Çocuk ve yetişkin öyküleri alanında üretken bir yazar olan ve edebiyatımızın en saygıdeğer öykü ödüllerinden olan Sait Faik Armağanı’nın da sahibi Şermin Yaşar’ın “Lo” isimli öykü kitabı, bu yıl Doğan Çocuk etiketiyle yayımlandı. 9 yaş ve üzeri için yazılmış, mevsimlik işçilerin öyküsünü anlatan bu kitap, hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap ediyor.
Yüksel, aslında okula gitmek isteyen ama tarlada çalışmaya zorlanan akıllı bir çocuk. Kendi kendine okuma yazma öğrenmiştir ama onu kimse fark etmez, bir nevi görünmez bir çocuktur. Hatta ona kimse ismiyle hitap etmez, “Lo” derler. Yersiz, yurtsuz, köysüz, evsiz ama çadırlı insanlar, gerekmedikçe birbirleriyle iletişim kurmazlar, birbirlerini dinlemezler, isimleri yoktur ve birbirlerine de “Lo” derler. Çünkü konuşarak boşa geçirilecek vakit yoktur, sadece çalışırlar ve çalışırken onlar için her şey görünmezdir, çocukları bile.
Bu insanlar, gökyüzüne bakarak konuşurlar, güneş, bulutlar ve rüzgâr onlar için çok önemlidir. Saatleri yoktur, güneş vardır, güneşe göre yaşarlar. Doğaya tabidirler. Yağmur yağdığında yatakları, tüm eşyaları ıslanır ama yağmur suyu ziyan olmasın diye suyu toplarlar. Çocuk her yağmur yağdığında ıslanmaktan hasta olur.
Böyle bir toplumda hiçbir şeyin ziyan olmasına, boşa gitmesine izin verilmez. İşçilerin başındaki Çavuş, karıncaların yuvasına çalışsınlar diye çekirdek kabuğu koyar. Karıncaların bile boş boş dolaşmasına izin vermez. Çavuş’un karısı, hiçbir şey ziyan olmasın diye yemekten patlayacak duruma gelir. Lo, böyle bir delilik toplumunda giderek yok olduğunu, insanlığını unuttuğunu düşünür, aklını yitireceğini sanır. Bir türlü kendini ifade edemez, okula gitmek istediğini söyleyemez.
İnsanların giderek makineleşmeleri, çocuklarını göremez duruma gelmeleri, sadece mevsimlik işçi toplumunda değil kentlerde yaşayan ve çalışanlar için de geçerli. Köyde veya kentte, çalışmaktan yaşamaya fırsat bulamayan insanlarız hepimiz. Michael Ende’nin Momo eserinde de benzer bir tema işlenmiştir, gündelik kaygıların peşine düşen insanlar, nefes almadan çalışırlar, bir saniye bile ziyan olmamalı, zamandan tasarruf edilmelidir. Çocuklar görünmezdir, bir şeylerden keyif almak ve yavaşlamak yasaktır.
Lo, biraz durup yavaşlamamız, çocuklarımıza kulak vermemiz ve biraz da özeleştiri yapmamız gerektiğini hatırlatıyor. Sevgili Gülten Akın’ın da dediği gibi: “Kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya…”
edebiyathaber.net (20 Eylül 2022)