikte bizi de alıp şehrin iki bin yıl öncesine götürüyor. Hala ayakta kalmış mermerden Roma heykellerini, mezar taşlarını, suyollarını, yangın yerlerini gösteriyor.
Yazar Ankara sokaklarını, evlerini, eserindeki betimlemelerle gözlerimizin önüne getirip, orada hissetmemizi sağlasa da neden yazarın eseri ışığında gerçek bir Ankara turu yapmayalım ki?
İstanbul’un farklı yönlerini keşfedip öteki İstanbul’la tanışmak için nasıl ki Metin Kaçan’ın Ağır Roman’ına bakmak gerekirse Öteki Ankara için de İrfan Akalp’in Ankara Masallarını okumak gerekiyor.
Artık içinde kimsenin oturmadığı terk edilmiş konakların camsız pencerelerinden içeri bakıyoruz. Öykülerde geçen ve artık suyu akmayan, yalakları asfalta gömülmüş, musluğu çalınmış mahalle çeşmeleri yeniden canlanıyor gezgin zihinlerimizde.
Yazar Ankara’nın değişim ve yıkımını siyah-beyaz fotoğraflarla gösteriyor bize. 1920’de Milli Mücadeleye katılmak için Vala Nurettin ile beraber Ankara’ya gelen Nazım Hikmet’in kaldığı, ama bugün artık yerinde olmayan otellerin fotoğrafını gösteriyor bize.
Kitabın dördüncü öyküsü “Hupa Haftası”nın geçtiği Yahudi Mahallesiyle nikâhların kıyıldığı Sinagogu görebiliyoruz bu gezide.
Nazım Hikmet’in Memleketimden İnsan Manzaraları adlı eserinde sıkça bahsettiği Kuyulu Kahve’nin önünden geçiyoruz. Peykelerde oturan, kimisi çay kimi kahve içen Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Akif Ersoy, Vala Nurettin gibi birçok şair ve yazarla selamlaşıyoruz sanki.
Anafartalar Caddesine çıktığımızda Orhan Veli’nin okuduğu Latife ve Gazi mekteplerini görüyoruz. Okulun hemen karşısında ise Sabahattin Ali’nin “Dekolman” adlı öyküsüne konu olan, onuncu yıl affıyla hapisten çıkınca bir süre kaldığı apartmana bakıyoruz.
Koku adlı öyküde geçen ve iki uçağın havada çarpıştığı noktanın tam altında durup Halikarnas Balıkçısının Bodrum’a sürülmeden önce yargılandığı mahkeme binasını bize gösteren İrfan Akalp aynı zamanda Ankara’nın ara sokaklarına ve alt kültürüne odaklanarak farklı bir Ankara deneyimi yaşatıyor bu edebiyat turunda gezginlere.
edebiyathaber.net (26 Ekim 2022)