Modern hayatın açmazlarındaki öyküler | Semrin Şahin

Mayıs 22, 2018

Modern hayatın açmazlarındaki öyküler | Semrin Şahin

Ezgi Polat modern hayatın açmazlarına, sanrılı ilişkilerine ışık tutan öyküler anlatır bize. Ezgi Polat’ın ilk öykü kitabı “Susulacak Ne Çok Şey Var Aramızda” on üç öykü bulunmakta. Kitabın ilk öyküsü “Encantado” bir çiftin arasında yaşanan uyuşmazlıklarını ve aldatmanın itirafıyla biten zihinsel sorgulama süreçlerini anlatıyor. Encantado aslında pembe yunus hikayesidir. Geleneksel Amazon Nehri mitolojisinde yunus geceleri yakışıklı bir erkeğe dönüşerek kızları baştan çıkarır. Bu ilişkiden hamile kalır kızlar. Gece kızlarla birlikte olan adam sabah tekrar nehre dönerek yunusa dönüşür. Bu yunus adamlara Brezilya’da encantado denir. Mitin ortaya çıkışına neden olarak yunus cinsel organlarının kısmen insan cinsel organlarına benzediği de öne sürülür. Ezgi Polat bu efsaneyi öyküsünün bel kemiği yaparak kurgular öyküsünü. Öykü bittikten sonra bize açık açık anlatılmayanları bu efsane ekseninde tamamlarız.

Kitapta birçok öykü okuru sarsar ve düşündürür, bunlardan biri de “Şekerkamışı” öyküsüdür. Pedofili hastası anlatıcı karakterin parkta bir kız çocuğunun peşine takılan bakışlarını, ellerinin bacak arasında sımsıkı durmasını elimiz yüreğimizde okuruz. Anlatıcı şeker isteyen çocuğa annesinin yanında solucana benzeyen meyve aromalı jöleli şekerlemelerden verir. Kadınla aynı bankta çocuk ortalarında bir süre otururlar. Adam çocuğun saçlarıyla oynarken kendini zor tutar:

“Kadınla göz göze geliyor, gülümsüyoruz. Üst dudağım titrek . Önce yüzünü, sonra iç içe geçmiş ince saç dalgalarını okşuyorum. Yeni olgunlaşan bir şeftali gibi diri etinin üstünde yumuşak tüyleri. Şekeri dilinin üzerinde döndürdü. Gözlerim baygınlaşıyor sanki. Kadınla vedalaşıp oradan uzaklaşıyorum.” s.28

Polat öykülerinde modern hayatın bize dayattığı ikiyüzlülüğü gözlerimizin önüne serer. Evli çiftler ve arkadaş üçgeni içerisinde geçen aldatma hikayeleri öykülerin ana konusudur. Aldatılan kadın veya erkek anlatıcı sesi bu öykülerde aynıdır.Karakterin adı değişir sadece, anlatıcı aynıdır. İlk kitap için büyük bir başarıdır bu aslında. Yazarın kendi üslubunu yaratmış olması takdire şayandır.

Martini Etkisi öyküsünde bir dalış hikayesi vardır. İki dalgıç olan arkadaşın martini içtikten sonra dalış yapmalarını anlatır. Anlatıcı karakter su altında oksijeni biten arkadaşının ölümünü izlemesi bir nevi cinayet işlemesiyle karşı karşıya kalırız. Zamanın bize dayattığı bencilliklerin ve umursamazlıkların bir sonucudur bu. Suçlu bulunmuştur aslında: Martini Etkisi.

Polat’ın öykülerindeki dünyalar içinde bulunduğumuz zamanın öyküleridir. Baba kız çatışmaları, hamile kadının iç dökmeleri, sevgilisini trafik kazasında kaybeden bir kızın geçmişle hesaplaşması,  geçmişi unutmaya çalışan başka bir kadın. Ezgi Polat’ın öykülerinde su yüzüne çıkan bir gerçekte çoğunun içimizdekileri yansıtıyor olmasıdır. Çoğu zaman yalanlarla, düşlerle avutuyoruz kendimizi tıpkı Lekeli Akıntılar öyküsündeki gibi:

“İstesem yanılsamayla kaybolmuş gerçekliği bulabilirim. Ama içinde debelenip durduğum dönüşüm buna engel oluyor. İnsan istediği her şeyi yaşayamaz ama düşleyebilir. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Ben de bazen böyle avutuyorum kendimi şişkin parmaklarımı fesleğen yapraklarına banarak.” s.101

Polat’ın öyküleri keyif alarak okunan, yer yer düşündüren öyküler. Kitaplığınızda bu yeni bir yazara yer açmanızı öneririm.

Semrin Şahin – edebiyathaber.net (22 Mayıs 2018)

Yorum yapın