Eşcinselliğin “hastalık” sınıflandırmasından çıkarıldığı 17 Mayıs, Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtlığı Günü olarak 11 yıldır kutlanıyor. BM tarafından düzenlenen LGBT İnsan Hakları Uluslararası Konferansı’nın ardından yayınlanan ve bütün ülkelerin bu günü tanımalarını talep eden LGBT Hakları Montreal Bildirgesi’nin üzerinden bunca yıl geçmiş olmasına rağmen eşcinsellere yönelik damgalama ve ayrımcılık hâlâ devam ediyor.
17 Mayıs Pazar, Homofobi ve transfobiye karşı mücadele etmek LGBTİ’ler hakkında toplumsal bilinci yükseltmek, hak ihlallerine, ayrımcılığa dikkat çekmek, seslerini duyurmak amacıyla başlatılan Uluslararası Homofobi ve Transfobi Karşıtlığı Günü‘nün 11’inci yılı. Dünya Sağlık Örgütü’nün, 17 Mayıs 1990’da eşcinselliği “hastalık” sınıflandırmasından çıkarmasının üzerine, 2004 yılında BM tarafından düzenlenen LGBT İnsan Hakları Uluslararası Konferansı’nın ardından yayınlanan ve bütün ülkelerin bu günü tanımalarını talep eden LGBT Hakları Montreal Bildirgesi’yle başlayan gün şu ana kadar 130 ülke tarafından resmî olarak tanındı. Ne yazık ki bunca yıl geçmiş olmasına rağmen eşcinsel, biseksüel ve translara yönelik damgalama ve ayrımcılık hâlâ sürüyor.
Önyargı ve ayrımcılık Dünya’nın pek çok bölgesinde olduğu gibi Türkiye’de de LGBTİ’lerin sağlık hizmetlerine erişimini sınırlayıp sağlık programları dışına itilmelerine sebep olmakla kalmıyor, LGBTİ’leri en temel insan haklarından da mahrum bırakıyor. Asıl önemlisi de cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı şiddet ve nefret cinayeti şeklinde de kendini gösterebiliyor. Pek çok LGBTİ nefret cinayeti nedeniyle katledilirken pek çoğu da intihar etmek zorunda bırakılıyor. LGBTİ realitesini tanımayan hükümet ise, en temel insan haklarından mahrum bıraktığı LGBTİ’leri korumak için yasal önlemler almıyor.
LGBTİ’lere yönelik ayrımcılığa dikkat çekmek, eşcinsel, biseksüel, trans ve intersekslerin ne yanlış ne de yalnız olmadıklarını göstermek ve sorunlarına daha güçlü çözümler üretmek amacıyla yola çıkan Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği SPoD LGBTİ, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimlerle ilgili tüm fiziksel, ahlaki veya sembolik şiddetlere karşı eylem ve karşı durma günü olan 17 Mayıs öncesinde LGBTİ’lerin sıklıkla yaşadıkları 24 sorunu derledi.
- LGBTİlerin varoluşları hastalık, sapkınlık, günah, ahlaksızlık ve diğer olumsuz sıfatlarla tanımlanıyor. Bu durum da LGBTİ’leri kimliklerini gizlemeye, olmadıkları biri gibi davranmaya, depresyona ve intihar düşüncelerine itiyor. Oysa eşcinsellik tıp dünyasında bir hastalık değil, insan cinselliğinin olağan çeşitliliğinin bir görünümü olarak kabul ediliyor.
- Anayasa’nın eşitlik maddesinde yer almayan ve eşit yurttaşlar olarak tanınmayan LGBTİ’ler, “bütün yurttaşlara” tanınan sosyal ve ekonomik haklardan faydalanamıyorlar.
- Yaşama, çalışma, barınma, sağlık ve eğitim gibi en temel hakları yok sayılıyor.
- Mevcut hükümet ve hükümete yakın basın organları tarafından hasta ve sapkın olarak ilan edilip, hedef gösteriliyorlar.
- Aşağılanma, sözlü, fiziki taciz ya da şiddete maruz kalıyorlar.
- Özgür olmak, rahat yaşamak, aile ve çevre baskısından kurtulmak istedikleri için büyük şehirlere göç etmek zorunda kalıyorlar.
- Şehirlerin sadece belli bölgelerinde yaşayabiliyorlar.
- Yüksek bedellerde kiraladıkları evlerden kolayca çıkartılabiliyorlar.
- Dezavantajlı grup olarak gözetilmedikleri için ya iş bulamıyorlar ya da uzun süre işsiz kalabiliyorlar. Kimliklerini ya da yönelimlerini açıkladıklarındaysa işlerinden atılıyor, mobbing, taciz ve şantaja maruz kalıyorlar.
- Sağlık hizmetlerine erişimleri sınırlı olan LGBTİ bireyler, sağlık programlarının dışına itiliyorlar. Özellikle cinsel sağlıkla ilgili hizmetlere ulaşmakta zorlanıyorlar.
- Ders kitaplarında ve işlenen metinlerde cinsiyetçi, homofobik ve transfobik söylemler yer alabiliyor. LGBTİ birey öğretmense genel ahlaka aykırı davranmak veya yüz kızartıcı suç işlemek gerekçeleriyle işten atılabiliyor.
- Sosyal güvenceleri ve düzenli bir gelirleri olmayan LGBTİ’ler ayrımcılığa çok daha net biçimde hedef oluyorlar ve kendilerini korumakta zorlanıyorlar.
- Hetero ilişkilerde neyi, nasıl yaşadıkları sorgulanmazken, LGBTİ bireylerin cinsellikleri hep merak konusu oluyor. Eşcinsellere cinsellikten ibaretmiş gibi davranılıyor. Saçma ve laubali şakalar rahatlıkla yapılıp, cinsellikleri didik didik edilebiliyor.
- LGBTİ’lerin yasal birliktelik haklarının olmaması ekonomik ve duygusal sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Çiftlerden biri hasta olduğunda ya da öldüğünde diğeri söz hakkına, mirasına sahip olamıyor. Yıllarca aynı evde yaşayan hatta yaşlanan çiftlere devlet hiçbir hukuki koruma sağlamıyor. Cenazeye katılması, hastanede ziyaret etmesi bile engelleniyor.
- Evlat edinmelerine yasal olarak izin verilmiyor.
- LGBTİ’lerin büyük çoğunluğu yaşlandığında tek başına kalıyor. Devletin koruyucu bir çabası ve çalışması olmadığı için ayrımcılıkla mücadele etmekte zorlanmalarının yanı sıra barınma ve bakım konusunda da çeşitli sorunlar yaşıyorlar. Sosyal hizmetlerden faydalanamıyorlar. Cinsel yönelimlerini ve cinsiyet kimliklerini yaşlandıklarında tekrar gizleme ihtiyacı duyuyorlar.
- Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği nedeniyle baskı ve ayrımcılığa uğrayanlar okulda, işte, evde, sokakta yaygın bir dışlanmaya maruz kalıyorlar.
- Önyargılar sebebiyle toplu taşıma araçlarından gerektiği kadar faydalanamıyorlar.
- LGBTİ cinayetlerinin çoğunun faili bilinmiyor, araştırılmıyor, dava açılsa bile sanıklara haksız tahrik indirimi uygulanıyor. Şiddet meşrulaştırıldıkça eşcinsellere yönelik nefret cinayetleri ve intihar vakaları artıyor.
- Trans Hakları Avrupa Haritası 2015’e göre cinsiyet kimliğini koruma ve tanıma konusunda büyük eksiklikler gösteren Türkiye, dünyada en fazla trans cinayeti işlenen 9’uncu ülke. Nefret suçlarının hedefi olan kesimlerin başında gelen LGBTİ’lerle ilgili sayısız saldırı, yaralama hatta cinayet vakası bulunuyor.
- LGBTİ bireyler cinsel yönelimlerini veya cinsiyet kimliklerini açıklamakta zorlandıkça adalet sistemine erişmekte, sorunlarını hukuki sürece taşımakta da sıkıntı yaşıyorlar. Bir başka önemli sorun da hukuk sistemindeki karmaşa ve LGBTİ’lere yönelik yasaların net olmaması. Baroların bile bu konuya ilişkin bir komisyonu bulunmuyor.
- Başta translar olmak üzere pek çok LGBTİ polis şiddetine, cinsiyetçi küfre ve hakarete maruz kalıyor.
- Lezbiyen, biseksüel ve trans kadınlar şiddete uğradıklarında sığınma evlerine alınmıyorlar. Eşcinsel ve trans erkeklerin ise şiddete uğradıklarında başvuracakları mekanizmalar bulunmuyor.
- Trans kadın ve erkekler, dış görünümlerinin nüfus cüzdanlarının rengiyle eşleşmediği durumlarda “Bu cüzdan senin mi, kardeşinin mi?”, “Bu cüzdanı çaldın mı?” gibi ithamlara maruz kalıyorlar.
edebiyathaber.net (15 Mayıs 2015)