Lütfi Özgünaydın’ın “Eğin Türküsü/Enver Gökçe” adlı kitabı İlke Kitap etiketiyle yayımlandı.
Tanıtım bülteninden
Gazeteci Yazar Lütfi Özgünaydın “Eğin Türküsü/Enver Gökçe, Lütfi Özgünaydın Fotoğrafları” kitabını şöyle anlatıyor: “Kitap dağıtıma çıktı. D&R da ve kitap sitelerinde var. Şimdilik internet üzerinden satılıyor.”
Enver Gökçe Kemaliye’nin Çit köyünden önce Eğin manilerini derlemiş, dil tarih coğrafya fakültesi bitirme tezi olarak hazırlamış. Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesini bitirince Eğin manileri üzerinde çalışmış. Hocası Pertev Naili Boratav daha sonra Enver Gökçe’nin Eğin manilerinin “Eğin Türküsü” adında yayımlanmasını sağlamış. Pertev Naili Boratav “Bütün şairler ve yazarlar Eğin manilerinden etkilenmiştir” diyor.
HAPİSLER/ZİNDANLAR… SÜRGÜNLER
Lütfi Özgünaydın şöyle yazıyor: “Enver Gökçe şiirler yazmaya başlayınca, gençlik derneklerinde görev yapınca hapislere düşmüş, çok acılar çekmiş. Hapisler sonucunda sürgünlere gönderilmiş, bir kez Erzincan’ı istemiş, oradan Kemaliye Çit köyüne gitmiş. Zaman zaman gelip köyüne sığınmış, evinde kalmış, kitapta anlattım o evi. Ben de bu kitabı yazarken gittim, o evde bir gün kaldım. Köylülerle konuştum yaşadığı mekanlarda gezdim. Kendisini anlatan bir şiiri:
Ben/Böyle/Taşların/Çukurların/İçinde/Kalmışsam/Yalnızsam/Hor/Görülmüşsem/Arkasızsam/Ve/Böyleyse/Bahtı/Siyahım/Yemin/Kassem/Olsun/Ve/And/Olsun/Şart/Olsun/Yerde/Kalmaz/Ahım
Tek tek sözcüklerden oluşur onun dizeleri. Kurşun gibi insanın yüreğine iner. Birçok şiiri sonradan şarkı oldu önemli sanatçılar söyledi: Kore/Dağlarında/Tabakam/Kaldı/Mapusta/Özgürlüğüm/Oy/Meri/Kekliğim/Yeter/Çektiğim/
Ahmet Kaya’nın bestelediği, söylediği şarkıyı anımsarsınız.”
Özgünaydın devam ediyor: “Onun şiirinden etkilenerek Taş yolu/Eğin öyküleri kitabımda Buğday öyküsünü yazmıştım: Bir/Godik/Arpa/İçin/Sivas/Kapılarından/Geri/Çevrildiğimiz/Günleri/Defledik/Meri/Kekliğim/Yeter/ Çektiğim.
İkinci Dünya Savaşı, ekmek ilçelerde karne ile veriliyor. Yakalanın buğday yükleri parası ödenerek ilçeye getiriliyor fırınlara veriliyor. Fıranlarda buğday yok. İşte Buğday öyküsünde Sivas köylerinde dutunu buğday değiştirip dönerken köylülerin değirmene girişlerini anlattım. Onun şiirinden etkilenerek yazdım o öyküyü. Taş Yolu Eğin Öyküleri’nin 5. Baskısı yapıldı. Eleştirmenler o öykülerin önemini anlattılar/yazdılar…”
ONU BİR KEZ GÖRDÜM
Ülkemizde birçok yazarın sanatçının fotoğrafını çeken ve geleceğe bırakan bir fotoğrafçı olarak bazı isimleri çekemediği için söyleyemediği için üzüldüğünü söylüyor ve şöyle devam ediyor: “Onu bir kez gördüm. Kemaliye’den köylüleriyle posta arabasına biniyordu. Onu yazdıklarından, şiirlerinden kitaplarından okuyunca ben de onu yazmaya karar verdim. Kemaliye’nin değerlerini anlatan bir yazar olarak onu anlatmalıydım. İçimde bir ukde idi. Yerel gazetelerde birçok kez yazdım ancak en etkili yazım yıllar önce İpek Çalışlar’ın yönettiği Cumhuriyet Pazar ekinde yayımlandı. Köylülerden şoför Orhan Gazez okumuş ilgilendi, köy muhtarı Şerafettin Sonat ile birlikte bir anı evi yaptılar, benim yazım plastik kaplanmış onun masasında durur. Eşyalarını topladılar bir anı evi yaptılar. 2008’de Temmuz ayında Kemaliye Kaymakamı Yasin Özcan’ın katılımıyla törenle açıldı. O gün oradaydık. O açılışla ilgili yazdığım yazı da Enver Gökçe İnternet sitesinde duruyor. Büyük şairle ilgili bu kitabı yaptığım için çok mutluyum. Onun şiirleri ve benim Kemaliye fotoğraflarım kitapta sarmaş/dolaş…”
ÇİT KÖYÜNDE ONUN EVİNDE
Defalarca Çit köyüne gittiğini yazıyor, en çok ona, Kemaliye-Çit köyü arasındaki yol tesir etmiş. Enver Gökçe çok zinde olduğu günlerde kamyonun karasöründeki giriş kolunu tutar Fırat boylarını öyle geçermiş. Çit köylüleri ziraatçı, biber domates patlıcan ekerler, sonra onları çevredeki kentlerde satarlarmış. Kemaliye’ye bir kamyonla gelir sebzelerini satarmış. O yoldan belli ki çok etkilenmiş Fırat’tan çok etkilenmiş. Bir şiiri şöyle başlar: Kıvrım/Kıvrım/Yemyeşil/Bir/Engerektir/Soğulur/Yüce/Dağlar/Arasından/Başıma/Vurur/Gümbürtüsü/Fırat’ın
“Hastir Lan” şiirinin bir bölümünde ise: Döğülmüşüm/Sövülmüşüm/Kovulmuş/Siktir çekilmişim yani/Kendi öz yurdumda/Bir meri keklik gibi/Çeker giderim/Yapabilsem/Tortop/Edip/Fıratı/Avuçlarımda/Göve/Savurabilsem/Sonra da/Kanlı/Görkemli/Munzur u/Sapından/Yere/Çalabilsem.
Lütfi Özgünaydın, aynı yoldan, Fırat boylarından Çit köyüne gitmiş. O da Fırat vadisinde yaşadığı acıları anlatıyor. Keban Baraj gölü dolarken köylülerin karşı yamaçta yapayalnız kaldıklarını anlatıyor ve görerek yaşadığı acıları Enver Gökçe’nin yaşadıklarıyla karşılaştırıyor. Çit köyüne gidince, Enver Gökçe’nin yaşadığı evine gidiyor. Kışlık odasında yazlık odasında dolaşıyor hatta Enver Gökçe’nin duvar içindeki banyosuna giriyor, şöyle diyor: “Enver Gökçe ne zaman daralsa köyüne gidiyor, o eski evin kış odasında yaz odasında yaşıyor. Köylüleri önceleri ona, ‘kominist’ denmesi yüzünden sıcak bakmasalar da sonra onu seviyorlar. ‘Çece’ diyorlar… Çeçe ağabey demekmiş. Çece sözünü de dostum yazar/eleştirmen Sadık Aslankara çok önemsedi ve ‘Eğin’in Çecesi’ sözünü o yakıştırdı kitaba. O kadar yazar eleştirmen düşünce insanı onunla ilgili yazılar yazmış ki. Yazılan bu yazılarla kitaplar yapmışlar. Ben kitabımda tek röportaja yer verdim. Sevdiğim dostum Tahir Abacı’nın onunla yaptığı röportaja yer verdim. Kendisinden sadece yazıyla ilgili değil fotoğrafıyla ilgili de izin aldım. Tahir Abacı fotoğraf vermez. Birde çok sevdiğim köylerde de öğretmen iken bana kitaplarını gönderen sergilerinde uzunca konuştuğum Fikret Otyam’dan bir cümle yazmak isterim; ‘Bi güzel adamdı çekip gitmiş köyüne. Kendi toprağına kendi kendini sürgün etmek mi bu.’ Gerçekten ne zaman dara gelse sürgün edilse köyüne sığınırmış. Uzun süre yakın olduğum anlattığım fotoğraflarını çektiğim Yaşar Kemal de Fikret Otyam gibi onun yurt dışına çıkması konusunda çok yardım ettiğini söylerdi.
Çok mutluyum bu kitabı yaptım, onun şiirleriyle fotoğrafları buluşturdum. Çünkü o hep bizim oraları yazmış. Suya giden köyleri. Munzur suyunu Miran çayını insanlarımızı anlatmış. Bu kitap yayımlanınca çok sevindim, mutlu/huzurlu oldum. Onu görmedim ancak şiirlerini okudum, yazıları, kitapları okudum. Yaşadıkları dilden dile geziyordu. Bir kültür evinin açılması için çok çaba verdim, yazılar yazdım Köy Muhtarı Sonad ve köy halkından Orhan Gazez içten ilgilenmişler, bir kültür evi oluşturuldu. Orada eşyaları var kitapları var onunla ilgili yazılanlar var. Ben de yayımlanan kitabımda onların köylülerin düşüncelerini yazdım. Enver Gökçe’yi saygıyla anıyorum.”
edebiyathaber.net (27 Eylül 2023)