Lupoc bir şiir iklimi mi? | İsmail Cem Doğru

Şubat 19, 2020

Lupoc bir şiir iklimi mi? | İsmail Cem Doğru

Şiir kitaplarının basılmadığı yönündeki iddiaların şiir, şair ve kitap enflasyonuyla cevaplandığı anlaşılması güç bir dönemin en önemli ayrıntılarından biri de üretilen işlerin niteliği… Özellikle yirmili yaşlarını geçirmekte olan şairlerin sayısal olarak tüm alanları işgal ettiği sürecin sıklıkla sosyal medya çatışmalarıyla dolup taşması içerik ve nitelik ilişkisine odaklanmayı güçleştirmişti. Ancak 2019 yılının sonlarına doğru bazı kitaplar farklı bir tartışma sürecinin fitilini ateşledi.

Erkut Tokman’ın beşinci şiir kitabı Lupoc, edebiyat ortamında ilgiyle karşılanırken biraz kafa karışıklığı yaratmış olması yaşanan irtifa kaybına müdahale olarak yorumlanabilir. Dolaşımdaki sözcüklere yeni anlamlar yükleyerek uzlaşı arayışını yürürlüğe sokmak yerine daha önce kullanıma girmemiş bir sözcüğe yeni anlamlar yüklemek suretiyle yeni bir yapısal önerme sunan Tokman, alışılmışın dışındaki her işin yarattığı şaşkınlığın yansımalarını göğüslüyor. Lupoc için söylenenlerin en çarpıcı olanı Hüseyin Peker’in Akatalpa’daki yorumu olabilir. Yazıda iki farklı görüş aynı cümlede geçiyor. Peker’in kitabı beğenip beğenmediğini anlamak güçleşiyor. “Her türlü yenilikten parçalar almış” görüşüyle başlayan cümleler, “bu konuda yorucu hale bile gelmiş” şeklinde devam ederken “birçok yönüyle zengin de bir şiir kitabı” şeklinde sürüyor. Tüm bu ifadeleri de kitabın deneysel formlarına bağlıyor Peker. Öncelikle Lupoc deneysel formlar mı öneriyor, tümüyle deneysel bir metodu mu imliyor, yoksa deneysel önermeler mi içeriyor, bunu biraz açmanın yararı olacaktır. Deneysel şiir anlamın ve düşüncenin bağlantı alanlarını yetersiz bulduğu ya da kullanmayı reddettiği alanlarda bir üst önerme olarak dile semboller aracılığıyla dâhil oluyor. Oysa Lupoc’ta Tokman, seçtiği tüm sembolleri anlamın hizmetine ve kullanımına sokuyor. Dolayısıyla Lopoc için deneysel demek yerine deneysel bazı uygulamalara şiirde yer açmış demek bu alanların analizini kolaylaştıracaktır.

Lupoc’ta şairin kullandığı iki farklı anlatıcı çalışmayı görsel bir sunuma ve ses harmonisiyle yoğunlaşmış bir performansa zorlamış oluyor. Zaman zaman bir anlatıcıya dönüşen şiirin dili arada karşılıklı konuşmalarla okuru atmosferin büyüsüne dâhil ediyor. Cervello, Alhena, Ascella, Naos gibi yıldızlardan bir takım kurarken onların anlamlarıyla varsıl olmanın bir kimlik olma özelliği taşıdığını imleyerek bir sözcüğün temel anlamıyla şiirde işbirliği yapılabileceğine tanıklık ediyoruz.  Buna karşı bir sözcük örgütlenmesiyle direnmenin yollarını aramayı ihmal etmediğinin altını çizmek önemli. Yanı sıra o güne dek kullanıma girmemiş bir sözcüğe yeni anlamlar yükleyerek onu şiire ait bir ara sembole dönüştürmek oldukça dikkat çekici bir önerme olma özelliği taşıyor. Bu anlamda bir soruyla ve bir seslenişle başlıyor Lupoc: orada mısın? Bu çağrı okuru bir atmosfere hazırlıyor. Haliyle şiirin önce kendi atmosferini yönetme gereksinimi ortaya çıkıyor. Daha önce kullanıma girmemiş bir sözcükle başlangıcı yapmak şiirde ortaya çıkması muhtemel tüm çağrışımlara da kapıları bir anda kapatıyor ve şaire boş bir tuvalde çalışma imkânı verirken kalemini ve boyasını da kendisinin üretmesini dayatıyor.

Henüz ilk dizede olay yerinden bildiriyor ve harflerine böldüğü “Lopuc” kavramının içini nasıl dolduracağının ipuçlarını veriyor. Kirinden arınmak dizesini bir kurguyu yıkmak ve şiirin ulaşmayı umduğu hedefin altını çizmek anlamında yürürlüğe sokuyor. Çünkü oluşturduğu atmosferin anlatıcısı, şair ve okuru arasında bir iletişim şablonu oluşturuyor. Bunu yaparken Lopoc’u bir sözcük matrisiyle bir sözcükten çok bir harf şablonu olarak ele almak gerektiğini gösterme eğilimleri ortaya koyuyor… Bu haliyle sözcüğü şiirin en küçük ana birimi olmaktan çıkarmakla kalmayıp bunun harflerle nasıl yapılacağını okura izlenimler yöntemiyle sunuyor. Her harfin Lupoc içinde yüklendiği iç anlamlarla özgün çağrışımları ortaya çıkarması artık kaçınılmaz…

Çok anlamlı zannedilen ve harfler üzerinden oluşturulan matematiksel denklemler aslında aynı amanda geçerli olan başka bir modun altını çizmekte… Ritmin ses tellerinden başlayacağını ve her harfin bir özgün ayrıntıyı imleyeceği sonucuna varmanın kaçınılmazlığı okurun belleğine işlenmeye başlıyor: Önce kaygılı bir fısıltıydın sen bölük pörçük: (l)-(u)-(p)-(o)-(c)!

Şiirde lirik çağrışım dağarcığının sözcüklerin yarattığı anlam dalgası ile ortaya çıkardıklarına aşinayız. Tokman ise Lupoc’ta sesler yoluyla üst anlam ile yapıya lirizmi taşıyan bir önerme ortaya koyuyor. Parantezler, taksimler ve italik harfler şiire bir performans ritmi katıyor. Şiirde ara sembollerin yeni bir anlam arayışı olmaz. Ama ana anlam içinde ve istendiğinde bir üst basamaktan daha derin karşılıklar ortaya çıkarabilir:

Bir şairin kanı yerde ürüyorken çoğul / gümüş akıyordu bir imbikten boşluğa ergimiş / İçi kapkara kalaylanmış dünyadan gecenin içine, tunçtan heykeller arasında unutulmuş bir mermere, (s)(e)(s)(s)(i)(z)(l)(i)(k)(t)(e)(n)  (s)(e)(s)(l)(e)(r)(l)(e)

Erkut Tokman Lupoc’la şiire bugünün sokaklarını yerleştiriyor. Gazete satırlarında en çok kullanımda olan sözcüklerin şiirin ana unsuruna dönüştürüyor olması şiiri hayattan koparan tüm kavramlara, düşünsel açılımlara ve ekollere karşı bir savaş olarak düşünülmeli…   Bir harfi bıçaklayıp öldürdüler, dilin canezesi gibi kalıpların yarattığı imgesel derinlik, hayatın gerçekliğinden kopmanın tüm olanaklarını ortadan kaldırmaktadır. Çünkü içerik olarak bugünün şiiridir Lupoc. Sokaktaki insanın diline bir izdüşüm oluşturuyor. Her sözcükle farklı bir ayrıntıyı imlemenin olanaklarını yaratmak bu devingen tutumun gerekçesi olarak da düşünülebilir:

yolsuzluk çoğaldıkça belirdiler

yoksuzlluk sokaklarda kol gezerken

bir harfi hapsettiler kendi içinde

Gardiyanlar aramızdaki hapisleri

Düşüncenin kafesi –

Lupoc bozulmanın, tükenişin ve yok oluşun altını çizer. Bir onarım projesi olma özelliği taşır. Bilgide bir iç boşalmasını fark etmiştir ve bunun üzerine gidiyor Lupoc. Sözcüklerin bilgiden ayrılan bir kullanım alanı var. Jenerasyon, aliterasyon, gibi kavramsal vaatleri olan sözcülerle atmasyon gibi eleştiri öğesi olarak seçilmiş sözcüklerin harmanlanmasıyla içi boşalan değerleri gösteren semboller ortaya çıkarılmış oluyor. Çünkü şair iki parantez arasına dilediği gibi yeni anlamlar yükleme tercihini bir yapıyı klişesinden kurtarma arzusunu yerine getirmek üzere kullanıma dâhil ediyor. Dolayısıyla bu durum sözcüklere yüklenen anlamı kişileştirir ve kişiliksizlikleri de imlemiş olur. Kendisinden önce yaşamış şairlerin sözcüklere diledikleri gibi anlam yüklerken yapısal anlamda sözcüklere dağarcık bozuklukları bırakmış olma ihtimalinin suç ortağı olmak istemez. Bu yüzden kendi sözcüklerini yaratması gerektiğini düşünüyor. Aramıza sözcüklerle girdiler / Ambalajladılar ürettiler kârlar ettiler derken iç boşalmasını açılıp kapanan iki parantezin (   ) içindeki boşluklarla imler. Sözcük mezarlığı, Dil hapishanesinin işkencecileri ile kavramları anıtlaştırmayı hedef gösterir ve ona azizim diye seslenir, hem –izm takısının yarattığı kavramlara adanma sorunsalının yeryüzünü yaşanılası bir yer olmaktan çıkardığından söz eder hem de “azizm” diye seslendiği insana –izm takısını başındaki “az” ifadesiyle itibarsızlaştırır. Bu itibarsızlaştırma eyleminin hedefi ve Lupoc’ta oluşturulan yapının kuşkusuz en büyük düşmanı insanlığın da an büyük düşmanıdır. Teoriler, görüşler, akımlar yarattılar senden az(izm) / ve en büyüğü: Kapitalizm!

Lupoc olay yerinin enkaz raporudur. Bu yüzden geniş bir sahneye ihtiyaç duyar. Sözcüklere özgünlük arzusunu her harfe yaymaya çalışarak önemli bir işlev arayışına girişir. Sözcükleri tarihsel değerlerini dışarıda bırakmak gibi bir amacın peşine düşmese de kurallara bağlı olmadan kullanma arzusunu gizlemiyor Lupoc. Bilimsel terimlerin zaman zaman bir handikap olarak kendini göstermesi Tokman’ın sonraki çalışmalarında en çok üstünde durması gereken ayrıntı olarak kabul edilebilir. Yine de kendine duyduğu güveni de net bir yanıtla ortaya koyduğunu da göz ardı etmemek gerekiyor. Çünkü “buradayım” diyor.

İsmail Cem Doğru – edebiyathaber.net (19 Şubat 2020)

Yorum yapın