Maupassant’ın “Sahte Mücevherler” öyküsü üzerine | Irmak Erkan

Nisan 19, 2022

Maupassant’ın “Sahte Mücevherler” öyküsü üzerine | Irmak Erkan

Maupassant’ın düpedüz aykırı bir yazar olduğunu söylemek yanlış olmaz. Öykülerinde evliliğin temel kavramları olan sevgi, sadakat gibi kavramları yerer, yerine aşkı ama yasak aşkı, sadakatsiz karı koca ilişkilerini koyar. Kahramanları daimi olarak sevda arayışındadır. Bu sevda arayışını bazen mizah yaratacak kadar abartır. Sözgelimi Aşk Başkadır öyküsünde yaşlı babaanneye torununa ‘nasihat’ verirken asla hayatı boyunca tek bir erkekle yetinmemesini söyletir. La Horla öyküsünün kahramanı ise bu kez düpedüz toplumla çatışır. Sadece savaşları değil, halkın itaatini, başkaldırmasını, resmi bayramlarını dahi yerer.

‘Halk budala bir sürüdür. Kimi zaman alıkça sabırlıdır. Kimi zaman vahşice başkaldırır. ‘Eğlen’, derler eğlenir. ‘Git komşunla dövüş’, derler. Gidip dövüşür.’Oyunu imparatora ver’, derler. Oyunu imparatora verir. Bu kez oyunu Cumhuriyetten yana kullan, derler. Oyunu cumhuriyetten yana kullanır.’

Bu kısa hatırlatmadan sonra Sahte Mücevherler’e gelelim.  Bu eser Maupassant’ın en ünlü öykülerinden biri. Tolstoy’un yaptığı gibi öyküye ahlaki meselesi nedir, şeklinde baktığımızda metinin bize mutlu evlilik olmaz, eşlerinize hiçbir zaman güvenmeyin gibi alt mesajlar verdiğini görürüz. Ama biz ne anlattığından çok öykünün nasıl kurulduğu ile ilgilenelim.   

Öykünün ilk paragrafında Bay Lantin’in çok isabetli bir evlilik yaptığını öğreniriz. Evlendiği kız yoksul ama erdemli bir aileden gelmektedir. Bu kızı tanıyan herkes onunla evlenecek kişinin çok mutlu olacağını konuşmaktadır. Bayan Lantin evi çekip çevirecek ideal sevgi dolu bir eş olacaktır. İlk paragrafta önemli bir cümle var, onu buraya aktaralım:

Babası ölünce anne yetişkin çağa gelen kızını alarak Paris’e göçmüş, kızın iyi bir evlenme yapmasını sağlamak amacıyla varlıklı çevrelere girmeyi düşünmüştü.’  

Bayan Lantin’in demek kızını zengin çevrelere sokma gibi bir niyeti var. Şimdilik kızına zengin olma ülküsünü ona evlenmeden önce aşılamış olabileceğini söylemekle yetinelim. Baba figürünün kızların eş seçimi ve erkeklere duyguyu ilgiyi ne kadar etkilediğini biliyoruz. Eğer Bayan Lantin babasını daha erken yaşta kaybetmiş olsaydı bu okura daha fazla şey çağrıştırabilirdi. 

Bay Lantin’in evliliği harikulade görünür, karısı evi çekip çevirmektedir, tutumlu bir kadındır. Ancak bu kadının kocasına sevimsiz gelen iki özelliği vardır, biri tiyatro, diğeri de sahte mücevher merakı. Aslına bakılırsa başlangıçta tiyatroya yalnız değil Bay Lantin ile gitmek istemiştir. Bu da kadını gözümüzde masumlaştırıyor. Bay Lantin kendisi karısına diğer kadın arkadaşları ile birlikte oyunları izlemesini önerir. Bayan Lantin kocası olmadan izlemeyi isteksizce kabul eder.

Sahte mücevher merakı ise tiyatro izleme alışkanlığından sonra başlar. Maupassant kahramandaki değişimi çok küçük detaylarla anlatıyor. Bayan Lantin elbisesine yakıştırmak için sahte pırlantalar takmaktadır, hepsi bu.

Bayan Lantin zatürreden öldüğünde bu kısa öykünün ikinci bölümü başlar bir bakıma. Kahramanımızın yeni krizinin güçlü kurulabilmesi için Bay Lantin’in acısının en üst perdeden betimlenmesi gerekirdi. Nitekim öyle olur. Bay Lantin’in bir gecede saçları beyazlar. Bütün gün sabahtan akşama kadar ağlar. Karısının odasında onunla hayatta iken birlikte kullandığı eşyalarla teselli bulmaya çalışır.

Hal böyle iken mücevherlerin satılması beklenmezdi. Adam karısının çok sevdiği pırlantaları ona olan saygısından ötürü hemen götürüp satmasa gerek. Bu noktada da yazar Bay Lantin’i fakirleştirerek bir çözüm bulmaya çalışmış. Adam ilginç bir şekilde karısı hayattayken daha rahat yaşadığını fark ediyor. Bay Lantin’in  tek başına memur maaşı ile kıt kanaat geçiniyor olması önemli, bu konuya birazdan değineceğiz.           

Bay Lantin’in parasız kalınca ilk satacağı şeyin başından beri sevmediği sahte mücevherler olması artık anlaşılır. Bay Lantin eğer karısının eve getirdiği mücevherlerden hiç rahatsız olmasaydı, karakterimizin hayli saf olduğunu düşünürdük. O sahte takılarda sevimsiz, şeytani bir şeyler olduğunun okura da sezdirilmesi kurgu açısından daha doğru. 

Nitekim boynu bükük bu beş para etmeyecek takıları satmak için kuyumcuya gittiğinde Bay Lantin ikinci ve daha güçlü yeni bir kriz ile karşılaşır. (İlki karısının ölmesi idi.) Sahte bildiğimiz mücevherlerin hepsi gerçektir!  

Kuyumcuda arka arkaya gözler önüne serilen ışıl ışıl mücevherler Bayan Lantin’in, Bay Lantin tarafından keşfedilmemiş cazibesini simgelediği gibi bilinmeyen rakip ile ölen kadının yatak odasında yaşadıklarının ne denli renkli, tutkulu olduğunu da gözler önüne serer. Hatta burada biraz ileri gidip Bay Lantin’in iktidarsız bir erkek olduğunu bile söyleyebiliriz. Zira kuyumcudaki erkekler tarafından alay konusu olmuştur, gizli gizli gülerler dul adama:

 ‘Başka mücevherlerim de var. Aynı mirasa ait. Onları da alır mısınız? ‘

Kuyumcu eğildi.

‘Kuşkusuz.’

Bu sırada kuyumculardan biri gülmesini güç tutarak çıkmış, öbürü kahkahasını önleyememişti.’

Bay Lantin bundan sonra mücevherleri tek tek satacak, sonucunda bir servete konacaktır.  Dikkat edilirse Lantin elindeki mücevherlerin para ettiğini gördükçe kendine güveni artar, daha koyu pazarlık etmeye başlar. Öyküde para sahibi olmak cinsel güç sahibi olmak ile özdeşleştirilmiştir.

‘Paranın miktarı arttıkça Bay Lantin’in sesi yükselmeye başlamış, kendine yöneltilen tekliflerde kuşkuya düşmeye başlamıştı.’

 (….)

Yanından küçümseyen bakışlarla geçen zenginlere bağırmak geliyordu içinden.’

Bay Lantin mücevherleri satıp iki yüz bin franka sahip olduğunda  (artık gerçek bir erkek olmuştur)  koşa koşa randevu evine gider. Bu da önceki hayatında iktidarsız olduğu varsayımımızı doğrular niteliktedir.

Bay Lantin’in diğer bir ilgi çekici özelliği ise kendisini aldatan karısına karşı en ufak bir öfke belirtisi göstermemesidir. Bay Lantin’İn esas meselesi tanımadığı rakibi iledir. Öykünün sonunda artık zengin biri olduğu için pekâlâ kendini bu adamın yerine geçmiş sayacaktır.

Yeri geldikçe söylediğimiz gibi Maupassant öykülerinde kadınlara sınırsız bir hoşgörü besler. Ben şirret kadın kahramanları olan sadece iki tane öyküsünü biliyorum. Biri Mösyö Parent, diğeri ise Toine. Şişman Toine’nin karısı kocasına kök söktürür, bir dövmediği kalır. Bayan Parent ise her gece dışarıda sevgilisi ile buluşur, kocasını azarlar, çocukları kadının umurunda değildir.  Ancak dikkat edersek her iki öyküde de kadınlar eril, erkekler dişildir. Kadınsı erkekler erkeksi kadınlar tarafından hırpalanır.  Bay Toine bir anne tavuk gibi kuluçkaya yatar ve sonunda yumurtlar da ! Bay Parent ise adından da anlaşılacağı gibi kendini çocuğunun bakımına adamış, ona annelik eden bir babadır.

Öykünün sonunda kahramanımız yeniden evlenir. Peki bu kez mutlu olur mu? Onu da sanırım yazımızı okuyanlar tahmin edebilecektir. 

edebiyathaber.net (19 Nisan 2022)

Yorum yapın