“Muhitler arkeolojisi”nde Edebiyatın Suriçi | Metin Celâl

Nisan 23, 2025

“Muhitler arkeolojisi”nde Edebiyatın Suriçi | Metin Celâl

Taner Ay bir şehir tarihçisi gibi çalışıyor ama akademik de olmak istemiyor. Onun amacı İstanbul hakkında tatlı dilli, güler yüzlü denemeler yazarken bizi bilgilendirmek, unuttuğumuz tarihi, o tarihte saklı kalan değerleri hatırlatmak. İşini de iyi yapıyor doğrusu. Üstelik çalışkan bir arı gibi sürekli üretiyor, yayınlıyor. Nazar değmesin!

Taner Ay “Muhitler arkeolojisi”ne Kadıköy ile başlamıştı. “Edebiyatın Kadıköyü”nün üç ciltlik “Edebiyatın İstanbulu” dizisinin ilk cildi olduğunu belirtmişti. İkinci cilt “Edebiyatın Suriçi” oldu. Üçüncüsü de Beyoğlu olacak.

Günümüzde Suriçi, Fatih ilçesi sınırları içinde yer almakta ve İstanbul’un tarihî yarımadası olarak bilinmekte. Haliç, İstanbul Boğazı ve Marmara Denizi ile çevrili olan bu bölge, Bizans döneminden kalma surlarla batıdan sınırlandırıldığı için “Suriçi” olarak adlandırılmış. Ama işin içine edebiyata katacaksak ilk adımlar Cağaloğlu’nda atılmalı. Taner Ay da öyle yapmış. Sirkeci’den Cağaloğlu Yokuşu’nu tırmanmaya başlamış. Yokuşun girişinde de sucularla karşılaşmış. Eskiden böyle bardak bardak su satan dükkanlar varmış. Bunların birinin üst katındaki odada da “Hârâbâtilik”in öncülerinden Andelip Es’ad yaşarmış. Hârâbâtiliğin alaturka bir bohemlik olduğunu anlıyoruz. Sürekli içmekten ne zaman okumaya yazmaya vakit buldukları da merak konusu çünkü hepsi değerli entelektüellermiş.

Caddenin en önemli niteliği kitapçılarla dolu olması ise diğer özelliği de meyhane bolluğudur. Maşaallah bizim edebiyatçı takımının da kapısından girmediği meyhane ve kahvehane kalmamış. Ve yazık ki meyhanelerden hemen hiçbiri günümüze kalmadı ve kitapçılar da tükenmek üzere.

Taner Ay araya portreler de katıyor. Çetin Altan, Kemal Ahmet gibi değerleri anlatıyor. Mehmet Akif’in oğlu, Esat Adil’in karısı gibi kaderin sillesini yemişlere de değiniyor. Nâzım Hikmet, Mehmet Ali Aybar akrabalığını biliriz ama Sabri Ülgener’in kuzenleri olduğunu Taner’in sayesinde öğrendim. Böyle yakası açılmadık birçok yeni bilgi ve doğru sanılan yanlışların düzeltilmesi var denemelerde. Cağaloğlu’ndan Beyazıt’a, Küllük’e, Emin Efendi Lokantası’na yürüyoruz. Gedikpaşa’dan aşağı salıp Kumkapı’ya, Kadırga’ya uğruyoruz. Yenikapı’dan Langa’dan geçiyoruz. Profesörler yatağı Laleli’ye uğrayıp Aksaray’ın meyhanelerinde soluklanıyoruz. Suriçi’nin yok edilen semtlerini adımlıyoruz.

İnsanın içini derin bir hüzün kaplıyor. Ne kadar çok şeyi yok etmişiz, akıl almaz. Hiçbir şeyi korumamış, değerini bilmemişiz. Ve bu tavrımız halen sürüyor yazık ki… Yok edilen kültürden geriye kitaplar ve onlarda verilen değerli bilgiler, hatıralar kalıyor. O nedenle de Taner Ay’ın yaptığı işi çok önemsiyorum. 

Taner Ay’ın yaptığı işin bir edebi yönü bir de tarihçilik yönü var. Kendisi polisiye meraklısı olduğu için okuduğu, bulduğu, duyduğu hiçbir bilgiyi sorgulamadan kullanmıyor. Aşırı titiz bir dedektif gibi her bilgiyi doğrulayacak kaynaklar arıyor. Değerli katkılar ve düzeltmeler yapıyor.

İnsanoğlunun belleği yanılmaz değil. Ayrıca hoş bir alışkanlığımız var, eğer kıymet verdiğimiz bir kişi, alanında önemli biri o bilgiyi vermişse pek sorgulamadan doğru diye kabul ediyoruz. Doğru diye kabul edilen bilgi birkaç yerde tekrar edilince de “kesin bilgi” halini alıyor ve yanlış “doğru” olarak kabul ediliyor. İlginç bir örneğe geçenlerde okuduğum Edhem Eldem’in “Mitler, Gerçekler ve Yöntem: Osmanlı Tarihinde Aklıma Takılanlar” (Alfa yay. 2025) adlı kitabında rastladım. “İstanbul’un beyaz atlı fatihi: tarihte gerçek konusunda küçük bir araştırma” adlı makalesinde İşgal kuvvetleri Fransız komutanının İstanbul’a beyaz atla girdiğinin yirmiden fazla eserde yazılı olduğunu, oysa o günlerin gazetelerine bakılsa atın beyaz olmadığının net olarak görülebileceğini yazmış. Büyük bir tarihçi yazınca diğer tüm araştırmacılar doğrudur diye sorgulamadan bu bilgiyi almışlar, yanlış katlanarak sürmüş ve doğru halini almış.

Taner Ay, sadece kitapları, dergileri, hatıratları, araştırmaları okumakla kalmıyor. Somut kanıtların da peşine düşüyor, tapu, mezarlık, vakıf kayıtları gibi belgeleri inceliyor. Kolay iş değil, iğne ile kuyu kazmaktan beter. Peki neyi yapmıyor? Denemelerine kaynakça eklemiyor, hatta anlatmanın tadına öyle kapılıyor ki bazen sözünü verdiği esrin adını vermeden geçiyor. Bunun gerekçesi olarak yazdıklarının edebiyat olduğu, tarih olmadığıöne sürülüyor.

Besim Dalgıç dostumuz “Edebiyatın Suriçi” ile ilgili yazdığı yazıda “Dizin koymadığı ya da kaynak göstermediği için araştırma merâklıları yine şikayet edecekler. Oysa Taner’in kaynak kitap yazma gibi bir derdi yok. O bir edebiyatçı. Kitaplarındaki keyifli üslûbunun roman ya da şiir okuyormuşçasına tadına varılmalı…” demiş (Yitik semt Bab-ı Âli’de Suriçi edebiyatı). Editör dostumuz Saliha Sultan da bu cümleyi spor olarak koymuş, iyice dikkatimizi çeksin istemiş. Besim Dalgıç sanırım benim bir yazımdaki eleştirilerime de karşılık vermek istemiş (Çok mâlûmatlı bir yazardan “muhitler arkeolojisi” | Metin Celâl | Edebiyat Haber). Taner Ay’ın kaynak kitap yazma derdi olmayabilir ama sonuçta ortaya çıkan kitaplar birer kaynak niteliğinde. Aynı gazetenin ilk sayfasının manşet üstünde kitap için “Benzersiz başvuru kaynağı olacak” başlığı konmuş. Kaynakçasız başvuru kaynağı nasıl olacak merak etmemek elde değil. Kendisi üşeniyor olabilir ama editörlerinden ricam kitaplara kaynakça da dizin de eklesinler. Denemede dipnot, kaynak olmaz diye bir kural yok. Nitekim bu kitaba dizin konmuş. Kitapların gelecek baskılarında ve yeni ciltlerde dizine ek olarak kaynakçayı da bekliyorum. Besim Dalgıç gibi sadece edebiyatı merak edip tarih peşinde koşmayanlar o satırları atlayabilir, yani onlar için bir engel olmaz ama bizim gibi meraklılar ve kitabı başvuru kaynağı olarak kullanacaklar için çok faydalı bir hizmet olur ve kitaplara değer kazandırır. 

Taner Ay’ın “Edebiyatın Suriçi” hem edebi tad alacak denemelerden oluşan bir kitap hem de meraklısı için başvuru kaynağında bir eser. Üçüncü cildi merakla bekliyorum.

* Edebiyatın Suriçi, Taner Ay, Ötüken Neşriyat, 2025.

edebiyathaber.net (23 Nisan 2025)

Yorum yapın