“İçeri Girmez miydiniz?” adlı ilk öykü kitabı, 2013 Milliyet Gazetesi Haldun Taner Öykü Ödülü’nü aldığında tanımıştım Neslihan Önderoğlu’nu. Kitabın ödüllü oluşu kadar ismindeki davetti beni çeken. İnsanın bu sıcak ve zarif davete icabet edesi geliyor. Kitabı bitirdiğinde ise “İyi ki girmişim bu kapıdan içeri” duygusu. Böylece yeni bir yazar daha girmiş oldu hayatıma, yeni bir arkadaş gibi.
İkinci kitabı “Mevsim Normalleri” ni okurken bu tanışıklığın nasıl süreceğinin merakı ve heyecanı içindeydim.110 sayfalık bir kitaba 21 öyküyü sığdırmış yazar. Hayatın, sabah uyanıp işe gitmek, akşam eve dönmek olmadığını hatırlatmak ister gibi her bir öykü. Yanımızdan geçip gidenlere dönüp yeniden bakmak, bakarken içlerindeki hüznü, yalnızlığı görmek gibi. Kimi zaman bir anlık kimi zaman tüm bir yaşama yayılan hüznü.
Öyküler duru bir dille ve kısa cümlelerle yazılmış. Çoğu cümle eksik, yarım. Yüklemsiz hatta. Yaşamdaki eksik kalmış, tamamlanmamış duygular misali… Ama anlam öylesine bütün, öylesine derin ki. Her öykü birer çentik atıyor yüreğinize. Her çentik ayrı bir sızı bırakıyor.
Çocukken çok sevdiğimiz arkadaşımızla arkadaş kalmak yetmezdi de kardeş olmak isterdik. İşte o zaman küçük birer çentik atardık tenimize ve akan kanlarımızı karıştırırdık ardından. Artık sadece arkadaş değil kardeş de olurduk. Kan kardeşi. Günlerce sızlardı derimizdeki kesik ve o sızılarla bağlanırdık birbirimize daha çok ve derin.
“Mevsim Normalleri”ni bitirdiğimde içimde kan kardeşliği duygusu kaldı.
İnce ince, sızım sızım. Bitmeyecek bir sevgi misali.
Fatma Yakan – edebiyathaber.net (6 Ocak 2015)