Murat Aksoy’a 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Nisan 25, 2018

Murat Aksoy’a 4 soru | Mehmet Özçataloğlu

Hazırlayan: Mehmet Özçataloğlu

  1. Neden çocuklar için yazıyorsunuz?

Galiba benim için “yazmak” öncelikli… Bunu “çocuklar için yazmak” yahut “yetişkinler için yazmak” olarak ayırmak istemiyorum. Aslında doğru da bulmuyorum. Nasıl ki şiir, şiirdir çünkü… Edebiyat da edebiyattır…

Ama varsayalım ki, niçin yazdığımı soruyorsunuz; işte buna dahi verebileceğim mutlak bir karşılık yok. Kendimi ifade etmek için, diyebilirim mesela… Yetenekli olduğumu sandığım tek alan bu da diyebilirim… Ünlü olmak yahut arınmak için yazıyorum da diyebilirim… Diyebilirim de, hakikati söylemiş sayılır mıyım, emin değilim.

Belki şu: Yazarken kendimin bile bilmediği bir âleme geçiyorum; benzersiz olduğunu sandığım şeyler yaşıyor, tadıyorum. Bazen de kendimi keşfediyorum. Sınırlarımı öğreniyorum. Önüme çıkan engelleri aşmak kadar duvara toslamak da hoşuma gidiyor. Yazıdaki samimiyet ve sahihlik besliyor beni… Yahut: böyle olmasını umuyor, sanki öyleymiş gibi de avutuyorum kendimi…

  1. Okuduğunuz ilk çocuk kitabı hangisiydi? Sizde ne gibi izler bıraktı?

Nasıl ki iyi kötü, vakitli vakitsiz elime geçen, taştan yumuşak her şeyi yiyorsam, kitapta da benzeri söz konusu… Bilhassa başlarda…

Hatırlıyorum; Okuma yazmayı söktüğüm günlerde Feridun Fazıl Tülbentçi’nin “Tarihimize Şan Veren Türk”ü ile Aka Gündüz’ün “Odun Kokusu”nu birlikte okurdum. Milliyet Çocuk’la yatar, Doğan Kardeş’le kalkardım. Karanlık korkumu yenmemin getirdiği hediyelerdi onlar bana… Sonra Almanca okumalar yaptım; Gudrun Pausewang, James Krüss, Peter Härtling, Janosh, Erich Kästner, Otfried Preußler ve Michael Ende… Grimm’le, Andersen’le çok sonraları karşılaştım.

Almanya’da okuyordum. Bir gün Pausewang gelmişti okulumuza… On dakika kadar “Haydutlar Okulu”ndan bir bölüm okumuştu. Üç yahut beş soruya yanıt vermiş ve gitmişti. O gün, o okumadan, o yazardan, o eserden nasıl etkilenmişsem, Türkiye’ye dönüp, yayıncılık yapmaya karar verdiğimde, bastığım ilk kitaplardan biri oldu.

  1. Bu kitabı keşke ben yazsaydım, dediğiniz bir kitap oldu mu?

O kadar çok yazarı olmayı arzuladığım kitap var ki… Hangi birini saymalı? “Momo” (M. Ende) mesela… Çıldırmıştım ilk okuduğumda. O kıza benzeyen, kıvırcık saçlı, kocaman gözlünün yerinde olmak isterdim. Onun gibi oturup saatlerce insanları dinlemeyi umardım. Beceremezdim tabii… Bazen de Çöpçü Beppo olmak geçerdi içimden… Görünmeyenleri görmek… İkinci okuyuşumda “çok ye, az konuş” düsturunun ilk kısmını becerebildim. Üçüncü okuyuşumla birlikte “böyle” bir eser yazamayacağımı anlayıp “okur”u olmanın mutluluğuyla yetindim.

James Krüss’ün dilimize “Satılan Gülüş” adıyla çevrilen “Timm Thaler”ini yazmak isterdim. Morton Rhue’nin “Dalga”sını (Die Welle)… Andreas Steinöfel’in “Rico ile Oskar”ını (Rico, Oskar und die Tieferschatten)… Charles Dickens’ın “Oliver Twist”ini… Diana Wynne Jones’ın “Yürüyen Şato”sunu… Roald Dahl’ın “Matilda”sını… Oliver Hassencamp’ın “Dehşetkaya Şatosu” dizisini… Max von der Grün’ün “Vorstadtkrokodile”sini… ve F. H. Dağlarca’nın “Balina ile Mandalina”sı ile Nurgül Ateş’in “Evimin İnsanı”nı…

  1. Çocuklara yönelik kitaplardan en son hangisini okudunuz? Kitapla ilgili düşüncelerinizi kısaca belirtebilir misiniz?

Max Kruse’nin “Urmel”i ile Gudrun Pausewang’ın “Noch Lange Danach”ını okudum yakın zamanda… Öteden beri “Urmel”i basmak istedim. Okuma kopyalarını bu sebeple getirttim. Ne ki bu çorak ve hoyrat ülkede, basit, ama inceliklerle dolu fantastik bir hikâye iltifat görür mü bilemedim. “Noch Lange Danach” ise zerre satış şansı olmayan bir eser. Büyük olasılıkla dünyada olup bitenlere tasalanan ve edebiyat okumaktan hoşlananların beklentilerini karşılayacak… Pausewang basmanın mutluluğu da yanıma “kâr” kalacak.

edebiyathaber.net (25 Nisan 2018)

Yorum yapın