Evim, Selimiye Kışlası’na komşu. Böylesi bir bilgi bizi ne ilgilendirebilir diye sormak hakkınız. O zaman hemen cevap vereyim: Bu askerî kompleks, 28. Osmanlı padişahı III. Selim tarafından İmparatorluğu revize etmek adına tesis edilen Nizam-ı Cedit askerlerinin yeni talim yeri olarak açılır, 1805 yılında. Ancak reformist sultan, Yeniçerilerce tahtından indirilmekle kalmaz, feci bir şekilde öldürülür. Hâl böyle olunca Osmanlı’da yenileşme hareketleri akamete uğrar. Ordunun bu yeni evi, III. Selim’den sonra saltanat sahibi olan II. Mahmud tarafından yeniden açılır. 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nı kaldıracak, devleti neredeyse baştan kuracak olan bu karizmatik hükümdarın vefatı sonrası yerine oğlu Abdülmecid geçer. Döneminde 1839 Tanzimat Fermanı gibi çokça mühim bir anayasal düzenlemenin duyurulacağı bu devirde, dünyayı ilgilendiren bir harp vuku bulur. I. Dünya Savaşı’nın ilk örneği addedilen 1856 Kırım Harbi, sadece Osmanlı’yla Rusya arasında geçmez; Fransa, İngiltere, Alman, İsviçre, İtalya askerlerinin de çarpıştığı bir sahaya dönüşür.
Üsküdar’a Gider İken Aldı da Bir Yağmur…
İşte üç yıl süren bu savaş, kültürleri de birbirine yaklaştırır. Mesela “Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur” adlı şarkı, Selimiye Kışlası’nda ikamet eden İskoç tümeninin marşıdır. Yine modern hemşireliğin kurucusu sayılan Florence Nightingale de Kırım Harbi esnasında Üsküdar’a yolunu düşürür ve hastane olarak da kullanılan Selimiye Kışlası’nda yaralı askerlerin bakım ve tedavisini üstlenir. Bu girizgâhı, Ülkü Hazman Hür’ün kaleme aldığı Florence Nightingale kitabı için yaptım. Timaş Çocuk tarafından okuyucuyla buluşturulan bu çalışma, “Haydi Kurtaralım Dünyayı” serisinin ikinci kitabı. İlki Nobelli kadın fizikçi ve kimyager Marie Curie’nin hayatını anlatıyordu. Yazar, Afra Elif’in çizimleriyle renklenen çalışmasını son derece duygusal bir ithafla başlatıyor: “Hemşirelik mesleği ile insanlara şefkatle destek olmayı seçen canım ablam Ayşegül’e…”
“Sağlıktan daha önemli bir şey var mı bu hayatta?” sorusuyla başlayan kitap, doktorların, hemşirelerin, eczacıların kısacası sağlık çalışanlarının yaşamımıza olan katkısını anlatıyor. Ardından eserin kahramanı Florence Nightingale’i yakından tanıyoruz. “İnsanlara yardım etmek benim için en önemli görev” şiarıyla yetişen genç Florence, nasıl Victoria Dönemi’nin simgelerinden oluyor, anlıyorsunuz. Bu arada sayfalar arasında yerleştirilen karekodlar, metinle okuyucu arasında interaktif bir dil ve anlam geliştiriyor, çok şık olmuş, hatırlatalım.
Lambalı Kadın’ın Doğuşu…
Hür’ün aktardığına göre maddi durumları oldukça yerinde olan Nightingale ailesi, Avrupa seyahatine çıkar. Bu gezide kızları da yer alır. Aile; Almanya, Fransa, Belçika ve İtalya’yı gezerken, Florence da buradaki hastaneleri yakından görme imkânı bulur. Sayfalara dönelim tam burada: “Elizabeth Blackwell ile tanışmasına ne demeli peki? Elizabeth, dünyanın tıp diploması alan ilk kadın doktoruydu. Doktorluk bir erkek mesleği olarak kabul edildiği için okuldaki tüm öğrenciler erkeklerden oluşuyordu. Sınıftaki tek kız öğrenci Elizabeth’ti. Elizabeth’in ailesi de onu vazgeçirmek için çok çabalamıştı ama o hem Amerika Birleşik Devletleri’nde hem de Birleşik Krallık’ta kadınların tıp eğitimi almaları için çaba harcadı. Elizabeth, Florence’i de cesaretlendirdi. Sonunda babasından izin alan Florence, Almanya’da Kaiserswerth Hastanesi’nde hemşirelik eğitimi aldı. Ardından Londra’ya döndü ve bir hastanede çalışmaya başladı. Çalışkanlığı hemen fark edildi ve terfi aldı. Bu kadar yıl aynı hayalle yaşamasına ne dersin? Belki bir başkası olsa çoktan vazgeçerdi. Yıllar sonra ailesini ikna etmiş ve hayallerindeki mesleği yapmaya başlamıştı. İnsanlara yardım edebilmesi için önünde hiçbir engel yoktu artık. Bu onun başarılarının başlangıcıydı.”
Kırım Harbi sebebiyle İstanbul’a gelen Florence Nightingale, gece yaralıları kontrol etmek için elinde aydınlatıcıyla gezdiği için “Lambalı Kadın” diye anılır. Hastaların koşullarını iyileştirmekle işe koyulan ve onların yerde yatmasın engelleyen bu azimli hemşire şu kuralları getirir: “Duvarlar boyanacak, yerler temizlenecek, bahçedeki cansız hayvanlar gömülecek, çöpler toplanıp atılacak, kanalizasyon boşaltılacak, eller yıkanacak, temizliğe özen gösterilecek, bandajlar değiştirilecek, temiz tabak, çatal ve kaşıklar kullanılacak.”
“Yoruldum ama Vazgeçmedim”
Özetle bugün herhangi bir hastane odasını görürseniz aklınıza Florence Nightingale gelsin. Kitabın sonunda yer alan cümlelerle yazının sonunu getirelim o zaman: “Ben zamanımın şartlarını zorlayarak sağlık düzenlemeleri yapmaya çalıştım, hemşireliğin önemli bir meslek olduğunu kanıtladım. Ailemle ve bana ‘Yapamazsın!’ diyenlerle mücadele ettim. Hiç de kolay olmadı ama doğru olduğunu bildiğim, inandığım şeylerin arkasında durdum. Vazgeçmedim. Yoruldum, zaman zaman çok da üzüldüm. Hayat hiçbir zaman kolay değil, hele başarı elde etmek hiç kolay değil. Çalışmak, öğrenmek, geleceği hayal etmek, geleceği tasarlamak harika bir duygu. Benim attığım ilk adımların giderek büyüdüğünü görmek, bilmek çok güzel.”
Son olarak, çalışmanın bitiminde yer alan Florence Nightingale Zaman Çizelgesi hatırlatıcı bir kronoloji olmuş, yine ‘Hem Oku Hem İzle’ sloganıyla monte edilen karekod uygulamasını da tekrar edelim.
edebiyathaber.net (25 Ağustos 2023)