Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu
1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?
Çocuk aslında dünyanın kendisi, merhametin, yalansız olmanın, iyiliğin, kral çıplaktır demenin kendisidir çocuk. Buna yazmayacağız da nereye yazalım, kötülüğe o kadar yazan çizen, övgüler dizen o kadar söz var ki. Çocukluk, insanın sadece ana yurdu değildir, iyi olan her şeyin yani iyiliğin de ana yurdudur. “Büyüklük” ise kötülüğün ana yurdudur, büyüyünce insan kirlenme başlıyor.
Bunun yanında yıllarca öğretmenlik yaptım. Bunun da çocuklar için yazmam da bir neden olduğunu söyleyebilirim.
2. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?
İlk okuduğum kitabı tam olarak hatırlamıyorum ama Ömer Seyfettin’in Kaşağı’sının özeti olan bir parçaydı okuduğum metin. İlkokulda köy okulunda okuyordum ve kitap yoktu okumak için o yıllarda daha sonra ortaokulda çocuk hikâyeleri okudum. O yıllarda en çok “fabl” türü masallar etkiledi beni diyebilirim.
İlk kitaplarım, okuma yazma bilmeyen babaannemden dinlediğim masallardı, her şeyi o kadar detaylı ve güzel anlatırdı ki, her gece onun çiçek işlemeli peştamalından dinlemek isterdim.
Nenem bunları anlatırdı ama yıllar sonra sanırım ortaokullu yıllarımda Bremen Mızıkacılarını okuyunca nenemin anlattığı ve her gece dinlemek istediğimiz masal olduğunu fark ettim. İlginç ve cevabını bulamadığım bir şey Bremen neresi burası nere!
Sonra ilkokulda radyo dinlerdik, pillerin bitirilmesi uğruna, babamın bize kızmasına rağmen Delta marka radyodan radyo tiyatrosu, tarla dönüşü, ocak başı gibi programlar ve gece kitap okumalarını radyodan yılarca dinledim, şu anda da radyo dinlemelerim var.
Bunlar kitap ve bilinçaltımı dolduran şeylerdi. Sonra istasyon ve tren yakınlığım çocukluğumun başka besleyeni idi…
İlkokulu bir köy okulunda okudum, orada çok kitap şansımız yoktu, esasen çocuk öyküleri dâhil ortaokulda başladım kitap okumaya, öyle aman aman okumalar da değildi. Ciddi okumalarımı lisede iken sürdürdüm. Lisemizin kütüphanesinde, ciddi ve güzel eserlerle doluydu.
3. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?
Antoine de Saint-Exupery
“Hoşça git,” dedi tilki. “Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.” Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: “Gerçeğin mayası gözle görülmez.”
Evet bu satırların yazarı olmak isterdim açıkçası. Dönüp defalarca okuduğum bir kitaptır Küçük Prens. Bir diğeri de sanırım Samed Behrengi’dir, O’nun Küçük Kara Balık hikâyesidir.
4. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?
Jose Mauro De Vasconcelos’un Şeker Portakalı’nı okudum en son.
Küçük bir çocuğun hikâyesi, zorlu ama bir o kadar da hüzünlü Zeze’nin hüzünlü kurgusu ve dokunaklı anlatımı ile unutulmazlar kitaplarım arasında yer aldı. Biraz büyük ve çocuk arasında kalmış gibi hissediyorsunuz kendinizi, ya da ben öyle hissettim.
Ama çocuk kitaplarına dair şunları demek isterim size:
Tıpkı köle ruhuyla özgürlüğü yazamayacağınız gibi ve erkek ruhuyla kadını yazamayacağınız gibi, büyüklerin ruhuyla da çocuk kitabı yazamazsınız.
Kitaplarımı çocuklar yazdı diyebilirim, bu yazım sürecinde ben de onlara katıldım, sadece çocuklaşarak. Çocukları büyük yapmak yerine ben küçük olmaya kara verdim. Şiir kendime verdiğim cezaydı ama çocuklara yazmak kendime ve çocuklara vermek istediğim ödüldü, yazarken kendime ödül veriyormuşum gibi hissediyorum, mutlu ve sadece huzurlu oluyorum.