“Sonunda tatil zamanı geldi! Mortina ve ailesi uzun süredir tatile çıkmamışlardı, neredeyse otuz yıldan beri! Varış yeri: Acuze Teyze ile Kuzen Dilbert’ın yaşadığı Küflü Meşe Villası.
Ne yazık ki keyifli saatler uzun sürmüyor: Kasabanın tapu işlerinden sıkıcı bir memur, terk edilmiş gibi görünen villayı satılığa çıkarmak istiyor! Harekete geçip çok geç olmadan villayı kurtarmaları gerek. Acaba bunu başarabilecekler mi?
Uluslararası başarı kazanmış ve yaklaşık otuz dile çevrilmiş Mortina serisinden yepyeni bir macera!” deniyor arka kapak yazısında serinin yeni kitabı hakkında.
Mortina’nın yazarı Barbara Cantini 1977 yılında İtalya’nın Floransa şehrinde doğdu. Animasyon sineması üzerine eğitim aldı. 2011 yılına dek İtalyan televizyon kanalı RAI’nin çeşitli dizilerinde animasyon sanatçısı olarak çalıştı, “Yılın İllüstratörü” ödülünü kazandı. O tarihten itibaren farklı ülkelerden editörlerle çeşitli çalışmalar yaptı. 2017 yılında İtalyan yayıncı Mondadori tarafından ilk kitabı yayımlanan, Cantini’nini hem yazdığı hem de resimlediği Mortina serisi, uluslararası başarı kazandı, on üç dile çevrildi.
Cantini, Mortina serisini Tim Burton, Edward Gorey ve Adams Ailesi’nden ilham alarak yaratmış. İlk kitapla birlikte başkahraman Mortina’yı tanımaya başlıyoruz. Mortina her ne kadar öyle hissetmese de ötekilerden farklıdır. Teni kireç gibi bembeyaz, gözleri pörtlektir. Belki de en önemlisi istediği zaman bedenini parçalara ayırabilmektedir. O, bir zombi kız çocuğudur. Cesur, mizah duygusu gelişkin ve arkadaş canlısı… İşte sorun da burada çıkıyor. Teyzesi Ruhiye Hanım, kasabanın çocuklarıyla arkadaş olmasını ve oyun oynamasını yasaklar. Yaşadıkları yer keşfedilirse kovulmalarından korkmaktadır.
Mortina teyzesiyle birlikte Çürükoğlu Villasında yaşar. Villanın dilediği gibi oynayabileceği birçok odası, kocaman bir bahçesi vardır. Arkası ormandır. Mortina’nın en yakın arkadaşı albino tarzı bir tazı olan Gamlı ona gün boyunca eşlik eder, Paris’te kuaförlük eğitimi almıştır. Ancak Mortina Cadılar Bayramı geldiğinde dayanamaz. Teyzesinin kokarca derisinden yapılma kürkünü giymese de yaptığı planı başarıyla hayata geçirir ve onu atlatmayı başarır. Büyükamca Ruhsoy’un hediye kutusu olarak kullandığı kafatasıyla villadan çıkar. Öteki çocuklarla kutlamalara katılır, eğlenirler. Önyargılar yıkılır. Kendini kaybettiği bir anda açığa çıkan sırrının saklanması amacıyla anlaşma yapılır.
Serinin ikinci kitabı “Gıcık Kuzen”de kendini beğenmiş ve burnu havada kuzen Dilbert teyzesini ziyarete geliyor. İşin ilginç kısmı bir süre sonra Mortina’nın bütün arkadaşları altında teyzesinin imzası olan sürprizli bir akşam yemeği davet kartıyla villaya gelmeye başlarlar. Ancak Ruhiye Teyze kayıptır. Uyuklayan Büyükamca Ruhsoy ve satranç maçı yarım kalan Tabuk Dede de yerini bilmez. Bütün bunların Kuzen Dilbert’la ilişkisi olabilir mi? Birden bir piyano sesi duyulur. Çocuklar korku içinde uzun koridordan gelen sesi takip eder. Sonunda masaya otururlar. Ruhiye Teyzenin kayboluşunun gizemini çözmek için harekete geçerler, işe önce gönderdiği davetiyeleri inceleyerek başlarlar.
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan üçüncü kitap “Hayalet Arkadaş” ise ölüm ve bellek üzerine hüzünlü bir hikâye anlatıyor. ‘Göçmüş Ruhlar Yeni Yıl Partisi’ arifesinde karlar altındaki Çürükoğlu Villası’nın davetsiz bir misafiri var. Günlerdir etrafta dolaşan, bir görünüp bir kaybolan esrarengiz ışığın nedeni sonunda anlaşılır. Hafızasını kaybetmiş bir hayalet çocuktur bu. Biraz saygısız ve kabadır, villaya izinsiz girmeye çalışmaktadır. Hatırladığı tek şey sekiz yaşındayken üzerine gelen soğuk bir histir. Kim olduğunu hatırlayamazsa ışığı sönecek, unutulup gidecektir. Mortina satranç düşkünü Tabuk Dede’den Unutuluş’un ne olduğunu öğrenir, hayalet çocuğun hafızasını geri kazanması için unuttuğu ismini bulmak gerekmektedir. Kütüphanedeki moda ve sanat kitaplarını inceler, çocuğun kıyafetleri 1810 yılından gelmektedir. Peki kimliği? Mortina teyzesini yine atlatarak ve yakalanmak pahasına da olsa harekete geçerek karanlık ve ürkütücü bir yolculuğa çıkar. Gidilmesi gereken dini kayıtların ve kimlik bilgilerinin tutulduğu kasaba kilisesidir.
Ana akıma göre alt tür kabul edilen korku ve fantastik kurmaca metinlerin artık ciddi bir okuyucu kitlesi var. Özellikle de çocuklar ve ergenler bu türlere yoğun ilgi gösteriyor. Mortina serisi sunduğu atmosfer, mizah, içerdiği çatışmaların ve başkahramanın sürüklediği maceralarla her açıdan dört dörtlük bir okuma vaat ediyor. Renkli çizimlerin ifade gücü, grafik tasarım ve baskı kalitesi serinin çekiciliğini daha da artırıyor. Mortina’nın yaşadığı villadaki atmosfer yalın ancak işlevsel çizimlerle destekleniyor. Eşyalar, fotoğraflar, giysiler ve hayvanlar hakkında özlü bilgiler veriliyor. Aslında bunlar villanın dekoru, geçmiş bu detaylarla canlanıyor, hikâyenin kahramanlarıyla bütünlük sağlanıyor. Yazarın çizdiği çerçeve mekâna dair bu ayrıntıların varlığıyla gotik atmosferi oluşturuyor.
Mortina serisinin ilk dört kitabı Bahar Ulukan’ın özellikle dilin açıklığı ve akıcılığı konusunda nitelikli çevirisiyle de dikkat çekiyor. Seri; özgün ve tutarlı kurgusu, eşsiz güzellikte çizimleri, özlü dili ve her anlamda orijinal başkahramanıyla öncelikle çocuklar sonrasında ise hemen her yaştan okuyucuya renkli okumalar vaat ediyor.
Serkan Parlak – edebiyathaber.net (6 Mart 2020)