Lou Andreas-Salome: Sevip de terk eden kadınların yazarı | Özlem Narin Yılmaz

Nisan 22, 2021

Lou Andreas-Salome: Sevip de terk eden kadınların yazarı | Özlem Narin Yılmaz

“Anılara bağlı kalırım ama bir erkeğe asla bağlı kalmam.”

Lou Andreas -Salome

Lou Andreas kitaplarını okurken merak edip araştırdığımda gördüm ki, onca eser vermiş bir kadın, fikirleriyle, düşünsel dünyaya kattıklarıyla, eserleriyle değil de ona âşık olan dönemin birçok entelektüel erkeğinin ismiyle ve “Baştan çıkaran kadın” olarak anılıyordu. Bu bana büyük bir haksızlık, tarihsel, eril bir linç olarak göründü.

Lou Andreas, Rusyaya göç etmiş seferad yahudisi bir ailenin çocuğu olarak 12 Şubat 1861’de St. Petersburg’da doğdu. Babası generaldi. Altı çocuklu ailenin tek kızı ve en küçüğüydü. Varlıklı bir ailede iyi bir eğitim alarak ve birkaç dil öğrenerek büyüdü. Onun boyunduruğa gelmeyen özgür doğası çocukluğunda şekillenmeye başlamış olmalıydı. 16 yaşında kiliseden ayrıldı. 1879’da babasının ölümünden sonra annesiyle birlikte Zürih’e gitti. O dönmelerde kadınların üniversite okuma hakları yoktu. Ancak Zürih Üniversitesi, kadın öğrenci kabul eden birkaç üniversiteden biriydi ve Lou burada misafir öğrenci olarak teoloji, felsefe ve sanat tarihi eğitimi aldı.

Lou Andreas romanlarındaki özgür ruhlu romantik kadınlar

Lou Andreas’ın Ruth, Arayışlar ve Feniçka romanlarını okuduğumda gördüm ki, kadın kahramanların bazı ortak özellikleri var. Her şeyden önce özgür ruhlular ve tek başlarına ayakta durabiliyorlar. Romantikler ve sanata düşkünler. Yazarı ile eserdeki kahramanlar arasında bağlantılar kurmaya çalışmayı çok doğru bulmasam da Lou Andreas’ın kadın kahramanlarının kendisinden izler taşıdığını görmek için çok da zorlayıcı olmaya gerek yok sanırım.

Ruth adlı romanında, liseli bir genç kızla edebiyat hocası arasındaki yakınlaşma konu edilir. Burada bir parantez açmak isterim. Lou’nun gençlik yıllarında tanıştığı ve hayatının akışını belirleyen, onu etki altında bırakmış olan bir kişi vardır, rahip Hendrik Gillot.  Birlikte teoloji, felsefe ve edebiyat alanında derinliki çalışmalar yaparlar. Hatta Gillot, Lou’nun fikirlerine o kadar değer verir ki, bazı Pazar ayinlerinin metinlerini ona yazdırdığı söylenir. Kendisinden yirmi beş yaş büyük olan rahibe hayranlık duyan Lou Andreas’ın, Ruth’u yazarken bu ilişkiden ilham almış olma olasılığı çok yüksek. Bir öğrenciyle öğretmeni arasında yaşanan sıra dışı yakınlaşmayı konu alan roman, aynı zamanda özgür ruhlu bir genç kızın, yetim olarak büyüme ve ayakta kalma çabalarını da işliyor. Ruth, onca hayranlık duyduğu hocası Erik’le birlikte olma koşulları oluştuğunda kapıyı çekip çıkarak aşka, bağlanmaya, sıradanlaşacak ilişkilere de arkasını dönerek özgürlüğü seçer.

“Kadın, erkeğin hüküm sürdüğü ülkesidir. Bu yüzden erkeğin kadına teslim olduğundan çok, kadın erkeğe teslim olur.” (Ruth s.106)  

“Bel’i sevmişti. Hem de bir erkek bir kadını ne kadar sevebilirse öyle: Sadece duyguların sahip olma hırsıyla değil, tesadüfen adına “evlilik” denen uçucu bir sevgi   sözleşmesiyle de değil; hiçbir rahibin, hiçbir devlet kurumunun onayına ihtiyacı olmayan, kendi bilinçli isteminin mühürlediği gerçek bir sevgi bağıyla. (Ruth s.172)

“Hayır! Bunu kesinlikle bir yaşam amacı olarak hayal edemiyorum; bir yuva, aile, ev kadınlığı, çocuklar, bu bana çok yabancı, çok, çok! Evlilik ve aşk aynı şey değil zaten.”(Feniçka s.57)

Lou Andreas bu tarz diyaloglara sıkça yer verir. Romanlarındaki kadın kahramanları aşka, kadın erkek ilişkilerine, evliliğe, kadına uygulanan toplumsal baskıya ve önyargıya karşı eleştirel yaklaşım içindedirler. Kendilerinden oldukça emindirler ve insanların ne düşündüklerini zerre kadar umursamazlar. Bu da onların dikkat çekip sürekli eleştirilmelerine sebep olur.  Tıpkı yazarın kendisi gibi.

Feniçka’nın kadın kahramanı Fenya ve Arayışlar’ın kadın kahramanı Adine de tek başlarına seyahat ettikleri için, tek başlarına bir yaşam kurmaya çabaladıkları için, evliliğe mesafeli bir yaklaşım içinde oldukları için bulundukları çevreler tarafından sürekli olarak eleştirilirler.

“Onu bu mektubu yazmaya iten neden başkaydı: Benim, kendi deyişiyle “fazlasıyla özgür” yaşam biçimim hakkında ortalıkta dolaşan dedikodulardan huzursuz olmuş ve beni bu kara çalmalara karşı -veya kendime karşı- uyarma sorumluluğu duymuştu.” (Arayışlar s.14)

Nietzsche’nin, Rilke’nin ve Freud’un âşık olduğu kadın

Lou Andreas, yirmili yaşlarda ciddi bir akciğer rahatsızlığı geçirir. Doktorlar sıcak bir ülkede yaşaması gerektiğini söyleyince annesiyle birlikte 1882 yılında Roma’ya giderler.  Annesinin arkadaşı yazar Maldivia von Meysenburgu ile ev arkadaşlığı yapar. Maldivia da özgür ruhlu bir kadındır ve bu anlamda ona cesaret verir. Lou bir edebiyat salonunda yazar Paul Reé ile tanışır.  Arkadaş olurlar. Paul bir süre sonra ona evlenme teklif eder ama Lou Andreas bu teklifi reddeder. Hatta ona ‘kardeş olarak’ birlikte kalmayı, entelektüel bir komün kurmayı teklif eder. Lou Andreas, kadınların yok sayıldığı bir çağda, aslında olması gerektiği gibi, kendini erkeklerle eşit görmüştür ve bundan asla taviz vermemiştir.

Paul Ree teklifi kabul eder ve komüne arkadaşı Friedrich Nietzsche’yi de dahil eder. Nietzsche, Lou’nun düşüncelerinden, güçlü duruşundan, güzelliğinden çok etkilenir ve evlenme teklif eder ama Lou reddeder. Bu tek taraflı aşk hikayesinin Nietzsche için çok yıpratıcı olduğu söylenir. Hatta bu aşk, Irvin D. Yalom’un Nietzsche Ağladığında ve Lance Olsen’in Nietzche’nin Öpücükleri adlı romanlarına ilham olur. Lou’ya göre evlilik aşkın katiliydi ve evli eşler birbirleri için önemsizleşiyorlardı. Ona göre bedenlerin değil zihinlerin birlikteliği önemliydi.  O, aşka en cesur tanımı getiren kadınlardan biriydi. Rilke ile otuz yıla yayılan duygusal bir ilişkisi olmuştu. Rilke kırılgan ve romantik bir insandı ve Lou Andreas’ı güçlü duruşu ve özgüveni ile sığınılacak bir liman olarak görmüştü.

Hem feministlerin hem erkeklerin veryansın ettiği bir yalnız kahraman

Kadınlar Lou Andreas’ı bir feminist olarak görmüyorlardı. Zamanın radikal feministlerinden Hedwing Dohm da Lou’yu bir feminist olarak görmediği gibi onu feminist harekete zarar vermekle suçluyordu. Çünkü Lou Andreas gruplara, hareketlere dahil olabilecek yapıda birisi değildi. Bazıları onu entelektüel bir ‘erkek avcısı’ olarak görüyorlardı. Çünkü onunla tanışan her erkek kısa sürede etkisi altına giriyor ve çekiminden kurtulamıyorlardı. Bu aslında Lou’nun zengin dünyasından, güçlü duruşundan, renkli kişiliğinden kaynaklanıyordu. Eğer burada bir suçlu aranacaksa bu Lou değil erkekler olmalıydı. Arayışlar romanından bir alıntıyla, bu nesnel durumun aslında edebiyatına da yansımış olduğunu görebiliriz.

“Kendi yaşadığı sarhoşluğu benim paylaşmamış olduğum hiç aklına gelmedi. Bunu bir an bile aklından geçirmedi. Bir diğerinin duygularını anlayabilmek için sevgi gerekir kuşkusuz, fakat tutkunun belli bir derecesinde sevgi, sevilen kişinin duygu dünyası da dahil olmak üzere dış aleme hiçbir duyargası uzanmayan, dolayısıyla kulak vermediği ve algılamadığı için de rahatsız edici bir itirazı olanaksız kılan kör bir bencilliğe dönüşüyor. Tutkulu aşk, yalnızlığın en uç ve en son durağı gibi.” (Arayışlar s.57) 

Nietzsche’nin kadınlardan nefret etmesine sebep olan kadın olarak gösteriliyordu. Bunun için Lou Andreas özel bir çaba harcamamış olmalıydı.

Tarihsel süreçlerde sıklıkla karşılaştığımız, güçlü ve yetenekli kadınların, ünlü erkeklerin gölgesine itilmeye çalışılması sürecini Lou Andreas örneğinde görmek mümkün.

‘Erkek avcısı’ değil filozof ve yazar Lou Andreas

Lou Andreas hayatı boyunca aşk, din, felsefe ve psikoloji alanında yüzlerce makale yazmış, on beşi roman olmak üzere toplam on dokuz kitap yayımlamış bir kadın yazar ve filozoftur.

“Anılara bağlı kalırım ama bir erkeğe asla bağlı kalmam” diyerek toplumsal normları altüst etmiş bir anarşist ve düşünce insanıdır. Aşk skandallarıyla, tanınmış erkeklerle yaşadığı ilişkilerin magaziniyle gölgelenemeyecek kadar ışıltılı ve özgün bir kişiliğe sahiptir.

O sadece kendi yaşamında değil eserlerinde de özgür kadın kahramanlar yaratmayı başarmış bir yazardır. Onun kadınları bir erkeğe değil anılara ve aşka bağlanmayı tercih etmişler ve bu yüzden de sevdikleri halde erkekleri terk etmişlerdir.

Kaynakça:

Ruth- Lou Andreas Salome (İş Bankası Kültür Yayınları-çev.İlknur İgan)

Feniçka-Lou Andreas salome (İş Bankası Kültür Yayınları- çev.İlknur İgan)

Arayışlar -Lou Andreas Salome (İş Bankası Kültür Yayınlar- çev. İlknur İgan)

Özlem Narin Yılmaz – edebiyathaber.net (22 Nisan 2021)

Yorum yapın