Masal masal içinde! | Mehmet Özçataloğlu

Kasım 9, 2015

Masal masal içinde! | Mehmet Özçataloğlu

mehmet-ozcataogluMutsuz ya da karamsar olduğum dönemlerde masallara sığınırım. Buradan yazılarımı takip edenler de bunu iyi bilirler. Olabildiğince gerçeklerden uzaklaşmak, kaçmak iyi gelir çünkü. Masal diyarlarında, mutsuzluğun yaşanmadığı oralarda olmak iyi gelir bana. Kötülerin yer bulamadığı kazanamadığı bir dünya kime iyi gelmez ki?

Çocukların da kötülüğü öğrenmemeleri için kötüyle karşılaşmaması yeterli olacakmış gibi gelir çoğu zaman. Kötüyü görseler de kötünün kazanamadığı tek yerin masallar olduğunu bilerek bugün bir masal kitabından söz etmek istiyorum. Kaynak Çocuk tarafından yayımlanan “Masal Haftası” sayfamızın konuğu. Yazarı Aynur Eğitmen. Bu isimle daha önce hiç karşılaşmamıştım. Kitaptan edindiğim bilgiyle; Ankara’da doğmuş olan yazar, Ankara Üniversitesi’nde eğitim alanında öğrenim görmüş. Uzun yıllar yaratıcı drama eğitmenliği yapmış. Diyor ki yazar: “Oyun oynamak hayal gücünü, hayal gücü yaratıcılığı, yaratıcılık da başarıyı getirir.”

“Masal Haftası” adından da anlaşılacağı üzere her gün için bir masalı kapsıyor. Her masalın başında haftanın o günü kendini tanıtıyor. “Benim adım Pazartesi/ Haftadaki sıram birinci/ Şimdi gelsin ilk masalımız/ Çalışmaya başlasın hayal dünyamız.” İlk masalın adı “Üzgün Bulut ile Mavi.” Dedim ya girişte, mutsuzken masallara sığınırım diye, üzgün buluta da mutlu olmanın yollarını gösteriyor renklerin en dingini mavi. Masalın kendisini veremesem de ana fikrini vereyim usulca. “Bardağın yarısı boş diye hayıflanacağına eldeki yarısı dolu bardağın tadını çıkar!”

İkinci masalın adı “Anne, Çocuk ve Çam.” Ve işte selamlıyor bizi günlerden Salı: “Benim adım Salı/ Hazırladım ikinci masalı/ Konuşturalım ağaçları/ Sallayalım dalları, yaprakları.” Yine mutsuz bir çocuk var bu masalda da. Ve onu mutlu etmenin formülünü bilen bir çam ağacı. Mutsuz insanların bu denli çok olduğu bir dünyada herkese böylesi bir çam ağacı dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden. Ha bir de çocuğun tüm dağınıklığını gözler önüne serip mutsuzluğun kaynağını gösteriyor bu ağaç. Bir nevi akıllanmasını sağlıyor!

masal-haftasiGeldik mi şimdi çarşambaya… “Benim adım Çarşamba/ Üçüncü masal var sırada/ Karıncalar dile gelmiş/ Hayallerimiz şenlenmiş.” Çarşambanın masalı işbirliğinin önemini ve güzelliğini anlatıyor çocuklara. Sevgiyi, saygıyı büyütmenin güzelliğini, bu iki duygunun var olduğu sürece her işin üstesinden gelinebileceğini sezdiriyor okurlarına.

Perşembe ki haftanın en güzel günlerindendir benim için. Hafta sonu tatilinin yaklaştığının müjdecisidir çünkü. “Benim adım Perşembe/ Geliverdik dördüncü güne/ Çevirelim sayfaları/ Dolaşalım denizler içindeki dünyayı.” Masalın adı “Minik Denizatı.” Denizatı minik olsa da taşıdığı yürek çok büyük. Ve buradan da anlaşılacağı üzere bu masal çocuklara alçak gönüllü olmayı anlatıyor. Zaten insanın başına ne gelirse ya egosunun şişkinliğinden ya da çevresindeki şişkin egolu insanlardan gelir!

İşte geldik cumaya. “Benim adım Cuma/ Haydi beşinci masala başla/ Ay, Güneş, Yıldızlar ve Dünya/ Başlamışlar Gece ile Gündüzü anlatmaya.” Sevmenin, sevilmenin, gülmenin, güldürmenin öneminden bahsediyor masalımız. Evrende her şeyin bir denge içerisinde olduğunu ve bu dengenin olmadığı takdirde mutlu olunamayacağını anımsatıyor çocuklara ve çocuk kalanlara. Ya da çocukluğunda bunu kavrayamayanlara…

Ve geldi hafta sonu. “Benim adım Cumartesi/ Hafta sonunun incisi/ Şimdi gelsin haftanın altıncı masalı/ Hayal edelim bu kez karda oynayan çocukları.” “Kar Tekerlemesi”nin adına bakıp da soğuk olduğunu düşünmeyin sakın. Anne sevgisi üzerine sıcacık bir masal/tekerleme.

Nihayet geldik haftanın son günü pazara. Pazar günlerini nedense hiç sevmemişimdir. Kendimi bildim bileli pazarın ertesi hep okul günüdür benim için. Şairin dediğine göre yolu yarıladım, bu gerçek hâlâ değişmedi. Neyse dönelim kitabımıza. “Benim adım Pazar/ Masallarımıza değmesin nazar/ Devam edelim sayfaları çevirmeye/ Az kaldı kitabımızı bitirmeye.” Masalımızın adı “Göçmen Kuş.” Göç sözcüğü bu aralar çok canımı acıtıyor. Göçmenler de öyle. Masalımızdaki kuşlar gibi sıcak havanın peşinde olsalardı keşke yurdumuzda sersefil yaşayan insanlar. Ve onların da hikâyeleri dilerim ki masalımız gibi göçe başladıkları noktaya dönünce biter.

Masallar her zaman umudun kaynağı olmuştur, mutluluğun kaynağı olmuştur. Başka dünyaların da mümkün olabildiğini göstermiştir. Bundan dolayıdır ki masalla büyüyen çocukların mutlu bireyler olduğunu/olacağını düşünürüm. Ve ancak mutlu bireyler mutlu çocuklar yetiştirebilirler.

Hal böyleyken masallardan uzak durmayalım. Uzak kalamayacağımız masallara güzel bir örnek de “Masal Haftası.” Düşlediğimiz masal diyarlarında düşlediğimiz masal kahramanlarına kavuşmamız, onlarla yaşayabilmemiz dileğimle…

Mehmet Özçataloğlu – edebiyathaber.net (9 Kasım 2015)

Yorum yapın