Tüm sözlerin tam da söylenmiş ve göğün altındaki tüm kitapların aslında ilk olanı tekrar ettiğini düşünmeye başlamıştım ki Zoran Zivkoviç’in kitabı imdadıma yetişti.
“Başka Zaman Kütüphaneleri” adını taşıyan eseri okumaya başladığımda postmodern bir fantezi okuyacağımı zannetmiyordum en azından bu denli yoğun bir fanteziyle karşılaşmayı beklemiyordum.
Akıcı bir üsluba eşlik eden kıvrak mizah anlayışıyla Zivkoviç, benzerlerini geriden bırakan bir öykü yumağını sunuyor okurlarına.
İlk öykü Sanal Kütüphane’den sonuncusu ve bence en girifti Soylu Kütüphane’ye değin yazar ile okur arasında bir kapışma var. Metinlerin arasında sürekli bir irtibat dalgası yükselip alçalıyor.
Öyküleri okuyan kitap düşkünü, her birey için kendine ait odalarına göndermeler olduğunu görebilir. Bu kez sayfalardan ayırdığımız gözlerimiz, kitaplarla örülü odamızda dolaşmaya başladığında aslında anlatılanın kendi öykümüz olduğu gerçeğiyle yüzleşiyoruz.
Gel gelelim kütüphanelerle fantazyayı bir araya getiren Zivkovic’in bunu nasıl başardığına. Bize farklı bir evrende değil kendi dünyalarımızda yaşanmış – yaşandığına inanabileceğimiz kadar fantastik- olaylar demetini sunuyor. Öykülerin asıl olay bölümlerinde ve sonuç kısımlarında yüzümüze vuran özgün cümle inşaları ise baş döndürücü.
Kütüphanede mahsur kalan bir adamın yaşadıkları, yazılmamış kitapları barındıran bir sanal kütüphanede araştırma yapan bir yazarın başına gelenler oldukça özgün ve başta belirttiğim gibi sanki şimdiye kadar hiç söylenmemiş bazı sözleri saklıyor ruhunda.
Son öykü Soylu Kütüphane’de ise tüm hikayeler birbirine öylesine kıvrak bir şekilde bağlanıyor ki insanın canı; kitapları, sözcükleri, cümleleri yemek istiyor. Nasıl mı? Okuduğunuzda sizin de dilinize damağınıza yapışan bazı kelimeler olacağına eminim.
Kitabın tanıtım metninden birkaç alıntıyla fantazya severleri Zivkoviç okumaya davet edelim:
“Ünlü̈ Sırp yazar Zoran Zivkoviç, 2003 Dünya Fantezi ödüllü̈ mozaik romanı Başka Zaman Kütüphaneleri’nde okurlarını kitaplar ve kütüphaneler üzerine eğlenceli bir maceraya çağırıyor.
Bir yazar, bir internet kütüphanesinde henüz yazmadığı kitapların da listelendiğini görse ne yapar? Ya da posta kutusunda kendiliğinden beliren dev ciltlerle evine bir Dünya Edebiyatı Kütüphanesi kurmak zorunda kalan biri? Peki ya siz, dünyaya gelmiş bütün insanların biyografilerinin bulunduğu bir kütüphaneye rastlasanız ne yapardınız? Bütün kitapları içinde barındıran tek bir kitabınız olsa veya bir arkadaşınız size yok edilmesi imkânsız, peşinizi de asla bırakmayan bir kitap armağan etse?”
edebiyathaber.net (26 Mayıs 2022)