Meral Saklıyan’ın ilk öykü kitabı “Uzağa Gidemem” geçtiğimiz günlerde Everest Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Kitabın ilk öyküsü olan “Töz” Cumba Kültür Sanat Platformu’nun 2018 yılında düzenlediği yarışmada birincilik ödülüne layık görülmüştü. Saklıyan’ın öykü, eleştiri ve kitap tanıtım yazıları Notos, Varlık dergileriyle Oggito ve K24 gibi internet sitelerinde yayımlandı. Yazarın ayrıca yılın ilk günlerinde “Yaşar Kemal Biyografisi” kitabı yayımlanmıştı.
Kitapta on iki öykü var. İlk öykü “Töz”. Öykünün merkezinde üç kişi var: Anlatıcı kadın, ablası Hayriye-iyiliğe ilişkin, hayırlı, yararlı anlamında- erkek kardeşi Meftun -büyülenmiş, gönül vermiş, gönül vermiş, tutkun anlamında- Yazarın kurguladığı öykü kişilerine kişiliklerine uygun biçimde ad vermesi dikkate değer. Anlatıcı kadın kahraman Porto Riko’dan gelen kardeşini almak için havaalanına gider. Aralarındaki kırgınlığı hissederiz. Sonunda Meftun bir elinde valiz öbüründe göğsüne bastırdığı siyah, kabarık poşetle gözükür. Eşi Marien yanında yoktur. Neden? Ailenin iç dinamikleri bu noktadan sonra sorular ve diyaloglarla yavaş yavaş belirmeye başlar. Baştan sona huzursuz biçimde kurgulanan bu atmosfer içinde sonunda kavga patlar. Anlatıcı her zamanki iyimserliğiyle araya girerek kardeşlerini sakinleştirir.
Sorun nedir peki? Meftun’un göğsüne bastırdığı poşetin içinden bir kavanoz çıkar. İçinde kanserden ölen Marien’in külleri -töz- vardır. Meftun’un trajik durumuyla baş başa kalırız. Anlatıcının üçüncü tekil kişi olduğu bir sonraki öykü Kısmet’te, başkahraman Hamiyet’i köyde yaşayan yeğeni Feyza arar. O gün Hıdrellez’dir. Hamiyet bekârdır, yalnız yaşar. Çok kitap okur. “Zaten başına ne geldiyse, bu okumak denen illetten sonra geldi. Bir daha ne köydekiler gibi düşünebildi ne de şehirdekilere uyabildi, çoğu zaman havada asılı toz zerresi gibi savruldu durdu.” der anlatıcı. Kalabalık bir ailede büyümüş, erken yaşta evlenmeyi kabul etmeyerek okumuş ve çalışma hayatına atılmıştır Hamiyet. Çevresindeki kadınlar ona eş, evlilik ve aile konusunda sürekli baskı yapar, hatta alay bile ederler. Sonunda o da dayanamaz, hazırladığı zarfı gül ağacının altına bırakmak için bahçeye çıkar, komşu kızlarıyla karşılaşmayı göze alarak. Modern hayatın sıkıntılarına geleneksel hayatın incelikli ritüelleri aracılığıyla direnmenin bir yoludur bu eylem belki de.
“Uzağa Gidemem, delirmenin hep eşiğinde ama gerçekliğe de sıkı sıkıya bağlı; en insani şeylerle dahi hesaplaşarak, onları kurcalayarak ve gözü karalıktan ödün vermeyerek bağlanan öyküler toplamı…” Ayrıntıları titizlikle seçen, gözlem gücü ve yaşam bilgisi yüksek bir yazar Meral Saklıyan. Anlatmıyor; sezdiriyor. Özlü, yoğun, teknik açıdan kusursuz öyküler; uzunlu kısalı cümleler okumada denge sağlıyor. Günlük konuşma dili, yerel sözcükler ve özellikle deyimler öyküleri zenginleştiriyor. Öykülerin hemen hepsinin merkezinde kadın kahramanlar var, eylemleri ve iç dünyaları dengeli biçimde veriliyor. Dış dünyadan kaynaklanan çelişkileri iç dünyalarında görünür oluyor, öykülerin gücü de burada. Birey olarak modern hayatla geleneğin çatışmasını kendine özgü tarzda yaşayan kadınlar onlar.
Öykü kişisi yaratmak zordur, Meral Saklıyan daha ilk kitabında bu zorluğun üstesinden gelmeyi fazlasıyla başarıyor. Daha çok okunması ve yazmaya devam etmesi dileğiyle…
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (22 Ekim 2019)