Bir yazarın kitabını okunur kılmasının yanında yaşanır kılması ne kadar mümkündür? Roman ve öykü yazarlarının ve elbette şairlerin bunu başarması daha kolaydır; kimi zaman bir roman kahramanı ile aramızda derin bir bağ kurarız, kimi zaman da bir şairin acı çektiği yerde onunla acı çeker onunla ağlarız. Bazen bir roman kahramanına, bazen de bir şairin aşkına vuruluruz. Kitabı yaşarken, metnin içine sızıp satır aralarında uyur çoğu zaman bir paragrafa yaslanıp göğe bakarken buluruz kendimizi.
İsmail Gezgin, bir düşünce kitabı olan ‘Sanatın Mitolojisi’ni yaşanır kılmayı başarmış bir yazar. Her ne kadar bunun sebebi kitabında konu ettiği mitolojik öykülerin yaşayan varlığı ve sanatın verimli topraklarının canlılığı olsa da İsmail Gezgin’in başarısı; özgün yorumları ile sanat ve mitoloji arasında yeni bir açılım sunma, verdiği örnekleri yorumlayıp okuruna yepyeni bir pencere açabilme becerisidir; zira salt sanat ya da mitolojiyi konu alan birçok düşünce kitabının, konunun uzmanları ya da bu konuda bilgiye ihtiyaç duyan okurlar dışında gerekli ilgiyi görmediği aşikâr. Teorik/ düşünsel metinleri okumak isteyen ama metnin içine sızamadığı için elinden bırakan bir okuru ne kadar suçlayabiliriz? Bu bağlamda, ‘Sanatın Mitolojisi’, sanat ve mitoloji okumalarına yeni başlamış bir okurun rahatlıkla girebileceği bir giriş kapısı, aynı zamanda sanat ve mitolojiyle hemhal olan bir okur için de derin bir kaynak olma özelliğini bünyesinde barındıran bir kitap. Kültür ve dinler tarihini sanat ve mitoloji ışığında değerlendiren yapısının yanı sıra, kültür ve sanatta feminist bir bakış açısı sunmasıyla da çok katmanlı bir kaynak olma başarısını sağlamış görünüyor.
Elbette kitabı çok katmanlı kılan durumların biri konunun sanat ve mitoloji olması. Sanatın derinlere doğru kazmayı gerektiren topraklarında İsmail Gezgin, mitoloji ve sanattan sunduğu örneklere özgün yorumlar getirip bu çok katmanlı konuyu sarmal bir yapı içinde geri dönüşlerle kazmayı başarmış, okurunu sanat ve mitolojinin verimli topraklarında muhteşem bir gezintiye çıkarmıştır.
İsmail Gezgin, kitabın önsözünde de belirttiği gibi; kimi zaman sanattan hareketle mitosa, kimi zaman ise mitostan hareketle sanata yolculuk yapıyor. Bazen bir resme anlam yüklüyor, bazen de bir anlamı resmetmeye çalışıyor. Tüm bunları yaparken akıcı ve sade diliyle okurunu sürekli kitabın içinde tutmayı başarıyor. “Kitabın içinde tutmak” diyerek şunu kastediyorum: Yazar, sanat ve mitoloji arasındaki bu yolculukta okurunu yarı yolda bırakmıyor, kitabın dışına çıkıp başka bir kaynaktan destek alma ihtiyacı duymadan okurunu dert ettiği konu çerçevesinde tutmayı başarıyor. Örnekler, açıklamalar ve yorumlarıyla okuruna, bir kitaba sığdırdığı büyülü ve kocaman bir dünya sunuyor.
İsmail Gezgin’in kurduğu bu kocaman büyülü dünyaya getirdiği özgün yorumlarını, yazılı ve yazısız mitos örnekleri ve sanat eserleriyle resmetmeye çalıştığı anlamı, sözcüklerle anlatmaya çalışmak benim için beyhude bir çaba olacak. Çünkü ‘Sanatın Mitolojisi’ zihnimde efsunlanmış bir ip yumağına döndü. Bu yumağı açıp sözcüklerle dillendirirsem büyünün bozulacağına inanıyorum. İsmail Gezgin’in sanat ve mitoloji arasında yaptığı bu yolculukta özgün yorumlarıyla okuruna olan borcunu ödediğini ve bir okuru olarak bu büyük emeğe karşı benim de kendimi borçlu hissettiğimi belirtmek isterim. Bu gönül borcunu da bir sanat dalıyla, resim sanatıyla dillendirerek kitabın yazarına ödeyebileceğimi düşünmekten başka çarem olmadığı için ‘Sanatın Mitolojisi’ kitabının zihnimde beliren yansımalarını resmettim.
Ve son söz olarak: Mağaradaki yalnızlığından, doğa karşısındaki acziyetinden kurtulmak isteyen insanın, zihninin derinliklerinde tanımlayamadığı karanlığı renkli figürlerle doldurarak mağara duvarlarına yansıttığı resimlerin birer mitos olduğunu, mitosların antik çağların psikolojilerini nasıl yansıtıyorsa sanatın da psikolojik bir ihtiyaçtan kaynaklandığını, bu anlamda mitoslarla sanatın aynı kaynaktan çıktığını ileri süren İsmail Gezgin’in bu yolculuğunu yaşamak isteyen herkes, modası geçmeyen düşünce, ölümsüz dünya isteğinin sebep ve sonuçlarına sanat ve mitoloji bağlamında bu kitapla tanık olacaktır.
Nazê Nejla Yerlikaya – edebiyathaber.net (29 Mayıs 2014)