Leyla Erbil’in ödüllere karşı tavrı bilinir, bilmeyen için ise herhangi bir kitabının ilk sayfalarına bakması yeterlidir. Bir kitap hariç kitaplarının ilk sayfasında “Bu kitap hiçbir ‘ödül’e katılmamıştır” yazar. Gecede kitabının ilk sayfasında ise “Leyla Erbil sadece bu kitabı (Gecede) ile 1968 Sait Faik Ödülü’ne katılmış, kazanamamıştır” yazılı.
Sait Faik, yaşamının son yıllarında Darüşşafaka Lisesi’nde yapılan bir edebiyat matinesine katılmış. Toplantıdan sonra okulu da gezen Sait Faik, eve döndüğünde annesine mallarını kimsesiz çocuklara güzel imkânlar sağladığını düşündüğü Darüşşafaka’ya bağışlamayı teklif etmiş. Annesi Makbule Hanım, Sait Faik’in ölümünden sonra, 8 Kasım 1954’te hazırladığı vasiyetinde malvarlıklarının çoğunu ve yazarın eserlerinin telif hakkını bu cemiyete bırakmış. Bu vasiyetnamenin bir maddesinde de her sene dönemin ileri gelen edebiyat ustalarından oluşacak bir jürinin, o sene içerisinde yazılmış en iyi öyküyü seçerek ona “Sait Faik ve Makbule Abasıyanık Hikâye Mükafatı” vermesini istemiş. Ödül ilk kez 1955 yılında verilmiş. Haldun Taner’in On İkiye Bir Var ve Sabahattin Kudret Aksal’ın Gazoz Ağacı kitaplarına kazanmış ödülü. Sait Faik Hikâye Armağanı, 1964’ten itibaren Darüşşafaka Cemiyeti tarafından sürdürülüyor. (Sait Faik Hikaye Armağanı | Darüşşafaka Cemiyeti (darussafaka.org).
Leyla Erbil’in Sait Faik’le dostlukları biliniyor. Leyla Erbil’in biyografisinde şöyle yazılmış; “1953-1955 yılları arasında İskandinav Havayolları’nda sekreter olarak çalıştı. Büyük hayranı olduğu Sait Faik’le tanışması bu sıralara denk gelir. Sait Faik’in 1954’teki ani ölümüne dek, yakın arkadaş olarak kaldılar.” Leyla Erbil’in ilk öyküsünün yayınlanması ise Sait Faik’in vefatından sonra olmuş. İlk kısa öyküsü “Uğraşsız” 1956 yılında Seçilmiş Hikâyeler dergisinde yayımlanmış. Daha sonra Ataç, Dost, Dönem, Papirüs, Türk Dili, Türkiye Defteri, Yeditepe, Yelken, Yeni a, Yeni Dergi ve Yeni Ufuklar gibi önemli dergilerde öykülerini yayımlamaya devam etmiş. İlk hikâye kitabı Hallaç 1957’de, ikinci öykü kitabı Gecede 1968’de çıkmış. (Boğaziçi Arşiv ve Dokümantasyon Merkezi (boun.edu.tr).
Sait Faik Armağanı adaylığı
İlk kitabı dönemin önemli yayınevlerinden Salim Şengil’in Dost Yayınları’ndan çıksa da yedi öyküden oluşan ikinci kitabı Gecede için yayıncı bulamamış Leyla Erbil. Şair dostu Metin Eloğlu’nun katkıları ile İstanbul’da Asya Matbaası’nda bastırmış kitabı. Erbil kitabı için Cumhuriyet gazetesine “Freudo-Marksist” başlıklı bir ilan vermiş ve “Marx ve Freud‟dan çıkan, insanı anlatan: Gecede” diye başlayan bir ilan metni kaleme almış. O zamanlar edebiyatımızda güçlü toplumcu rüzgârlar esiyormuş ve Marx ve Freud’un aynı cümlede kullanılması kabul edilemez bir şeymiş. Leyla Erbil dostlarının uyarılarına aldırmamış, ilanı vermiş. Yıllar sonra Leyla Erbil dostlarının haklı çıktığını belirterek “Satmadı. Bazı kesimler için düşmanlıklar kazandı” demiş.
Kitapla ilgili bu gelişmeler yaşanırken Gecede ile Sait Faik Hikâye Armağanı’na aday olmuş. İlk hikâyeleri yayımlandığından beri ‘farklı ve anlaşılması zor bir iş yaptığının’ farkında olan Leylâ Erbil bu tavrı nedeniyle yayınlanma konusunda birçok sorun yaşamış, ağır eleştiriler almış. Leyla Erbil tüm olumsuz tavır ve eleştirilere rağmen Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanacağına inanıyormuş. Prof. Dr. Vahit Turhan, Behçet Necatigil, Tahir Alangu, Haldun Taner, Oktay Akbal, Prof. Dr. Rauf Mutluay ve Vedat Günyol’dan oluşan jüri, ödülü Orhan Kemal’in Önce Ekmek ve Faik Baysal’ın Sancı Meydanı adlı kitapları arasında bölüştürmüş.
Ödülü kazanması gerektiğine sonuna kadar inanan ve bu duruma tepki olarak hayatı boyunca bir daha herhangi bir yarışmaya katılmayacağını açıklayan Erbil, Sait Faik’in yaşaması hâlinde hem seçimi yapan jüriye hem de ödül alan kişilere, o meşhur küfürlerinden edeceğini düşündüğünü söylemiş. Yarışmaya şaibe karıştıran asıl kişinin Tahir Alangu olduğunu açıklamış. Ödülü kazanan Orhan Kemal hakkında demediğini bırakmamış. Orhan Kemal’in yazarlığını “okka işi toplumculuk ticareti” üzerine kurduğunu belirtmiş. Kendisi hakkında çıkarılan dedikoduların da ödülü kazanamamasında etkili olduğunu söylemiş.
Arkadaşları Hayati Asılyazıcı, Naci Çelik, Selim İleri, Demir Özlü ve Fikret Ürgüp ile birlikte Sait Faik Abasıyanık’ın mezarı başında bir araya gelmiş ve ödüllere katılmama kararını açıklamış. Bu açıklamadan sonra Leyla Erbil bir daha hiçbir ödüle katılmamış ve sürekli ödüller ve jürileri aleyhine görüşlerini belirtmiş, yani mücadelesini ömrü boyunca sürdürmüş (bkz. Zihin Kuşları, Yapı Kredi yay, 1998).
Nobel adaylığı
Ödüller aracılığı ile yaratılan piyasa edebiyatına ve içi boş saygınlık algısına karşılık tüm ödüllerin kaldırılmasından yana olduğunu belirten Leyla Erbil’in yaşamı boyunca hiç ödül almadığı inancı yaygındır ve özellikle ödüllere katılmak istemeyen ya da katılıp da beklediği sonucu alamayan şair ve yazarlar Leyla Erbil örneğini verirler. Ama Leyla Erbil gibi kitaplarının ilk sayfasında “Bu kitap hiçbir ‘ödül’e katılmamıştır” yazana rastlamazsınız.
Leyla Erbil, ödüllere karşı olduğu bilinmesine rağmen, üyesi olduğu PEN Yazarlar Derneği’nce 2002 yılı Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilir. Tabii ki bu aday göstermede Erbil’in onayı alınmıştır. Zaten Leyla Erbil de bu adaylığa biyografilerinde yer verir. Zaten kapalı, gizli kalmış bir şey yok. Leyla Erbil’in her zaman dobra, açık sözlü bir kişilikte olduğunu biliyoruz.
2008’de de Türkiye PEN Leyla Erbil’i Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterdiğini açıklamış. Üstelik böyle açıklamalar yapılmasına Nobel Ödülleri yönetmeliği izin vermiyormuş ve açıklama yapan yazarların adaylığı iptal ediliyormuş. Bu açıklama nedeniyle Leyla Erbil’in adaylığı Nobel jürisi tarafından iptal edilmiş olabilir. Yoksa Leyla Erbil, Nobel’i alacak güçte bir yazardı. Tabii Nobel’i almak için sadece aday gösterilmek yetmiyor, aday olan yazarın kitaplarının yabancı dillere çevrilmiş olması da gerekli. Jüri ancak çeviriler varsa yazarın eserlerini okuyup anlayabiliyor. (Nobel Edebiyat Ödülü’ne Türkiye’den kimler aday gösterildi? | Metin Celâl | Edebiyat Haber).
Jüri üyelikleri
Aday gösterilmelerin de Nobel Edebiyat Ödülü ile sınırlı kaldığını düşünüyorum. Yani sadece Nobel için ödüllere aday olmama prensibini bozmuş Leyla Erbil. Ama kabul ettiği ödüllerin sayısı hiç de az değil. Ödüllerden önce ise jüri üyelikleri var. Yine Zihin Kuşları kitabındaki söyleşide ödül jürilerinin beş on adamın egemenliği altında olduğunu belirtir ve bu kişileri “Dörtlü Çete-Gun of Four” olarak isimlendirir. Bu kişilerin edebiyat üzerinde doğrudan tayin edici bir güç haline geldiklerini iddia eder.
Leyla Erbil 1995’te Türkiye PEN’in “Onat Kutlar Anlatı Ödülleri” jüri üyeliğini kabul eder. Erbil nedenini niçinini sorgulamadan kabul ettiği bu teklife olumlu cevap vermesinin asıl sebebinin, Onat Kutlar’ın adını yaşatmaya yardımcı olmak olduğunu söylemiş. 30 Aralık 1994’te The Marmara Oteli’nin pastanesine bırakılan bombanın patlaması sonucu ağır yaralanan Onat Kutlar, 11 Ocak 1995’te tedavi gördüğü hastanede vefat etmişti. Yani Leyla Erbil’in duygusallık gerekçesini anlamak mümkün. Ama ertesi yıl gerçekleştirilen Onat Kutlar Senaryo Ödülleri jürisi teklifini reddetmiş.
Onat Kutlar Anlatı Ödülü’nü Sabri Kuşkonmaz “Kıyımın Kıyısında” adlı yapıtıyla kazandı. Ödül hakkında bilgiye erişemedim ama Sabri Kuşkonmaz, Leyla Erbil, Konur Ertop, Hİlmi Yavuz, Cengiz Bektaş ve Tahsin Yücel seçici kurul üyeleriydi diye anımsıyor.
1995’te Varlık Dergisi’nin verdiği Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri öykü jürisinde de yer almış Erbil. Leyla Erbil daha önce herhangi bir kitabı yayımlanmamış öykücülerin katılacağı yarışmada, genç yazarlara, haklı değerlendirmeleri ile destek vermek istediğini belirtmiş. Erbil amacını bu gençleri “kurda kuşa yem ettirmemek” olarak açıklamış. Diğer jüri üyelerinin güvenilirliklerinden de kuşku duymadığını da eklemiş. (Deliliğe Düşkün Bir Yazarım, Yılmaz Varol’la söyleşi, Düşler Öyküler Dergisi, Sayı 4, 1997). Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri öykü jürisinde Leyla Erbil’le birlikte Tarık Dursun K, Adnan Özyalçıner, Orhan Duru ve Sulhi Dölek yer almış. Nurdan Beşergil ve Sema Kaygusuz öykü ödüllerini kazanmış.
Ödülleri
Leyla Erbil 2000 yılından itibaren ödülleri kabul etmeye başlamış. Bunların tamamı onur ödülleri ve yazarın bütün edebiyat yaşamını değerlendiren, bir anlamda şükranlarını sunan ödüller. İlk kısa öyküsü “Uğraşsız”ın 1956 yılında yayınlandığını anımsarsak kırk yılı aşmış, elli yıla varan büyük bir emek söz konusu 2000 yılında. O anlamda da Leyla Erbil’in ödüllendirilmek istenmesi de onun bu ödülleri kabul etmesi de garip değil. Sonuçta kitaplarının ilk sayfasında belirttiği gibi aday olmuyor, ödüller kendisine sunuluyor. Yani aldığı karardan da vazgeçmemiş, aykırı davranmamış oluyor.
“Leyla Erbil’in hayatı, sanatı ve eserleri” (2022) başlıklı kapsamlı doktora çalışmasında Emre Kolcu bu ödülleri şöyle listelemiş.
1) Türkiye Edebiyatçılar Derneği Geleneksel Onur Ödülleri -2000 Yılı Onur Ödülü
(2000)
2) 5. Ankara Öykü Günleri -Onur Ödülü (2001)
3) Türkiye PEN Yazarlar Derneği -Nobel Edebiyat Ödülü Adaylığı (2002 ve 2008)
4) Akyaka Uluslararası Edebiyat Günleri -Onur Ödülü (2009)
5) 10. Akdeniz Öykü Günleri -Onur Ödülü (2010)
6) Füsun Akatlı Kültür ve Sanat Ödülü (2011)
7) 5. Mersin Kenti Edebiyat Ödülü (2011)
8) Kadın Yazarlar Derneği -Onur Ödülü (2012)
9) PEN Öykü Ödülü (2013)
10) 13. Ankara Öykü Günleri -Onur Ödülü (2013)
edebiyathaber.net (9 Ağustos 2023)