Michel Pastoureau’nun Mavi: Bir Rengin Tarihi adlı kitabı, İnci Malak Uysal çevirisiyle Can Yayınları’nca yayımlandı.
Michel Pastoureau’nun çalışması, Antik Çağ ve Ortaçağ toplumlarından modern çağa kadar, söz dağarcıkları, kumaşlar ve giysiler, günlük yaşam, simgeler gibi mavi rengin toplumsal pratikleri ile edebî ve sanatsal yaratımdaki yeri üzerinde durarak bu yön değiştirmenin tarihini anlatıyor. Aynı zamanda mavinin çağdaş dönemdeki üstünlüğünü değerlendiriyor; kullanımlarının ve anlamlarının bilançosunu çıkarıyor, geleceğini sorguluyor. Pastoureau, renklerin de bir tarihi ve hayatı olduğunu, mavinin heyecan verici macerasıyla gözler önüne seriyor.
Renk, doğal bir fenomen olmadığı gibi her çözümlemeye değilse bile, her genellemeye direnen karmaşık bir kültürel yapıdır. Birçok güç sorun ortaya koyar. Bu konudaki ciddi çalışmaların az olmasının ve incelemesini tarihsel bir perspektifte ihtiyatla ve sağduyulu bir şekilde tasarlayanların daha da nadir bulunmasının nedeni kuşkusuz budur. Birçok yazar, tam tersine, mekân ve zamanla oynamayı ve rengin evrensel ya da ilk örneksel sözde hakikatlerini araştırmayı tercih etmektedir. Ne var ki tarihçi için bu tür doğruluklar yoktur. Renk, öncelikle toplumsal bir olgudur. Sindirilmemiş ya da –daha da kötüsü– işi değersiz, içrek bir psikolojiye döken nörobiyolojik bir bilgiye dayanan bazı kitapların bizi inandırmak istediği gibi, rengin kültürlerarası bir hakikati yoktur. Yazık ki, bu konudaki kaynakça üzücü bir şekilde bu tür kitaplarla doludur.
Tarihçiler, bu durumdan az ya da çok sorumludur; çünkü renklerden nadir olarak söz etmişlerdir.
Mavi rengin Avrupa toplumlarındaki tarihi, tam bir yön değiştirmeden ibarettir: Bu renk, Eski Yunanlılar ve Romalılar için pek önem taşımaz, hatta onların gözlerine kötü görünür. Oysa mavi, yeşil ve kırmızıyla karşılaştırıldığında, bugün Avrupa’nın her yerinde açık ara farkla en sevilen renktir.
edebiyathaber.net (16 Ağustos 2013)