Levent Cantek, İletişim Yayınları‘nın Türkçe Edebiyat editörü. Onu çizgi roman ve mizah hakkında çıkan kitaplarıyla, yakın dönemde yazdığı grafik roman senaryolarıyla tanıyoruz. Dumankara ile başlayan, Emanet Şehir ile devam eden Ankara grafik roman üçlemesinin son kitabı Uzak Şehir, Ekim ayında çıkıyormuş. Cantek ile birkaç yıldır hayatımızda olan grafik roman kavramını konuştuk, ondan okuma önerileri aldık.
Hep sorulan bir soruyla başlayalım, nedir bu grafik roman ve çizgi romandan neden farklı? Neden farklı bir adlandırma yapılıyor?
Adlandırmalar, ekseriyetle bir ihtiyaçtan doğar, bir farklılık olduğunu göstermek için başka bir biçimde söylenir ve adlandırılır. Çizgi roman üreticilerinin yaptıkları işin niteliğini belirginleştirmek için yaptıkları bir çıkış bu… Grafik roman, çizgi romandan farklı olarak kahramanların ölebildiği ve değişim geçirdiği insani hikâyeler içeriyorlar. Her şeyi başaran, daima kazanan kahramanların hâkimiyetindedir çizgi romanlar. Erkek anlatısıdır, kırılganlığı ve krizi yoktur, çoğunluk değerlerine hitap eder, edebilik ya da sanat gibi bir iddiası yoktur, piyasanın belirlediği kodlara göre yazılır ve çizilir. Bugün anaakım çizgi romanlar bir nebze değiştiyse eğer grafik romanlar sayesinde oldu bu. Çizgi roman, farklı kesimlerce, farklı okurlarca okunuyorsa eğer bunu grafik romanlar başardılar.
Amerika’da çizgi roman okurunun azaldığı söyleniyor, kimileri de grafik romanların bu azalmayı daha da güçlendirdiğini düşünüyor. Grafik romanın çizgi romanı entelektüelize etme çabası olarak görüyor musunuz?
Çizgi roman okurları azaldı, çünkü sadece çocuklara hitap etmiyor artık. Endüstrinin çocuksulaştırma ve basitleştirme zorlaması artık nafile bir çaba, çünkü çocuklar artık başka şeylerle ilgileniyorlar. Geçmişteki çocuk okura hitap eden şey çizgi roman kahramanların figürleri ve oyuncakları… Bugün çizgi roman daha yaşlı bir okuru düşünerek üretiliyor, daha derinlikli hikâyeler anlatılmak zorunda. Amerika söz konusuysa eğer entelektüelize etme çabası bana biraz netameli bir kavramsallaştırma gibi geliyor. Eğer anlattığınız öykü çoğunluk değerlerine uygunsa pek çok bakımdan anti-entelektüelist olmanız gerekir. Endüstri sizi buna zorlar. Grafik romanlar yüzünden çizgi roman okuru azalmış değil. Dergicilik bitti gibi bir şey, gazete bayiileri kayboluyor her yerde. Dağıtım ağı kayboluyorsa dergi de kaybolur, ürünün kendisi fazla satamadığı için pahalılaşır. Dergi ucuzdur, kitap ona göre pahalı. Eğer hikâyeniz kitap olarak çıkacaksa, kitabın sattığı mecrayla uyumlu olmalıdır. Kitabın olduğu yerde nitelik de entelektüel derinlik de olur. Grafik romanlar, kitapçılarda ve kitap okuruna uygun olarak varolma mücadelesi veriyorlar ve satışı azaltmıyor, alana itibar getiriyorlar. Piyasayı daraltmıyor, çeşitlendiriyorlar, eskiden hiç yoktular, şimdi nasıl azaltabilirler ki…
Türkçede durum aynı gibi… Türkiye’de grafik roman çok az sayıda üretildiği için yabancı örnekleri konuşsak, onlar ne durumda sizce…
Türkiye’de yabancı çizgi romanların yayını alışkanlıklarla ve long seller olacağı düşünülen, geçmişten beri yayınlanan örneklerle gelişiyor. Bunun dışında macera arayan var diyemem. Bilinmeyen bir şeyi bulup çıkartan pek yok. İstisnalar ise daha çok sinemayla ilgili gelişiyor. Batı’da bir çizgi roman, bir grafik roman sinemaya uyarlandıysa Türkiye’de de yayınlanabiliyor. Tabii yine bu işler İngilizce ve Hollywood üzerinden gelişiyor. Diğer dillerde ve kültürlerde neler oluyor pek bilmiyoruz. Doğrusu diğer dillerin etkisi de olmuyor piyasaya… Sinemaya uyarlanmış bir çizgi roman, normalin üzerinde satıyor. Televizyonun da böyle bir kesin etkisi var. Türkiye’de çizgi roman yayınlayanlar, yayınevlerini kastediyorum, hepsi küçük kuruluşlar, birkaç kişiyle üretim yapıyorlar, bu satış onlar için çok önemli, devamlılık sağlıyorlar böylelikle. Dikkat edilirse Maus ya da Persepolis gibi önemli grafik romanları onlar yayınlamadılar, riske giremeyecek durumdalar demek istiyorum.
Okurlar için grafik roman önerileri istesem sizden… Türkçede yayınlanmış en iyi örnekleri sorsam…
Bu tür seçimleri yapamıyorum, ne söylesem eksik kalır ama bana sorulduğunda “hiç okumadım, neyle başlayayım” diyenlere verdiğim cevabı yineleyeyim: Spielgelman’ın Maus’u (İletişim), Satrapi’nin Persepolis’i (Minima) ve Bechdel’in Cenaze Evi Şenlik Evi (Bilgesu) ile başlayın diyorum. Sonra Sacco’nun Filistin’ini okuyun (İthaki), ardından Nakazawa’nın Yalınayak Gen’i (Tudem) veya Tardi’nin Halkın Çığlığı (Versus) mesela… Hepsini arka arkaya okursanız grafik roman neymiş biraz daha iyi anlayacaksınız… Son yıllarda özellikle Amerikan çizgi romanının Sin City, Y: Son Erkek gibi saygın örnekleri yayınlandı… Ama benim tercihim büyük yayınevlerinden çıkan işlerden ziyade daha küçüklerden çıkan, itibar ve nitelik gösteren işleri hatırlatmak.
Siz de grafik roman yazıyorsunuz. Dumankara ve Emanet Şehir’in devamı gelecek mi?
Ankara üçlemesinin son bölümü olan Uzak Şehir bir terslik olmazsa Tüyap Kitap Fuarı’nda yayınlanmış olacak. Berat (Pekmezci) yoğun bir tempoyla çalışıyor… Madem grafik roman konuştuk, bir başka haber daha vereyim. Levent Gönenç ile birlikte Grafik Roman hakkında bir inceleme kitabı için çalışıyoruz, iddialı bir iş. Doğrusu, üniversiteden ayrıldıktan sonra akademik üretimden yavaş yavaş uzaklaştım. Levent, aralıklarla birlikte yazı yazdığım yakın bir arkadaşım, iyi bir çizer, önemli bir anayasa hukukçusudur, bu yıl içinde Türkiye’de mizah dergileriyle ilgili bir kitabımız yayınlanacak. Aklımızda yoktu, oluverdi. Yurt dışında yayınlanan incelemeleri okuyoruz, çıkan örnekleri takip etmeye çalışıyoruz derken bilmiyorum konuşa konuşa gaza geldik galiba. Yurt dışına akademik bir yazı yazdık, beraber yazdığımız yazıları bir araya getirdik, yeni ilaveler yaptık, kitap çıktı ortaya. Grafik roman ikinci kitabımız olacak, sanıyorum seneye bitirmiş oluruz.
edebiyathaber.net (19 Haziran 2015)