Memleket manzaraları – Yozgat | Deniz Arslan

Aralık 21, 2022

Memleket manzaraları – Yozgat | Deniz Arslan

Daireyi aldık alacağız. Böyle karşısına geçtik blokların, muzaffer ordu komutanı gibi. Son turu dönüyoruz, hani ev biraz küçük mü, muhit biraz sapa mı, iki tuvalete gerek var mıydı… Kayınpeder döndü bana, “Damat,” dedi, “dünya kadar malın olacağına fındık kadar dairen olsun.” Gülesim geldi, tuttum kendimi. Hanıma döndüm, renk vermiyor. Dayanamadım yine de. “Baba,” dedim buna, “o laf tam öyle değil sanırım.” Bu yavru şahan gibi gözünü dikmiş talip olduğumuz üçüncü katın balkonunu kesiyor. “Ya peki nasılmış damat?” dedi. Hanım orada, kayınvalide orada, çocuklar etrafımızda koşuşturuyor. Laf boğazıma dizildi, diyemedim doğrusunu, üstelik herif peşinatı de cebinden ödeyecek, susayım dedim, sustum.

Sonra daireyi aldık, yerleştik, bunlar çay içmeye geldiler. Sağından solundan ayrık otu gibi toki fışkıran, uçsuz bucaksız, mânâsız, çirkin boşluklara bakarken balkonda, elimizde birer bardak çay, manzaradan şikayet edecek oldum. Kayınpeder dedi ki: “Damat, sen istiyorsun ki hem dilim şekerde hem canım cennette. Öyle olmaz.” Peşinatı, olası ayrılığı, velayeti, nafakayı falan hesap ettim, çoluk çocuk etrafta mı diye baktım. “Baba,” dedim sonra, “o laf öyle değil sanırım.” Pişmiş kelle gibi sırıttı bu, “He la biliyom,” dedi. “Ben 93’te tövbe ettiydim, ondan beridir sinkaflı lafları hep böyle değiştirip söylüyom.” Dedim ki kendi kendime, ben bari iç güveylikten gocunmayayım da bu salağın parasını biraz daha yiyeyim. Çayları bu kez esaslı höpürdettik, kırk yıllık dost gibi.

edebiyathaber.net (21 Aralık 2022)

Yorum yapın